Aydın
25 Kasım, 2024, Pazartesi
  • DOLAR
    33.58
  • EURO
    36.76
  • ALTIN
    2577.6
  • BIST
    9881.23
  • BTC
    56398.2$

Zincirleme kumpasların anatomisi..

Zincirleme kumpasların anatomisi..
Şimdi Mersin - Aydın kumpas hattı nasıl işledi, aynı şahıslar her iki ilde, gerçek dışı beyanlar ve düzmece evraklarla nasıl kumpasta rol aldı? Bu soruların yanıtlarını vereceğiz...

Adım adım, günden güne, sabırla ve hepsi kanıtlarıyla, kitaplara, haberlere, mahkeme dosyalarına ve devlet kayıtlarına soktuğumuz, Mersin - Aydın hattındaki Erkan Karaarslan'a kumpasın anatomisini, özet olarak açıyoruz...

Farkındaysanız bu güne kadar hep küçük küçük parçalar halinde kamuoyuna delilleriyle gerçekleri sunduk, yavaş yavaş finale doğru geliyoruz...

Çok kötü bir huyumuz vardır.

Bu tür olaylarda önce dans izni verir izleriz, sonra meydana iner nasıl zeybek çekilir öğretiriz..

Çok kişi ve medya kurumu bu gerçekleri anladı, bir Sabah Gazetesi ile kumpası kuranlar hala debeleniyor. Daha çok debeleneceksiniz... O yarattığınız kumpas bataklığında, bizler dahil adalet ve kamuoyunu nasıl yanlış yönlendirdiğinizi, tek tek belgeleriyle hem adalet hem halkın önüne koyacağız... Hem Sabah Gazetesi hem de kumpasın içindekiler, çok zekice hamleler yaptıklarını zannederken, kendi kazdıkları kuyuya düşüyor, kendi açıklarını, kumpasları nasıl yalan beyanlarla olayları kurguladıklarını kendi ifadeleriyle ortaya koyuyorlar.

Şimdi Mersin-Aydın kumpas hattı nasıl işledi, aynı şahıslar her iki ilde, gerçek dışı beyanlar ve düzmece evraklarla nasıl kumpasta rol aldı, bu soruların yanıtlarını vereceğiz... İşte bunları açma fırsatını da bize, sağolsun bir zamanların medya devi, şimdi belli ki cehaletin merkezi Sabah Gazetesi'nden, Sema Alim Dalgıç isimli bayan sağladı. (Birazdan neler yaptığını, aslında kim olduğunu aşağıda tek tek vereceğiz...)

Başlayalım bakalım zincirleme kumpasların anatomisine.

Büyükşehir Yasası geçip belediyeler yeni teşkilatlanmaya başladığında, devlet görevlileri dahil hepimiz sudan çıkmış balık gibiydik. Sonra Erkan Karaarslan adını duymaya başladık. Biraz da yerelde alışık olduğumuz kurulu düzen ve geleneksel yaklaşım tarzı nedeniyle, bu işler bize biraz garip geldi.

İşin iç yüzünü tam bilemediğimiz ve bizi kendi amaçları için yönlendiren bazı art niyetlilerin ağzına bakıp, daldık çala kalem Erkan Karaarslan haberlerine. Hepimizde bir histeri, gökten bulut geçse faturayı Erkan Karaarslan'a kesiyoruz. Malum yerelde el eli yıkar yüz yüzü, herkes bir birini tanır, tanımadık biri olunca biraz ar ettik galiba. Fakat Erkan Karaarslan'ın yedi göbek sülalesini bile araştırdık, FETÖ ile ilgili tek şey bulamadık.

2016 yılı 2 Ağustos tarihinde Mersin’de gerçekleşen bir operasyon sonrası, Erkan Karaarslan kendi isteğiyle gittiği emniyet ve adliyeden, tutuklanarak çıktı. Gerekçesi FETÖ üyeliği ve finans temini. Fakat bu süreç sekiz gün sürdü. Hepimiz takipteydik. Meğer bu sekiz günde delil bulunamayınca masa başı üç görevli tarafından sonradan düzenlenen düzmece bir araştırma tutanağı ve Aydın'dan gelecek iki kişinin ifadesi beklenmiş. Anlayacağınız sahte delil üretilmiş, Aydın'dan özel çağırılan iki tanığın gerçek dışı beyanlarıyla tutuklama gerçekleşmiş. Çünkü ellerinde tek delil yok.

