0.542. 537 86 70

İyi bayramlar…

Kapılar sonuna kadar açık, davulcular sokaklarda, sokakların yaka süsleri çocuklar şeker toplama telaşıyla bir kapıdan çıkıp, diğerine giriyor. Genç kızlar, büyükler, küçükler herkes sokaklarda… İşte bayram bu…

2020-05-25

Arefe günü sabah kapı sonuna kadar açılır ve bayram sonuna kadar mahallede ki bütün kapılar açık kalacaktır. Zaten “kilit dosta, hırsıza kilit tutmaz” diye bir söz vardır. Birçok kapının kilidi de “dayak” dediğimiz, kapının yer ile arasına sıkıştırılan uzun sopadır.

Babam beş kızı olunca demirden kapı yaptırıp, altın sarısı büyük bir anahtarla da taçlandırmış. Gerçi evde yokken anahtarımızı sakladığımız yeri de herkes bilirdi, yani kimse kimseye düşman değildi.

Günler öncesinden hazırlıklar tamamlanmış, arife günü sabah biz kalkmadan kapılar sonuna kadar açılmış, ocaklar yanmış, nohut mayasından ekmek hamuru yoğrulmuş ve üstü örtülmüştür.

Kızgın zeytinyağından alınan ve suya batırılan “Kıvrım Böreği”nin buharındaki yanık hamur kokusu ile uyanırız.

Şekerli çay ve bol kesikli, karabiberli Kıvrım Böreği çocukların Arefe sabahı kahvaltısına yetişir. Kıvrım Böreği bayramda üzüm kompostosu ile kendine sofra hazırlatır, diğer börekler figüran olarak onlara eşlik eder. Nohut mayalı ekmeğe de yaprak sarması eşlik edecektir.

Tatlılar bu sofralarda rağbet görmez, yapılması ve saklanması kolaydır. Şimdilerde hiç kimsenin bayram için sütlaç yapıp, saklayacağını zannetmiyorum, karşılaşmadım.

Bu sofralara en çok yakıştırılan tatlı da, beyaz porselen tabaklara dökülmüş, Itır kokulu sütlaçtı. Pişerken içine iki yaprak Itır atılırdı, şehvetlice genizleri okşayıp geçen sütlaçlara. 

Üzerine de pişerken içine bir dal Mercanköşk batırılan köpüklü kahveler içilirdi. Rastgele, karşılığı olmayan hiç bir şey yoktu o dönemlerde.

Sinilerde börekler, ekmekler, tatlılar genç kızların tepesinde mahalle fırınlarında pişirilmeye gönderilir. Nişan alayı gibi her sokaktan başında tepsileri ile genç kızlar çıkar,birbirleriyle bayramlıklarını konuşmak için de fırsat bulurlardı.

Bütün hazırlıklar biter ve asıl konuya gelinir.

Bayram kınasını kim, nerede yakacak?

Hala çözemediğim bir iletişim ağı vardı!

“Filanca” kızına çitmeli kına yakacak, diğer komşu araya girmiştir, bizde gidelim zaten geçen sene “filanca” abla parmakları güzel çitemedi. Eline kına tepsisini alan o eve seyirtir. Eğer bu ev mahallemizin büyüğü Zeliha Nineyse bakın siz mani atışmasını ve eğlenceyi.

İşte bayram neşesi, cemiyet kalabalığı gibi toplanmış, kızlar bir köşede sevgililerini ve bayram elbiselerini konuşur, kadınlar güya öylesine gitmiştir ve “kalan kınaları ellerimize yüzük kına yakıverelim, telef olmasın” diye çoktan sıraya girmişlerdir.

Oradan Zeliha Ninemizin sesi gelir, mani atışması başlar ve tam da bayrama hazırlanma havasıdır, yani Arife gecesi.

Herkesin elleri kınalı ve yorgun bir şekilde evlerine gidişi başlar. Kapı elinin tersi ile şöyle itilir ve ışıklar söner.

VE BAYRAM

Bahçelerde kına sevinciyle gözleri çakmak çakmak kız çocukları, yani bahçelerin gülleri. 

İpleri açtıkça altından çıkan kına desenini merak ve heyecanla izlemek, ip açıldıkça nakışın düzenini gözlerimle takip etmek unutamayacağım bir heyecan. Sanki farklı bir şey çıkacak, hep aynı desen. Ama ben çocuğum umut, sevgi ve sevinç ile besleniyorum.

