0.542. 537 86 70

Peşkirciler...

Arif Kunur - Orhan Karagöl - Cem Ulucan… Aydın’ın, ‘PEŞKİRCİLER TAYFASI…’ Peki bunların, ülkenin en başarılı belediye başkanı ilan ettikleri, ellerinde peşkir gayri ahlaki, gayri kanuni eylem ve söylemlerini temizlemeye çalıştıkları Ahmet Deniz Atabay isimli şahıs kim?

2022-03-05

Aslında çok da adam yerine koyup cevap vermemek gerekti fakat hak ettiler bazı şeyleri..

Özellikle medyada lakabı, ‘POŞETÇİ ARİF’ olan Arif Kunur…

Yalçın Yıldırım ve benim için, gazeteci değiller falan demiş. Yetmemiş fareler, kucakta oturanlar, kıçında donu olmayanlar, karıları - kızları ifadelerini eklemiş…

O halde açalım bakalım kim kimmiş…

Arif Kunur denen ve ne zaman, kim tarafından, gazeteci ilan edildiğini hala çözemediğimiz şahsın en iyi yaptığı iş, yağcılıktır.

Gazeteci olmayıp, gazetecilikten geçinir… Gazetecilik onun gibi kifayetsiz ve liyakatsizler için, toplumda yer edinmek adına sadece bir örtüdür… Çünkü bu tipleri adam yerine koyup, selam verenleri bile yoktur. Nasılsa memlekette kriteri olmayan tek şey gazetecilik. Poşetçi Arif gibi kurarsınız ipe sapa gelmez site, sonra atarsınız havanızı ben gazeteciyim diye…

Bu, ‘PEŞKİRCİBAŞI’ Arif Kunur geçmişte reklamcılık falan yaparmış. Sonra bir ara kamu şirketlerine poşet vb. satmış. İlk gördüğümde zaten, ‘Bunun sıfatında nur yok. Her şey beklenir bundan’ demiştim yanımdakilere…

Birinci sınıf poşet 2 lira 75 kuruş iken, Poşetçi Arif üçüncü sınıf poşeti neredeyse üç katı fiyatına satmayı becerecek kadar maharetlidir. Poşetleri de gazeteciliği gibi üçüncü sınıf, dibi deliktir. Çünkü kaliteli poşetler birinci sınıf hammaddeden yapılırken bizim ‘PEŞKİRCİBAŞI POŞETÇİ ARİF’ çöplerden toplanan hurda plastiklerden edilen üçüncü sınıf poşetleri, kamu şirketlerine satardı. İçine gofret atsanız, poşetin dibi çıkardı.

İşte bu, ‘PEŞKİRCİBAŞI POŞETÇİ ARİF’ bizi namussuzlukla suçluyor, millete namus dersi veriyor.

Bizlere tarla faresi diyor, eşlerimizi, kızlarımızı karıştırıyor, sayıyor da sayıyor. Ahlak-namus-şeref-kifayet kavramlarının doğuştan bünyesinde bulunmayan şahıs…

‘KUCAKTAN KUCAĞA GEZEN PEŞKİRCİBAŞI’

Yalnız bu Arif Kunur denen müptezelin, bir konuda hakkını verelim… Bundaki yağcılık kabiliyeti var ya, emin olun o alanda kimse eline su dökemez… 2009 seçimlerinde, İlhami Ortekin - Hüseyin Aksu - Mustafa Ancın - Özlem Çerçioğlu, aynı anda dört adaya birden yağ yakma kabiliyetine sahip biridir. La hangi zaman dilimine sığdırdın o kadar yağcılık marifetlerini, hala çözebilmiş değilim, ‘PEŞKİRCİBAŞI POŞETÇİ ARİF…’

Hatta ve hatta diğer adaylara yüksek oktanlı yağları yaktıktan sonra Rahmetli İlhami Ortekin’in gece çalışmalarına katılır, ses sistemlerini bile omzunda taşır, ‘Babaaaaa, Babaaaaa’ diye rahmetliye övgüler düzerdi.

Gördünüz dimi Aziz Türk Milleti’nin asil fertleri… Bize kucakta oturanlar sözleriyle dil uzatan bu serkeş, nasıl kucaktan kucağa gezenmiş… Çocukken de zaten kucaktan inmezdi dediler bu şahıs için. Küçükten belliymiş ne olacağı…

‘SULTAN AHMET PEŞKİRCİSİ’

Bizlere gazetecilik dersi vermeye kalkışan bu, ‘YÜKSEK OKTANLI YAĞ YAKMA UZMANI’ ve de medyada nam-ı diğer ‘PEŞKİRCİBAŞI POŞETÇİ ARİF’ rest çekerken, ‘Bizler de Sultanahmet de turist değiliz’ demiş…

Haklı müptezel… Bundan olsa olsa Sultanahmet de, ‘PEŞKİRCİ’ olur…

Neden mi?