Erkan Karaarslan'a bu kumpası kuranlardan biri de, kendi iş ortağı. Daha önce yazmıştım. Teminat mektubuyla Şirkete sonradan dahil oluyor, ardından her nasılsa ortaklar tek tek ayrılıyor ya da tasfiye oluyor, şirket bu şahsa kalıyor. Erkan Karaarslan'ı 23 ve 30 Temmuz tarihleri arasında iki kez Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’na götürüyor, Terörle Mücadele Şube Müdürü ile görüştürüyor. Erkan Karaarslan'a orada liste veriliyor ve Mersin BŞB Başkanı Burhanettin Kocamaz'a iletip, listede adı geçenlerin FETÖ’den alınacağını, bu yüzden açığa alınmaları isteniyor. Bildiğiniz devlet görevi verilmiş.

Erkan Karaarslan da o dönemin MHP’li Mersin BŞB Başkanı Burhanettin Kocamaz'a iletiyor, devlet talimatı yerine getiriliyor, listedekiler açığa alınıyor. Sonra hüppp, alınmalar başlıyor, Erkan Karaarslan dahil.

Adama kendi idam fermanını kendi elleriyle ilettirmişler iyi mi... Sonrasında kendi isteğiyle ifadeye giden Erkan Karaarslan, hakkında tek bir delil olmadığı için sekiz günlük gözaltında bekletiliyor. Aydın'dan çağırılan iki kişinin ifadeleri sonrası yine tek delilsiz ve gözaltı sürecinde üretilen sahte araştırma tutanağıla tutuklanıyor. Bizi bu pis kumpasa bulaştıran şahıs da, her dakika bilgi verir, bizler de haber yapardık. Süreç içerisinde mahkemece neredeyse tüm illere yazılıyor, Erkan Karaarslanhakkında 48 müzekkere geliyor, hepsi temiz, hiç bir suç unsuruna rastlanmadı ibaresi var.

MİT temiz diyor, Emniyet temiz diyor, MASAK temiz diyor ne FETÖ üyeliği ne finans aktarımı hiç bir şey çıkmıyor. Daha ötesini söyleyelim, Erkan Karaarslan'ın bırakın iş çevresi, oturup kalktığı bayan arkadaşlarına varana, sosyal medya hesaplarına kadar tek tek bakıyorlar, tek delil çıkmıyor. Hakkında tek delil çıkmadı da, biri “FETÖ Belediyeler İmamı” dedi, delilsiz dayanaksız o iftira adama yapıştı kaldı.

Yine mahkemeler sürerken operasyonu yapan ekibe cezalar kesildi, hepsi de haber oldu, kitaplara, uluslar arası ajanslara girdi. Biraz da kayırdılar, ufak tefek cezalarla işi sıyırdılar. Gel zaman git zaman Mersin operasyonunda tutuklananların hepsi beraat etti. Tazminat ve işe dönüşlerine hak kazandılar. Ne FETÖ ne bu personelle bağı olmadığı ayan beyan devlet kurumları tarafından resmi belgelerle mahkemelere sunulan Erkan Karaarslan, 60 davadır ha bre Mersin yollarını aşındırıyor. Bu süreçte ihalelerle ilgili bir birinin kopyası davalar sürüyor, beraatlar çıkıp, kesinleşmeye başladı.

Değişmeyen tek şey, Sabah Gazetesi Sema Alim Dalgıç isimli bayan ile, Mersin ve Aydın kumpaslarında baş rol oyuncularından Şaban Demirtaş ve Aydın’da ayrıca Ümmü GülsümAltınel isimli bayanın tutumları.

Bakın hem Mersin hem Aydın mahkemelerinde ifade veren Şaban Demirtaş, Erkan Karaarslan'ın tutuklanmasına yol açan ifadesinde özetle ne demiş;

İlk olarak Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki davaya konu olup, sonradan yasa dışı şekilde düzenlendiği ortaya çıkmaya başlayan ve Aydın BŞB Teftiş Kurulu tarafından cezalandırıldıkları düzmece evrakla ilgili ihaleden bahsetmiş, (ki birazdan açacağım), sonra FETÖ ithamlarına girmiş...

