Bu şahsı muhatap almak istemesem de, artık bazı şeyler elzem oldu.
Be kendini bilmez!.. Be ağzından çıkanı kulağı duymaz!.. Be Aydın BŞB Başkanı Özlem Çerçioğlu'nun üzerine titrediği, boy boy fotoğraflar verdiği, en küçük eleştiride, “Benim kiminle görüşeceğime ben karar veririm” sözleriyle can siperane savunduğu, her beyanı hayal mahsülü, her beyanı yalanın Nirvanası şahıs....
Kendi takkkeni kendin düşürdün...
Çıkarların için neler yapabileceğini kendin ispatladın.
“Ben böyle hırsızlık görmedim” diyorsun da, Aydın ve Türkiye’de senin gibi kapsamlı yalan söyleyeni görmemiştir.
Bunun ne olduğunu yıllardır yazarım.
1990-92 yılları arasında FETÖ’nün celladı Ali Fuat Yılmazer ile Adanna-Hatay arasında çalılmalar yaptığı, bana dönemin üst düzey yetkililerinden gelmişti.
Daha sonra ne mi oldu?
FETÖ ile Ergün Poyraz ortak çalışmasının sonucu, ülkeyi kaosa götüren süreci başlattı.
2000’li yılların başında, “Misyonerler arasında altı ay” diye Ergün Poyraz üzerinden kitap basıldı. Ardından Hristiyan ve Yahudiler aleyhine açıklamalar yapınca kıyametler koptu. Sonrası Rahip Santero, Malatya Zirve Yayınevi, azınlıkların dini yapılarına saldırılar beraberinde geldi. FETÖ eliyle düzenlenen bu alçakça planda fatura Ergenekon diye Türk Ordusunun şerefli subaylarına ve Cumhuriyetçilere kesildi. Üzerine bir de Fetullah Gülen Dinler Arası Dialog masalı, kurtarıcı gibi piyasaya sürüldü.
FETÖ’nün devlete çöreklenmesi için terörist elebaşını halk ve dünya gözünde kurtarıcı gibi gösterecek, ılımlı İslam kılıfı adı altında yurt içi ve dışı destek sağlandı.
Peki eylemleriyle FETÖ’ye hizmet ettiği açık hale gelen Ergün Poyraz o sıra neci geçiniyordu? Hesapta Cumhuriyetçi.
Anlayacağınız Ergün Poyraz aslında FETÖ’ye hizmet edip FETÖ karşıtı gibi görünen, pirincin içindeki beyaz taştı.
Sonrası daha vahim...
Başka yazarların kitaplarının çalınması ve kendi adıyla basılmasından tutun CHP eski lideri Deniz Baykal'a kadar uzanan kumpasllar zincirinde yine Ergün Poyraz'ın adı geçti. Hepsi tanıklıdır, defalarca haber olmuş ve yayınlanmıştır. Durum bununla da sınırlı kalmadı. Ergün Poyraz'ın para karşılığı Emniyet ve JİTEM için muhbirlik yaptığı da, yine tarafımdan dönemin Emniyet Genel Müdürü imzalı evrakla ispatlanmıştır.
Aslında FETÖ celladı Ali Fuat Yılmazer'in yetiştirdiği, FETÖ’ye en çok hizmet eden şahsı Avrasyacı dediğimiz kanat almış, koynunda yılan beslemiş. Karıştırmadığı yer, bulaşmadığı skandal yoktur bu şahsın. Ne kadar kritik dava var, hepsinde mutlaka kendisine verilen gerçek dışı ifadeleri kullanır, davaları saptırır, ortalığı karıştırır. Bundan da şahsi çıkar elde ettiği dillere destandır.
Aslında bu şahıs için sözü fazla uzatmaya gerek yok...
2000’li yılların başından bu yana şantaj yaptığı herkesin resmini kapak yapar, “senin kitabını basacağım” tehdidiyle çıkar teminine çalışır.
İşe Özlem Çerçioğlu-Erkan Karaarslan ile başladı.
Erkan Karaarslan bana aynen şunları anlattı;
“Bir gün Ankara'daki büroma geldi. İktidar aleyhine kitap çıkaracağını, bunun için destek beklediğini söyledi. Ben de eşten dosttan reklam buluruz, destek oluruz dedim. Kendisi 600 bin lira nakit istedi. (2015 yılının rakamlarıyla. Şu gün 20 milyon civarı.) Ben de bu talebi reddettim. O zaman ben ve Özlem Hanım hakkında İsa'nın Çocuları şeklinde kitap basacağı tehdidinde bulundu. Hemen kapıyı gösterdim...”
Bu kadarla sınırlı kalmadı ki... Şahıs döndü geldi Aydın'a, başladı CHP’li belediyelere saldırmaya. Önce Özlem Çerçioğlu ve yanındaki isimlere verdi veriştirdi. Sonra dönemin Koçarlı Belediye Başkanı Mutlu Öztürk, CHP Aydın Vekili Hüseyin Yıldız kim varsa sardı. Hepsini, “İsanın çocukları kitabını basarım, sizin resimlerinizi koyarım” mealinde tehdit etti. Para sızdırmaya çalıştı. Üzerine bir araba sopa yedi, insanlara tehdit ve şantajdan değil Ergenekoncu olduğu için saldırıya uğradığı izlenimini verdi.