O kınalı ellerle dizlerinin üzerine oturmuş, şekerli çay ve ılık Kıvrım Böreği ile bayram kahvaltısı yapan küçüklü, büyüklü kız çocukları.

Kapılar sonuna kadar açık, davulcular sokaklarda, sokakların yaka süsleri çocuklar şeker toplama telaşıyla bir kapıdan çıkıp, diğerine giriyor. Genç kızlar, büyükler, küçükler herkes sokaklarda.

İşte bayram bu.

Bundan sonrasını ben size nasıl anlatsam bilmem. Ne sayfa yeter ne de kelimeler.

Sofraların biri konur, biri kalkardı. Çünkü bayramlaşmak için uzak köylerden büyüklerinin elini öpmeye gelen, küçükler vardı. Hem de çoluk çocuk. Eğer köyde işler yoğunsa her evden bir kişi şehre ve diğer köylere Bayram ziyaretine gönderilir, çünkü kim sağ, kim selamet öğrenilmeliydi.

Dedim ya, o dönemlerde karşılıksız hiç bir şey yoktu sebep bayram, iletişim ve sahiplenmeydi.

BİZİM EV

Ve bahçe bayrama çoktan hazır.

Sonuna kadar açık bahçe kapısından baktığınızda, dal ayrımlarına kadar gövdeleri kireçle kınalanmış ağaçları görürsünüz.

Yüzünüze vuran serinlik asma çardağının gölgesidir. Solda herkese tepeden bakan kibirli Yıldız Çiçeği’nin küçük, yavru çiçekleri daha koltuğunun altındadır.

Arsız Gülhatmiler fütursuzca gövdesinin her yerine sarmış, gelin tacı gibi sıralanmış al yanaklı kızlarıyla, arkalardan bir yerlerden size sinsice gülümserler.

Sağda, solda her yerde toprak saksılar, Vita tenekeleri, testiden ve küplerden bozma kireçlenmiş saksılar. Yeşil yaprakların arasından sırıtan kireçlenmiş saksılarda sardunyalar gerine gerine, allı güllü açmış size gülümser.

Narin karanfiller sopalara dolanıp bağlanmış. Başı göğe ermiş gibi alımlı, tarçın kokulu gelinleri tepeden hafifçe boynunu yana eğmiştir. Ne de olsa onlar hep tarçın kokulu yeni gelinlerdir.

Ebruli çiçekleri bahçeyi yeşil bulutlar gibi sarmış, Akşamsefaları her yerde.

Bizim bahçemize sadece Gül dikilmedi.

Çünkü annem gülü sevmezdi ve babam da anneme aşıktı.

Tek sebebi de buydu.

Renkleerr!

Size renkleri burada tasvir edemem, bu köşe bana dar gelir.

Renkleri, çiçekleri, kuşları, çocukları, sevgiyi ve diğer güzellikleri anlatılası her yer bana dar gelir.

GÖZLERİNİZİ YUMUN VE BENİ TAKİP EDİN

Kokusuyla insanlara bulaşan fesleğenler, kendileri değil yaprakları kokan çiçekler, insanlara kol uzatan tarçın kokulu karanfiller, çiçekli yeşil bulutların olduğu, ağaçların şarkı söylediği kapısı sonuna kadar açık bu masalsı bahçeye gözlerinizi kapatarak girin.

Asma çardağının serin gölgesinden geçin ve sola dönün.

Ayaklarınızın altında kıpır kıpır ışıklar saçan erik yapraklarının gölgesi size yolu gösterir. 

Yıldız çiçeklerini geçtiniz, fesleğenlere sürünüp kokusuna bulanın. Sağınızda her yerde beyaz saksılarda rengarenk sardunyalar çiçek gözleriyle, size bakıyor.

Solda karanfillerin kol gezdiği yerde, arkadan Gülhatmilerin al yanaklı kızları şaşkın ve sinsice sizi izliyor.

Karşınıza sarı, dağınık uzun saçlı, güllü basma elbiseli, elleri bayram kınalı beş yaşlarında bir kız çocuğu çıktı. Elinde kehribardan bozma Akide şekerlerinin olduğu şeker tabağını size uzatıp, şöyle diyor... İYİ BAYRAMLAR…

Sevgiyle kalın dostlar...

SERAP TERZİ

Sepetim