Bu vatandaş parayı gördü mü, ne olursanız olun sizi evliya ilan eder…

Mesela, Türkiye’nin en başarılı belediye başkanı ilan ettikleri, kendine Kadıköylü lakabı takan Ahmet Deniz Atabay…

Şahıs altı üstü yüzde 53 oy almış, kürtlerle, İYİ Parti’nin oylarını düşün, yüzde 20 si yok… Bunlar Türkiye’nin en başarılı belediye başkanı ilan ediyor. Be mübarekler ne yer, ne içersiniz de bu sözleri sarf edersiniz… La oğlum… Anladık aldınız cukkayı da yağ yakmanın bir özeni, düzeni, yöntemi var…

Şimdi gelelim dibi delik poşetçiliğini ispatladığımız Arif Kunur denen şahsın, nasıl ‘PEŞKİRCİBAŞI’ olduğuna.

Biliyorsunuz Peşkir, eldeki yüzdeki kirleri temizlemek için kullanılır. Eskiden özellikle Osmanlı’da efendilere Peşkir tutmakla görevli kişiler vardı. Bu şahsın yaptığı da o… Bir ara Didim Belediyesi’nde yine danışmanlık adı altında iş yapmıştı.

O dönem de önüne gelene talimatlar yağdırmış, hatta ve hatta terör örgütü bağlantılı siteleri ama kasti ama sehven ziyaret ettiği tespit edilince, Kadıköylü Atabay buna yol vermişti. Daha doğrusu kovmuştu.

Atabay, o kadar naçar duruma düşmüş ki, yeniden yerin göğün kabul etmediği Arif Kunur denen şahsa kalmış. Allah bu kadar düşürmesin bir siyasetçiyi.

Kollarını açmış, , ‘PEŞKİRCİBAŞI ARİF KUNUR’ ile ‘PEŞKİRCİLER TAYFASI’nı Didim’e yuvalandırmış.

Finans bol nasılsa. İmar-iskana aykırı yapılardan elde edilen gelirden başlayın, belediye kesesinden alıp dağıttığınız Kadıköylüyü aklama paklama reklamlarına, gırtlağına kadar yetim hakkını iç edenlersiniz…

Yok elinde belgeler varmış da.. açacak mış da… Açmazsan namertsin… Ben açtığım da, hazır Mart Ayı da gelmişken damınıza nasıl kar yağdığını görürsün… Kediye manca diye atacak ciğerin yok be senin, kucakta gezme elemanı. Olmayan ciğerinle bir de tehdit etmeye kalkıyorsun bizleri…

‘PEŞKİRCİ TAYFASININ AKLAMAYA ÇALIŞTIĞI KADIKÖYLÜ KİMDİR?’

Peki bunların, ülkenin en başarılı belediye başkanı ilan ettikleri, ellerinde peşkir gayri ahlaki, gayri kanuni eylem ve söylemlerini temizlemeye çalıştıkları Ahmet Deniz Atabay isimli şahıs kim?

Kendi evinde grup zinası yapıp, hem de belediye meclis üyesine kameramanlık yaptırıp kayda aldırdığı şahıs. Önce montaj, dublaj-kumpas deyip kendi çektirdiği görüntüleri inkar eden, sonra da mahkemelerde kabullenen, yalan beyan sahibi şahıs… Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen yıkım yapmaya kalkışıp, kendisini devlet ve kanun ilan eden şahıs. Otel ve tesislerinin su paralarını sildirip ihaleye fesat karıştırdığı, üç kez bilirkişi raporuyla tespit edilen şahıs.

Orada da inkarcılık etmişti. Ulusal bir kanal kendisine telefonla bağlanmış, önce inkar edip sonra kabullenmiş, ama kimin yaptığını bilmediğini söylemişti. Silinen faturalar arasında kendi otel ve tesisleri olduğu da çıkınca, bir daha yalanlayamadı bu bilirkişi raporlarını.

Yeri gelmişken bunların ellerinde peşkir aklamaya çalıştıkları Ağaları Kadıköylü Atabay’ın, Devlete-Millete kurduğu bir kumpası daha anlatayım.

Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen mahkemeleri dahi tanımayıp, bilerek ve isteyerek yıkım işlemi başlatmıştır.