O ifadeden olayla ilgili bölüm, aynen şu;

“Bu şahsın, (Erkan Karaarslan'dan bahsediyor) sosyal medya hesaplarından sıkça yurt dışına gidip geldiğini biliyorum. FETÖ-PDY Terör Örgütü’ne maddi kaynak aktarımı yapmış ise bunu bankalar aracılığı ile değil, yurt dışı gidişlerinde yaptığını düşünüyorum. Bu şahsın FETÖ-PDY ile bağlantılı olduğu birçok belediye personeli tarafından konuşuluyordu. (Burada Erkan Karaarslan ile ilişkili olduğunu iddia ettiği Aydın BŞB personellerinden iki isimden bahsediyor), Hatta Figen Şenoğlu FETÖ-PDY terör örgütü faaliyetleri ile ilgili olarak gözaltına alındığını biliyorum. Ayrıca Ahmet Uğur Cebeci'nin de FETÖ-PDY içerisinde aktif olduğunu duydum. (Bu iki personel hakkında da Fetö’ye ilişkin tek hüküm yok) Aynı şahsın (Erkan Karaarslan'dan bahsediyor) Mersin Büyük Şehir Belediyesi’nde de danışmanlık yaptığını duydum.”

Gördünüz mü rezaleti. Madde madde yazayım.

Birincisi Erkan Karaarslan yurt dışına çıkışı 20 kez. 14 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Pegasus Havayolları ile çıktı denmiş, o da yalan iddia çıktı.

İkincisi Erkan Karaarslan hakkındaki araştırma tutanağı, üç görevli tarafından gözaltında iken düzenleniyor, o da düzmece. Tabi bu da açığa çıkıyor. O sırada biz de, bizi bu tezgâha sokan şahısların verdiği yanıltıcı bilgilerle, “Erkan Karaarslan hakkındaki belgeleri yok etmeye çalışan polis yakalandı, elbisesi sıyrıldı” diye haber yapıyoruz.

Üçüncüsü Aydın'dan özel götürülen Şaban Demirtaş'ın ifadesinde tek delil yok, duydum, ettim.İşte bu duydum işittimlerle tutuklandı Erkan Karaarslan.(Avukattan aldığım mahkeme dosyaları elimde, isteyene de verebilirim.)

Bu arada Şaban Demirtaş'ı götüren, ifadelerine varana kadar düzenleyen diğer şahıs da diyor ki, “Arkasında FEÖT-PDY olmasa, bu kadar iş yapamazdı. Bu kanıttır...”

Delil nerede? Onda da yok. O da duydum ettim...

İnsan hayatı ne kadar ucuzmuş ülkede, daha iyi anladınız değil mi?

Dördüncüsü MİT - Emniyet - MASAK “FETÖ ile ilgili tek delil yok” diyor. Para hareketlerine bakıyorlar temiz. Adamın tüm çevresi inceleniyor, sosyal medya hesaplarına bakılıyor, hiç bir şey yok.

Beşincisi diğer iller ve kurumlar dahil toplam 48 müzekkere yazılmış, mahkemeye verilen 48 müzekkerede suç unsuru olmadığı üzerine basa basa vurgulanmış.

Altıncısı FETÖ ile ilişik hiç bir şey bulunmadığı için şirketleri normal şekilde devam ediyor, tahliye edilip yurt dışı yasağı kaldırılıyor. FETÖ ile ilgisi olan şirketlere hemen kayyum atandığını cümle alem biliyorken, Erkan Karaarslan'ın şirketleri normal şekilde faaliyette.

Adam şu an köşe yazarlığı yapıyor, normal devlet kurumları dahil hizmetler veriyor, birileri hala “imam” diye diye, gözlerine kela yapışmış gibi feryat figan iftirada ısrarcı.

Yedincisi, Lan siz manyak mısınız? Adam FETÖ Belediyeler İmamı olsa tahliye edilip, yurt dışına çıkış serbestisi tanınır mı? FETÖ Belediyeler İmamı dediğiniz, merkez bankası gibidir. Devlet salsa FETÖ hainleri bırakmaz o parayı. Kaldı ki MASAK bile bulamamış, neredeyse artık o paralar?!

Mahkeme kayıtlarından da görüleceği üzere üç görevli tarafından sonradan üretilen araştırma tutanağı isimli düzmece evrak ve iki Aydın mahreçli yalan beyan sahibinin “duyduk, ettikleriyle” yapılan tutuklama. Yıllardır dillere pelesenk olup komediye dönüşen bir süreç...

Bu arada Denge Grup’dan Emin Aydın ile baş konukları Serhan Seyhan ve Hüseyin Aksu'ya da, iki çift lafım olacak.