Özlem Çerçioğlu ve CHP’liler için, “Bana eşşek gibi bakacaklar” dediği haberlere, köşe yazılarına, tv programlarına konu oldu. Görünüşe göre Aydın'da Özlem Hanım ve onun emir erlerinden oluşan CHP kadrolarına, dediğini yaptırıyor gibi.
Sonra Özlem Hanım def-i kaza def-i bela, aldı bu şahsı Kuşadası'na yolladı. Orada da rahat durur mu? Dokuz köyün ağası gibi istekleri, talepleri bitmiyor. Kitap fuarı düzenleniyor, Belediyenin yazarlar ve halka tahsis ettiği ücretsiz çay ikramının başına bir genci dikiyor, millete parayla çay satıyor. Yetmiyor belediye malı çay makinesini yüklenip evine götürüyor. Diğer yazarların, “Kitaplarımızı ve fikir çalışmalarımızı çaldı” diye açıkça ve defalarca açıklamalarda bulundukları şahsın, kamu malı çay makinesini yüklenip evine götürmesi yadırganacak bir durum olmasa gerek.
Bu eylemleri Ergün Poyraz'ın hastalıklarından birinin, “Kleptomani” olduğunu ortaya koyuyor. İş bunlarla da sınırı kalmıyor. Yetmiyor, üzerine yazlık istiyor. Yetmiyor belediye ile iş yapanlardan talepte bulunup, sadece kökenleri nedeniyle insanları PKK’lı ilan ediyor. Bir de orada darba uğruyor. Orada aslında biraz dudak, biraz ufak hırpalanma var. Yani çocukların mahalle kavgası gibi. Ortalığı yine ayağa kaldırıyor. Doktorlardan ricacı oluyor, kendisini yoğun bakımda tutmalarını istyiyor.
Bakın bakalmın darp raporlarına. Mahallede çocuk kavgasındaki bir kaç sıyrık gibi.
Ama öyle pozlar veriyor, doktorlara yoğun bakımda kalması için ricacı olup öyle tiyatro sergiliyor ki, sanırsınız ki Yeşilçam filmlerinde ha bre dayak yiyip bana mısın demeyen başrol oyuncusu...
Ölüyorum bitiyorum diyen hesapta yoğun bakımdaki Ergün Poyraz'ın, iki gün sonra turp gibi ekranlara çıkması, sizce mitomani hastası olduğunun delili değil mi? Onun bu rollerine kanıp koşa koşa ayağına giden pek muhterem BŞB Başkanımız Özlem Hanım, defalarca bu şahsı arıyordu iyi mi... Şahıs ve Özlem Çerçioğlu tekelindeki Aydın CHP’nin zavallılığı da burada ortaya çıkıyor.
Bu şahıs bu eylemleri nedeniyle CHP’den sürekli ihracı gerekirken, Özlem hanım tarafından korunup kollandığını bilmeyen mi kaldı?
Ona yapılan maddi destekleri duymayan mı kaldı?
Acaba yaptıkları alt alta sıralanınca meczup olarak tanımlanması gereken bu şahıstan Özlem Hanım neden bu kadar korkuyor?
Ergün Poyraz seçimlerde CHP’ye oy vermeyeceğini açıkça yazdığı ve binlerce kez parti suçu işlediği halde kimler onu koruyor, parti delegesi olarak faaliyetlerine devam etmesine göz yumuyor?
Belli ki deli deliyi görünce sopayı saklarmış misali, Ergün Poyraz ile baş başa kalma günlerimiz yaklaşıyor.
Ergünüme bir müjdem var...
Yakında kitap basıyorum... Kapakta senin resmin olacak. Ağzı, yüzü, gözü mor cinsinden. Hani AKİT Gazetesine verdiğin röportajdaki resmi, kapak olarak kullanacağım.
Kitabın adı da, “Abim beni nasıl dolandırdı?”
Kardeşinle röportaja başlayacağım...
Çünkü bu ifadeler ona ait...
Sonra kitaplarını öşürdüğün diğer yazarlar, yayınevi sahipleri ne varsa tek tek röportajlarını koyacağım...
Zaten hepsiyle röportaj yapmıştım, tüm dökümanlar elimde.
Aslında senin AKİT Gazetesi'ne çıkman iyi olmuş. Hani “türbanlı bacımızın üzerine işediler” diye yıllarca milleti yalan sarmalında aldatan, Cumhuriyet düşmanı, bana göre gazete değil kese kağıdı.
Bir birine benzeyen kuşlar, beraber uçar derler. Kime hizmet ettiğin de açığa çıkmış oldu. Geriye tek bir şey kalıyor. Nagihan Alçı ile beraber program yapman. Ha unutmadan Ergüncüm... Başlığını senin öz kardeşinin attığı “Abim beni dolandırdı” isimli kitabı, senin gibi 50 bin basmayacağım... 550 bin basacağım...
Önüne gelen için Musa'nın Çocukları, İsa'nın Çocukları gibi yaftalar yapıştırıyorsun ya, senin nasıl bir çocuk olduğuna da, okuyanlar karar versin.
(Bu arada Ergün Poyraz'ın bu tutumu fikir ve düşünce özgürlüğü ile bağdaşmaz. Sadece din ve inanç ekseninde insanları aşağılamak, toplumda kitlesel çatışma ortamı yaratmaya çalışmak amaçlı provokatif eylemlerdir. Bunun da 1990-92 yılları arasında emrinde hizmet verdiği FETÖ celladı Ali Fuat Yılmazer'den öğrendiği bir davranış kalıbı olduğu inancındayım...)
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.