Buradan iki kazanç elde edecekti aklınca. Birincisi otel sahipleri ve çalışanlarını tahrik edilip orada yıkım ekiplerine veya Kadıköylü Atabay’a saldıracaklar, onları toparlatacaktı. Bildiğiniz tahrik edip, içeri tıktıracaktı. İkincisi de, gerçekleri gizleyip, ‘Kaçak yapıyı yıktıran Belediye Başkanı’na saldırı’ yaygarası başlatacaktı. Kendini kahraman ilan ettirecek, mağdur ve halk için her riski göze alan kahraman edasına bürünüp, yeniden adaylığını garantileyecekti.

Otel sahipleri sessiz kaldı, olay Ankara’da patladı. Mardin vekilleri devreye girip, İçişleri Bakanlığına konuyu aktardı. Bakan Yardımcısı da Aydın Valisi’ni önce adabına yakışır, ardından gerçekleri gizlediği için sert üslupla arayıp, kanuna aykırı yıkımı durdurdu.

Yani Aydın’ın namusunu, Mardin Milletvekilleri kurtardı. İsimlerini bilmem, yüzlerini hiç görmedim. Bizim vekiller Çin Vazosu gibi susarken bu kendini tanımaza devleti ve yasaları hatırlatan Mardin Vekillerine teşekkür ediyorum. Bizimkiler utansın, ne diyelim…

Mardin Milletvekilleri durumun gerçekliğini Bakanlıkta anlatınca, işin seyri değişiyor doğal olarak. Bakan Yardımcısı Aydın Valiliğini arıyor. Aydın Valisi ise yıkımın mahkeme kararına aykırı şekilde yapıldığını gizleyip, Bakan yardımcısına olayı husumet gibi aktarmaya kalkışıyor. Didim kaymakamı ise bile isteye, mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen orada polisleri görevlendirip, bu günaha ve suça ortak oldular.

Sayın Vali… Sayın Kaymakam… Ankara bunların da bilinmesini istedi… Laf bu Peşkirci Tayfasından açılmış iken, selamları üzerimize kalmasın… Bir de hesap soracaklarına, Kadıköylü’nün ayağına gidip tam tam çaldırdılar…

Kadim Türk Milleti-Kutlu Türk Devleti…

Gördüğünüz gibi bu, ‘PEŞKİRCİ TAYFASI’nın kamu kaynakları ve belediyenin el altından yağdırdığı gelirlerle aklamaya çalıştıkları Kadıköylü budur…

‘POŞETÇİLİKTEN PEŞKİRCİLİĞE, PEŞKİRCİLİKTEN KADRAJCILIĞA’

Bu gerçeklikleri gizleyip bizlerin namusumuza, şerefimize, eşlerimize, kızlarımıza kadar dil uzatma cür’etini gösteren Arif Kunur gibilere tavsiyemiz şudur.

Bu işten daha çok mama yemek istiyorsanız, bir sonrakine çekimleri Belediye Meclis Üyesi Kadrajcı Ali değil, Arif Kunur yapsın… O internet TV denen sövgü yerinizde o görüntüleri yayınlayın. Hem reyting rekorları kırarsınız, hem de bol reklam alırsınız..

Arif Kunur; işte bu rezillikleri aklayıp paklamaya, bu ahlaksızlıkları topluma doğal gibi göstermeye çalışıp buna da ekmek parası demek, üzerine gazetecilik arkasına gizlemek, ahlaksızlığın zirvesidirPara için kucaktan kucağa gezip, millete ahlak dersi verecek kimsin ki?

Şunu bil ki üç kuruş için senin gibi bu gayri ahlakilikleri yıkayıp yağlayıp buna ekmek parası desek, bizim bırak ailemiz, sülalemizden kimse evine sokmaz. Anlayacağın sizin aile kadar geniş değiliz. Be müptezel… Takkeyle vaaz verip, vaaz arası bi fırt çeken hovarda gibisin… Bütün kepazelikleri aklıyor, bunlara karşı çıkanlara sövüp sayıyor, buna da ekmek parası diyorsun… Menfaat için gezmediğin kucak kalmamış, millete ahlak satıyorsun… Mesleklerinin arasına bir de kadrajcılığı eklersin artık. Sen ve senin gibilere de bu yakışır…

‘ÖTEMEYEN MİNİK KUŞLARI’