Hüseyin Bey hani bir programda, “Kaynağım çok sağlam. Erkan Karaarslan FETÖ’cüydü. Afrikaya bile çanta çanta para taşıyordu” demiştiniz, ben de Erkan Karaarslan'ın mahkeme kayıtlarıyla Afrika'ya hiç gitmediğini kanıtlayıp ağzınızın payını vermiştim hatırladınız dimi... İşte sağlam kaynağınız ve sağlam bilgileriniz. Adam gibi çıkıp, hala bir özür bile dilemediniz. Bu saatten sonra size kim neden inansın. İşte kullanışlı eleman gibi size kumpasçılar ne dediyse onu söylediniz, şimdiyse gerçeklerle yüzleştiniz. Erdemli olun, özür dileyin...

Diğer arkadaşımız Serhan Seyhan'ı da unutmamak gerek. Hala FETÖ diyor, Erkan Karaarslan'ın tutuklandığı süreç diyor, elinde olduğu ve her şeyi bildiği halde benim yazdıklarımı konuşmak, kumpası ortaya çıkarmak yerine, bildiğiniz aynı yolda pupa yelken devam etmeye çabalıyor... Serhan Seyhanda kumpasçılarla aynı kafaya uydu, Aydın’da Erkan Karaarslan - Özlem Çerçioğlu dahil, 46 kişi hakkında suç duyurusu yaptı.

Şaban Demirtaş gibi onda da tek delil yok, “duydum ettim...”

Mersin'den dosyalar istendi, tüm devlet kurumlarından soruldu soruşturuldu, “duydum etimden” başka tek şey bulunamadı. Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı da hem de Mersin’deki dosya dahil didik didik, öyle kapsamlı ve örnek bir inceleme yaptı ki, tek delil yok, takipsizlik verdi. İşte o Serhan Seyhan da hala öyle pişkin pişkin geziyor.

Naçizane küçük dokunuşlarımız ardından, kaldığımız yerden devam edelim...

Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren bir dava var. Bu davaya konu evrak da elimde. Çok araştırdım. Erkan Karaarslan ve ortağı Sinan Koraltan, AS-Kİ’de danışmanlık ihalesi almışlar. 9 aylık süreç için, 140 bin lira civarı sanırım. Şart, her hafta Aydın’da olmak. Erkan Karaarslan ve şirket yetkilileri yükümlülüklerini yerine getiriyorlar. Bizim Mersin kumpasındaki Şaban Demirtaş ile Aydın kumpasındaki mesai arkadaşı Ümmü Gülsüm Altınel isimli bayanın da olduğu beş kişilik komisyon, önce iş yapılan yılın Nisan ayında tutanağı yapıyorlar, “ihale şartnamesine uygundur” diyorlar, hak edişlerin ödenmesi için evrakı imzalıyorlar. Gel zaman git zaman bunlar aylar sonra ikinci bir evrak düzenliyorlar, “Erkan Karaarslanve ortağı Sinan Koraltan iş yapmadan para aldı, görevliler de ödedi” diyorlar. Hatta ikinci tutanağa, “Sözlü ikaz ettik” ibaresi ekliyorlar.

Komediye bakar mısınız?..

Devlet evrakla, imza ile konuşur.

Birinci tutanağı yaptınız da neye göre yaptınız?

İkinci tutanağı aylar sonra neye göre yaptınız?

İş yapılmadıysa neden yazılı değil sözlü olarak uyardınız?

Aydın 1. Ağır Ceza’daki davaya konu olan süreç başlamadan önce Aydın BŞB Teftiş Kurulu da sorgulama yapıyor. Bütün bürokratlar, tanıklar, “adamlar geldi, biz hizmeti aldık” diyor. Aydın BŞB Teftiş Kurulu, başta Ümmü Gülsüm isimli bayan, beş kişilik heyete ceza veriyor. Bu raporlar da mahkemede.

Anlayacağınız ikinci düzmece tutanağı kafalarına göre yazmışlar, açık değil mi?

Çünkü tutanakta tek bir delil yok. “İşte biz gelmesi gereken günlerde kontrol ettik yoktu, tutanak tuttuk, bürokratlara sorduk gelmemişler, işte bu da onlardan aldığımız imzalı evraklar falan, filan,” tek delil yok.

Düzmece evrakın bile adabı vardır, ona dahi uymamışlar. Ne var? “Gelmediler, biz sözlü uyardık” hepsi bu... Bütün dava da bunun üzerine kurulu. Zaten Sayıştay’dan, “ihale yapılabilir, ödenmesi yapılabilir, bu ihaleyle ilgili işler usulüne uygun yapılmıştır” diye karar çıktı, Mahkeme heyeti de Sayıştan’dan gerekçeli kararı istedi. O ulaşınca her şey ortaya serilecek. İş bu süreçte şimdi mahkemeye HTS raporları gelecek. Bu HTS raporları yani telefon görüşme kayıtları ortaya çıkınca, kızılca kıyamet kopacak.

Tekrar üzerinden geçelim mi?

Şimdi Mersin Kumpasındaki, “Duydum ettim, FETÖ’cüydü” diye ifade verip, delilsiz temelsiz tutuklanmaya yol açanlardan biri olan Şaban Demirtaş aynı zamanda nerede var? Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki, ikinci kumpas davasında. Aydın ve Mersin’de verdiği ifadeler, bir birine çok benzeşik zaten. Ben bu şahsa çok ulaşmaya çalıştım, sürekli görüşmekten kaçındı benimle, acaba neden? Şimdi bu Şaban Demirtaş, Mersin kumpasındaki rolü nedeniyle telaşta, kendini kurtarmak için, Aydın'daki tertibin de tam içinde. Anlayacağınız hem Aydın hem Mersin davalarında, bu iş doğrudan husumete, sadece soyut iddialara, iftiralara ve düzmece evraklara dayalı. Şaban Demirtaş da kendini kurtarmak için işi sağlama almaya çalışıyor, Aydın'daki yasalara hiç uymayanı tanık beyanlarının ve delillerin aksine davada ceza aldırıp, Erkan Karaarslan kumpasındaki rolünü haklı çıkarma telaşında. Tabi ki perde gerisinde iş tuttukları da...

Aydın 1. Ağır Ceza’daki davadaki ikinci başrol oyuncusu kim?

Ümmü Gülsüm Altınel isimli, eski Aydın BŞB çalışanı.

Şimdiiii. Dedim ya, HTS kayıtları gelince kıyamet kopacak!..

Ümmü Gülsüm Hanım'ın şikâyet ettiği Erkan Karaarslan ve Sinan Koraltan ile, yüzlerce kez görüşmeleri ortaya çıkacak. İddialara göre aramaların çoğu da, Ümmü Gülsüm Hanım tarafından yapılmış.

Şimdi şu sorulara, hep beraber yanıt arayalım;

1- Erkan Karaarslan ve Sinan Koraltan, Aydın BŞB dahil pek çok belediye ve devlet kurumuya iş yapan, iş insanları. Ümmü Gülsüm Hanım ise, onları tabiri caiz ise denetlemekle görevli devlet memuru. Peki bir devlet memuru, denetlemekle yükümlü olduğu iş insanlarını yüzlerce kez neden arar, neden ailelerine varana değin mesajlar atar?

2- Ümmü Gülsüm Hanımın Erkan Karaarslan ve Sinan Koraltan ile yüzlerce defa görüşmeleri, hatta mesajlar falan filan işte ne varsa mahkemeye ulaşınca, mahkeme heyeti sormayacak mı; “Kızım sen hangi nedenle bunları aradın? Aranızda ne gibi sorunlar vardı? Yoksa taleplerin oldu mu?” Eee sanıklar Erkan Karaarslan ile Sinan Koraltan ise her halde hakime husumet nedenlerini anlatırlar, davaya konu delil kabul edilen evrakın da hangi husumete dayalı gerekçelerle üretildiği kendiliğinden ortaya konulur dimi ya...

3- Ümmü Güslün hanım. Ne siz töhmet altında kalın ne biz taraflı davranmış olalım, ne kamuoyu ve adalet bu konuda muallakta kalsın. Erkan Karaarslan ile Sinan Koraltan'ı aradınız mı? Aradıysanız yaklaşık rakam verebilir misiniz? Hangi gerekçelerle aradınız? Onları takip ile görevli bir devlet memuru olarak neden aradınız?

Görüldüğü gibi Mersin husumet ve kumpas, Aydın husumet ve kumpas, ortak oyuncuları da bol... Bu arada biz delilleriyle yazdığımız için Ümmü Hanım ve Şaban Bey çok alınmış, şikâyet etmişler. Amman ne güzel ne güzel... Bir de dava açılırsa olayları tek tek ben kayıtlara geçiririm. Şaban Bey ile Ümmü hanımın tüm HTS kayıtlarını talep ederim, bakın şenliğe. Müge Anlı bile, anlı bir karış havada seyreder olayları...