Didim’deki minik kuşları da, korkudan bizim karşımızda ötemeyip böyle bir Haşmet Aysan, bir Arif Kunur denen müptezele hakkımızda olur olmaz şeyleri ileten Naci Şenses denen şahıs… Hani kamu arazilerini yağmadan, yetim hakkı olan 6 dönüm yeri işgal edip, buraya yüzme havuzlu villa ve işyeri yapan ve de karşımızda korkudan ötemeyen  minik kuş olur kendileri… Çevre Şehircilik ve Valiliğin yıkım kararına rağmen, eski düşmanı yeni dostu Kadıköylü Atabay ellemez bu yerleri. Kadıköylü ile beraber bir birlerine yaptıkları ve mahkemelik bile olan halleri, hala internettedir…

Peşkircibaşı Poşetçi Arif Diyarbakırlı… Ötemeyen Minik Kuşları Naci Şenses Adıyamanlı… Kendi memleketlerinde kimse adam yerine koymadığı için, kaçıp buralara gelmişler. Gelene gidene ahkam kesiyorlar...

Lan müptezel taifesi… Bizler bu şehrin atalarından bu yana yerli aileleriyiz… Bu şehrin her karışını şehit kanlarıyla sulayan soylardan geliriz… Sizler gibi yerin göğün kabul etmediği Peşkircilere mi bırakacağız Ata Topraklarımızı…

Sizi adam yerine koyanı insan yerine koymayız…

‘SİZLER NESİNİZ’

Sizler ki para için dokuz takla atanlarsınız… Bunu da gazetecilik diye satanlarsınız… Sizler ki kendi evinde grup zinası yapıp bunu da belediye meclis üyesine kasede aldıracak, mahkemede önce yalan beyan verip sonra kabullenecek Kadıköylü gibileri aklamak için her yolu mübah sayacak kadar düşkün, namus-şeref-ahlak-insanlık erdemlerinden yoksun olanlarsınız…

Be aymazlar. Siz Söke Sulh Ceza Mahkemesi’nin bozduğu ve Ağanızın toplu tecavüzden yargılanması için yeniden soruşturma yapılması kararını, hem de dosyadaki gizlilik kararına rağmen kumpas çöktü diye haber yapıp, halkı aldatan, sözde gazeteci kılıklı yalan makinelerisiniz…

Haddinize mi bize gazetecilik dersi vermek, bizlere sözde gazeteciler demek… Haddinize mi fareler demek. Haddinize mi eşlerimize kızlarımıza dil uzatmak. Haddinize mi bizleri namussuzluk iftirasıyla etiketlemeye kalkışmak… Haddinize mi kıçında don yok, kucakta gezenler demek… O sözleri tek tek yedirmezsek sizlere, adam diye gezmeyiz bu şehirde…

Zerre namus kavramınız yok. Zerre bırakın adamlığı, insanlıktan nasibinizi almamışsınız. Derdiniz imanınız nereden gelirse gelsin, isterse manukyan versin bayrağını sallayalım…

Be müptezel taifesi… Ben 4 yıllık gazetecilik okulu mezunu, neredeyse 40 yıldır mesleğin içinde olan adamım. Üzerine sınıf ve İngilizce öğretmenliği diplomalarım var… Yalçın Yıldırım 50 yıllık gazeteci. Aydın Şafak Gazetesi, Aydın’ın en eski ve köklü gazetelerinden. Siz ananızdan doğmadan biz gazetecilik yapıyorduk. Şafak Gazetesi de yayındaydı. Siz kimsiniz ki kendinizi fasulye gibi nimetten sayıyor, bizlerle kıyasa kalkıyorsunuz…

Yok efendim onlar programa girmeden beş dakka önce Şafak Gazetesi’nde haklarında haber çıkmış da, ondan yapılmış da mış mış…

Sizin gibilerin bırak programını izlemek, sizleri gazeteciden saymak bizler için zuldür… Almışlar Orhan Karagöl’ün internetten yayın yapan hurdasını, onu da Kadıköylü Ağabeylerinin desteğiyle aklama paklama merkezi yapmışlar, oradan sallıyorlar…

Orhan Karagöl-Cem Ulucan… Bunun ağzını bir daha siz tıkamazsanız, hepinizin ağzını büyük bir memnuniyetle tıkamayı da kendimize görev addederiz…

30 kelimelik kuş kadar kelime yetisine sahip peşkirci bir güruha bırakacak meydan yok bizde…

Arif Kunur isimli peşkircibaşı bir yandan söver sayarken diğer yandan, ‘Gelin’ çağrısı yapıyor. Hiç utanma kalmadı mı sende Arif Kunur… Senin gibi her gayri ahlakiliği, her gayri kanuniliği para karşılığı yıkayıp yağlayacak, menfaat uğruna o günahlara ortak olacak kadar namus, şeref yoksunu, iliksiz, kemiksiz adamlar mıyız biz?