Bu arada Erkan Karaarslan tarafından Şaban Bey ve Ümmü Hanım için çete kurmaktan görevi kötüye kullanmaya, sahte delil üretmeye kadar çok sayıda suç isnadı içeren bir suç duyurusu yapıldı. Tabi ki deliller de kondu, tanık beyanları da. Eh bir de bana dava açarlarsa ne güzel olacak, tüm dosyaları aynı mahkemede toplatıp, bu bu bu bu budur diye tüm kumpas sürecini, yaşananları yıllara sarih mahkemeye kanıtlı şekilde koyduğumda, haydi bakalım karnavala...

Naçizane bir gazeteci olarak bu işleri çözmenin en güzel yolunun, bu zincirleme kumpas süreçlerinde Ümmü GülsümHanım ile Şaban Bey'in tüm HTS kayıtlarının talep edilmesi olduğu düşüncesindeyim... Ohooooo bakın kimler çıkacak kimler. Siyasetçiler, gazeteciler, devlet görevlileri, say say bitmez, hepsinin yakın tanığıyız çünkü.

SABAH GAZETESİ BU İŞİN NERESİNDE?

Şimdi gelelim, kumpas sonrası Sabah Gazetesi rolüne.

Sabah uyandık ki Sabah Gazetesi'nde bir haber; Ümmü Gülsüm Hanım başrolde,

Başlık “FETÖ’cü Erkan Karaarslan'a ihale vermedi diye sürülen görevli, Aydın AS-Ki den 20 bin lira mobbing tazminatı kazandı...”

Allah Allah dedik, bu ne iş... Çünkü o kadar basit, o kadar cahilce, o kadar kurgusal bir haber ki, akıllara ziyan. ÇünküÜmmü GülsümHanım ihale komisyonunda değil, öyle bir yetkisi yok. Sadece işin takibiyle görevli. Hatta ihale sonrası iş planlarını onaylıyor, para ödenmesi için bir güzel evrak tanzim ediyor... Bunları irdelemekten aciz Sabah muhabiri Sema hanım ise haberi gerçeklere dayalı değil, baştan itham ve iftira üzerine kuruyor.

Adet olmuş zaten. Hep aynı haberler, hep onun kaleminden çıkıyor.

İkincisi Ümmü Gülsüm Hanım yok sürülmüş de, yok kıdemi indirilmiş de... E ne yapacaklardı? Teftiş Kurulu Ümmü Gülsüm Hanım dahil sorumluların düzmece evrak düzenlediğini tespit edip, ceza vermiş. 12 Eylül, 28 Şubat Paşalarının, FETÖ’cü generallerin bile rütbeleri söküldü, ona madalya mı vereceklerdi?. Bildiğiniz suçu devlet organı Teftiş Kurulu tarafından, tanık beyanları ve delillerle tescillenmiş, AS-Kİ Genel Müdürü mü yapsalardı?

Sema Hanım hızını alamamış, Ergenekon davasını Hz. Süleyman'a kadar dayandıran Abdurrahman Dilipak gibi, olaya eski AS-Kİ Genel Müdürü Erdoğan Öztürk'e, oradan ince ince Mansur Yavaş’a uzatmaya kalkmış. İşin garibi bu davada ne Erkan Karaarslan yargılanıyor ne Erdoğan Öztürk. Haber zaten laçka, resimlerde boy boy Erkan Karaarslan - Erdoğan Öztürk...

Ama dertleri başka... Erdoğan Öztürk şu an Ankara BŞB’de, Mansur Yavaş'a en yakın isimlerden ve Türkiye'nin en temiz, en dürüst, en sevilip sayılan bürokratlarından biri. Akçeli tek kuruşla işi olmayacağını, dünya alem bilir. Soyu sopu asil bir aileden gelir, para için şerefini satmayacak nadir devlet adamlarından biridir. Tabi ki Mansur Yavaş - Erdoğan Öztürk gibi namuslu insanlara, bu Sabah grubu pek alışkın değildir. Bünyelerine dokunuyor namuslu insanlar.

Gördünüz mü, her taşın altından çıkan isimler hep aynı.

Sabah Gazetesi'ndeki iftira ve itham süreci de aynı.

Hep aynı kalem. Sema Alim Dalgıç.

Ne zaman Mersin kumpasında karar verilecek, hemen Sabah Gazetesi'nde haber, “FETÖ Belediyeler İmamı Erkan Karaarslan...” İmza Sema Hanım...

MİT - EMNİYET - MASAK dahil tüm kurumlar tek delil yok diyor, FETÖ bağlantısı bulamıyor, bunlar FETÖ Belediyeler İmamı yalanını, alıp dönüp yapıştırıyor.

Yahu güzel kardeşim... Adamın sabıkasında çizik yok, siz kimsiniz, ederiniz ne, olmayan bir hükmü kendi kendinize veriyorsunuz?

İşi maddi gerçeklik olgusundan saptırıyor, illa ki siyasete, illa ki muhalefete yıkmaya çalışıyor. Erkan Karaarslan MİT ile çalışmış, İçişleri Bakanlığı ile çalışmış, bakanlıklarla çalışmış, AKP – MHP’li belediyelerle çalışmış, bunlara göre FETÖ’cü. Oysa kendi partilerini ve hükümeti, kendi belediyelerini, kendi devlet kurumlarını FETÖ ile suçluyorlar, haberleri yok. Erkan Karaarslan FETÖ’cüyse o zaman AK Partili ve ortakları MHP’li belediyeler başta, tüm devlet kurumları FETÖ’cüdür diyorlar, bunu dediklerinin farkında bile değiller.

Şimdi bu her dava öncesi aynı FETÖ masalını okuyup aslında AK Parti ve devleti zan altında bırakan iş bilmez, Sabah - Akşam iftiracıları, biraz kamuoyuna tanıtalım. Hele hele sürek avına çıkmış gibi her dava öncesi Erkan Karaarslan'a saran, Sema Alim Dalgıç isimli bayan muhabir hakkında, bakın ekşi sözlükte neler yazıyor? Bu arada yaptığı yalan haberlerden biri, Muharrem İnce'nin 15 Temmuz gecesi tavla oynadığıydı. Şimdi aynı Sabah grubu, Muharrem İnce'ye övgüler düzüyor, manşet manşet haberlerini veriyor. Bu yayın politikasında bir tutarlılık var mı?

Neyse; Evet Sema Hanım, işte hakkınızda Ekşi Sözlük de yazılanlar;

- Bir Sabah Gazetesi Yazarı, kadrolu yandaş diyebiliriz. Habercilikten uzak itham edici yayınları olan, propaganda faaliyetleri yürüten bir kişi kendisi. Hakkında yazılan 6 sayfa entry'yi sildirmekten çekinmemiştir.

- Profesyonel yandaş.

- Allah'tan korksun içerikli yazımı mahkeme kararıyla sildirmiş hanım.

Şimdi bu hanıma 2 çift lafım var:

"Allah’tan kork" haşa benim sözüm değil Allah kelamıdır. Allah kelamını da silen mahkeme ve sildiren sizden hesabını Allah hem bu hem de öbür dünya da soracak kadar adil ve güçlüdür. Haşaa nihayetinde Allah'ın hakkını savunacak ve hesabını soracak olan Allah'dır.

- Gazetecilik vasıflarına sahip olmayan gazete çalışanı. Araştırmadan bulduğu fotoğrafa yalan haber girişi yapan, yalanlarını mahkeme kararıyla sildiren biri.

- O haberleri yaptığı yetmiyormuş gibi bir de entry sildirmekle uğraşıyor. Pelikan kalkana sahip olabilir kendisi. Sildirdiği entry şu; “kaynağını genelde oturma organı olarak kullanıyor. Para kazanma uğruna kendini gülünç durumlara düşürmekten çekinmiyor çok belli. O haberlerin başka açıklaması olamaz zira.”

- Sabah Gazetesi’nin yalan/manipulatif haber sunumunda kullandığı isim..

- Yaptığı haberleri gördükçe “yok ya kimse bu kadar vicdansız olamaz, Sema Alim Dalgıç diye biri yoktur, sanal muhabir oluşturmuşlardır, saçma sapan içerikleri bu kadın muhabir profili üzerinden yayınlıyorlardır” diyordum. Ta ki, “İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği'nin Sema Alim Dalgıç’ın talebi üzerine verdiği 24. 01. 2019 tarih ve 2019/404 d. iş sayılı kararı uyarınca bu başlıkta yer alan içeriklere erişimin engellenmesine karar verilmiştir” ifadesini başlıkta görene kadar. Yazık. Üzüldüm kendisi için. Bu vicdansızlıkla hayat sürmek kolay olmasa gerek...