Bu omurga meselesi, Peşkircibaşı Arif omurga meselesi. Sen ve senin tayfada olmadığı için anlayamazsınız…

Hadi bakalım, çektin boş el ve boş beyinle restini, biz de gördük… Alem de görsün sen Sultan Ahmet de turist misin peşkirci misin? Beş benzemezle rest çektin ya, seni de sinek ikili gibi masaya yapıştırmak, kamu yararına asli vazifemizdir…

KADIKÖYLÜYE TAVSİYELER…

Yukarıda dediğimiz gibi bu Peşkirci Tayfasının ağa babaları, Didim Belediye Başkanı Kadıköylü Atabay…

Hemşerim, kesenin ağzını açmışsın, kedi-köpek-bebek haberleriyle zevahiri kurtarma telaşındasın. Ama bunlarla beraberliğin külliyen zarar yazar sana…

Bunları yer gök kabul etmiyor, Didim’de hem CHP, hem medya bunlar yüzünden sana diş biliyor. Veriyorlar gazı veriyorlar gazı sana, sen de hayal aleminde geziyorsun…

Bunlar seni ve Kılıçdaroğlu’nu bildiğin şamar oğlanı yerine koydular…

Nasıl mı? İyi oku şimdi…

Geçenlerde durduk yerde bize saldırdılar.

‘İftiracılara yargı tokadı’ başlığıyla. Birincisi yalan beyanda bulundular. Seninle aramızdaki iftira değil hakaret davası. Sana otel ve tesislerinin su paralarını sildirdiğin gerekçesiyle üç kez bilirkişi raporunda yer alan ihaleye fesat ve irtikap suçuna yönelik dava açmayan, 12 savcı arasında futbol topu gibi gidip gelen dosyaya işlem yapmayan savcılar, kaşla göz arası bize hakaret davası açıyorlar.

Elbet bizler de sadece mahkemelerde değil, HSK ve bizzat Adalet Bakanlığı nezdinde hakkımızı arayacağız…

Ve o dava hakaret davası iken kucak çocuğu Peşkircibaşı Arif başlığı nasıl atmış; ‘Yargı tokadı…’ Ortada karar bile yok. Fakat burada çok ince bir açmaza soktular seni… E senin hakkında da o kadar dava ve soruşturma var… Bize açılan dava yargı tokadıysa sendeki bu kadar dosyayla ‘Didim Belediye Başkanı Atabay’a yargı şamarı’ mı yazalım… Sayın Kemal Kılıçdaroğlu haklı ya da haksız dünyanın mahkemesini kaybetti. ‘Yargı Kılıçdaroğlu’nu tokat manyağı yaptı’  başlığı mı atalım…

‘Parasıyla rezil olmak’ diye bir söz var ya Kadıköylü kardeşim, işte bu aklıevveller seni o duruma sokuyorlar…

Bu arada unutmadan. Senin bu Peşkircibaşı Arif ile son olarak bir cenazede karşılaşmıştık. Senin yerine adı geçenlerden birinin yanında gördüm. İki ayaklı Kırım Kongo kenesi gibi yapışmış adama, yağ yakmaları yürekleri dağlıyordu.

Anlayacağın sen gittiğinde bunlar sana veryansın etmezlerse, ben de bu kalemi kırarım…

Pardon Kadıköylü Kardeş… Bir şeyi unutmayalım. Aydın Valiliği yaklaşık bin 860 kaçak yapı hakkında yıkım kararını Belediyenize tebliğ etmiş. Göstermelik kenarda, kırpıda, sahilde, çatıdan tahtadan yerleri yıkmakla zevahir kurtulmuyor. Asıl yıkılması gereken çok yer var. Onlara girmeni bekliyoruz. Çünkü, gereğini yapmadığın an devlet kurumlarını kandırdığını tek tek belgeli, resimli ifşa edeceğiz…

Sağda solda şu otelden para aldı yıkamaz, bu müteahhitten para aldı yıkamaz dedikoduları var. Emin ol seni savundum. ‘Yapmaz öyle şey, günahını almayın. Yürekli adamdır… Hepsini bir kalemde yıkar geçer. Hem de önce Naci Şenses denen ötemeyen minik kuşun kaçak villa ve iş yerinden başlar’ dedim. Beni mahçup etmezsin inşallah Kadıköylü Kardeşim…

Sepetim