 

- Bak şimdi hiç yazmayacaktım ama mahkeme kararıyla entry sildirenler hakkında acayip yazasım geliyor. Bir öğrenemediniz değil mi ? Bir sildirirsiniz bin entry yazarız. İleride çocuklarınız, torunlarınız gerçek yüzünüzü burdan okuyabilir. Son kurbanı evet Şaban Vatan. Şu hani kızı için adalet arayan baba Rabia Naz'ın babası. Tek bir şey söyleyeceğim. Onun bu adaleti bulmasına engel olan, bu yolda bu yandaş hanım gibi engelleyenlere arka çıkanların en sevdiğiyle imtihan olmasını dilerim ki bir babaya kızının otopsi videosunu izlettirecek kadar vicdansız, acımasız, adi bir sistemin parçası olduklarını anlayabilsinler. Hadi yandaş gazeteci hanım bunu da sildir. Nasıl olsa yine yazacağım. Müge anlı sana da aşk olsun. Adalet bir gün hepimize lazım olacak. Boşuna ekranlarda aforizmalar sıralıyorsun. Bazen bir yanlışın tüm doğrularını götürür. İşte senin olayın da bu.

- Öykü yazarı olduğunu düşünüyorum. Gazetecilik ile uzaktan yakından herhangi bir bağlantısı yoktur. Hayal aleminde ikamet ediyor.

Gördünüz dimi aynı tezgahın, aynı kumpasın, aynı karalamaların içindeki kişiler aslında kimler, neler yapmışlar, neler etmişler. Hatta bu Sema Hanım hızını alamamış, kendi yaptığı yalan haberi bile kaldırtmış. Ekşi Sözlük öyle yazıyor. Zaten Basın Konseyi de bu olaylar yüzünden bu bayanı resmi olarak uyarmış.

Neyse. Bizim işimiz böyle düşük profilli haber sahipleriyle değil. Sabah Grubu sahipleri, Albayrak ailesi ile. Geçmişten bu yana tanınan bir ailesiniz. Siyaset - Devlet - Medya da gücünüz de var. Merak ediyorum; Her şeyiniz var da, acaba hala vicdanınız var mı?

Sema Alim Dalgıç gibi tek delile dayanmadan, istediği gibi haber kurgulayan, aynı zamanda AK Parti ile iktidara büyük zararlar veren, tüm devleti zan altında bırakan personeliniz hakkında, hiç denetim yetkiniz veya niyetiniz yok mudur? Sizin kalibreizde insanlara, böyle çalışanlar yakışıyor mu? Önüne gelene FETÖ yakıştırması ve yapıştırması yapılırken yarın devran döndüğünde sizlere, PETÖ yani “Pelikan Terör Örgütü” şeklinde yapılan ve yapılması muhtemel yakıştırmaları sineye çekebilecek misiniz? Ne yapalım yani. Biz de alıp dönüp PETÖ’CÜ Sema Alim Dalgıç mı yazalım? (TCK 129-1... Haksız fiile karşı koyma.)

Sema Hanım ortada tek bir kesinleşmiş yargı kararı yokken bunları yazmayı kendisinde hak görüyorsa, o zaman başkaları da ona PETÖ Ablası derse, ne cevap verecek?

Bu sorularımı, doğrudan Albayrak ailesinin vicdanlarına bırakıyorum.

Tüm mahkeme kayıtları orada. Alsınlar kendileri incelesinler. Hele hele benim gibi hayatı FETÖ ile PKK ile mücadeleyle geçmiş birinden bu işleri daha iyi bilecek kaç personeliniz vardır? Kusura bakmayın, çoğu da haber yazamıyor zaten. Bir ksımını da Türk halkı geçmişte FETÖ’ye düzdükleri övgülerden tanıyorlardı. Şimdi FETÖ’cüler yollarda geziyor, FETÖ’cü olmayanlar FETÖ’cü olmadıklarını ispat için ömür tüketiyor...

Haberiniz olsun? Rakiplerinizi yıpratmak için olmadık kişilere delilsiz temelsiz yapılan bu iftiralar hem Sabah Grubu, hem de devlet ve AK Parti’ye büyük zararlar veriyor.

Zaten AK Parti tabanı da, PETÖ diye sizleri bu şekilde davranan personelleriniz yüzünden suçluyor. Seçim hezimetlerini bile sizlere bağlıyor. Demek ki sizleri yanlış yönlendirdikleri aşikâr duruyor. Bence siz, sizlere sadece zarardan ibaret olan bu tür zihniyete sahip personelden, bir an önce kurtulun derim...

Para sizin, kurum sizin de, gazetecilik okulunda rahmetli hocalarımız bize, “Reklamın iyisi kötüsü olmaz diyenler yalan söyler, kötü reklam şirket batırır” derlerdi. Bu tür personelleriniz de, sizleri itibar olarak batıracak açık değil mi...

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!