Son günlerde Yalçın Yıldırım ile hesapta Turizm Kenti Didim de incelemeler yapalım dedik, bildiğiniz yoluyla, yapılanmasıyla ne ararsanız hurdalık.
Belediyecilikten başka ne ararsanız yaşanıyor kentte. Son olarak Belediye Başkanı Atabay hakkında eski görüntüler sosyal medyaya düşünce, arkadaş Oda Tv-Halk Tv gibi çitileme organlarına ve de yereldeki medyanın yalaka tayfasına, yine kendini pir’ü pak gösterip, her şeyi yalanlamış.
Bunların rant çeteleri oyunu olduğunu söylemiş… Didim’de ranta geçit vermeyeceklerini ifade eylemiş… Kumpas kurulduğu falan filan ne varsa sıralamış. Bunlar yaşanan skandalları CHP’li belediye başkanına kurulan kumpaslar gibi algılıyorlar, mutad medya körlüğüyle olaya yaklaşıyorlar.
O zaman şu Oda TV-Halk Tv-Tele 1 ve benzerlerine, bu şahsın kim olduğunu ve hangi eylemlere karıştığını tane tane anlatalım da, kimlerin arkasında durduklarını iyi bilsinler.
Önce bir siyasi fenomen haline gelen ve kendisine, ‘Kadıköylü’ lakabını taktığı, başrolünü oynadığı seks kasedinden başlayalım…
Biliyorsunuz grup halinde düzenlenen onlara göre kutlama ayinine konu kaset Atabay’ın kendi evinde çekilmiş, kameramanlığı CHP’li Belediye Meclis Üyesi ve adı daha sonra, ‘Kadrajcı Ali’ ye çıkan, Ali Çağlar tarafından yapılmıştı. Kendi çektikleri görüntüleri kendi telefonlarına kaydetmişler, sosyal medyaya düşmesine kendileri yol açmışlardı. ‘İşe alacağız’ vaadinde bulundukları öne sürülen ve bu yolla kutlamada figüran kullandıkları kadını belediye yerine, Kadrajcı Ali’nin benzinliğinde istihdam etmişlerdi.
Görüntülerin en hızlı anında Didim Belediye Başkanı etiketli Atabay bir yandan şapır şupur eylemini fiili icra eylerken diğer yandan, ‘Ben Köylüyüm! Kadıköylüyüm!’ diye kendisine methiyyeler düzüyordu.
İş kendi elleriyle piyasaya düşünce Kadıköylü Atabay, ‘Bunlar montaj-dublaj-kumpas’ mahiyetinde açıklamalarda bulunmuş, hatta sosyal medya paylaşımcılarına davalar açılmıştı. Mahkeme sürecinde iş bilirkişiye gidip görüntülerin orijinal olduğu ortaya çıkacağı an Kadıköylü Atabay gerçekleri kabul etti.
Aynı daha önce kumpas-montaj-dublaj dediği görüntüler Kadıköylü Atabay hakkında yapılan tolu tecavüz iddialarına yönelik soruşturmaya da konu oldu, Kadıköylü orada da olayı kabullendi.
Gördüğünüz üzere Didim’deki yalan rüzgarı dizisinin yeni çekim platosu olmalı… Bunlar da dizinin senaryo bölümleri…
1) Kadıköylü Atabay seks kasedi konusunda inkarcılık edip, hem halka hem yargıya yalan söylemiş oldu… Mahkemeler bu yalan beyan üzerine bir yıla kadar dava açma hakkına sahipti, takdir yetkilerini açmama yönünde kullandılar.
2) Kadıköylü Atabay’ın ikinci büyük yalan eylemi, ‘Rant Çeteleri’ propagandasıdır. Burada da kafayı taktıkları, Maril Otel yatırımcılarıdır. Mail Otel ile ilgili yaşanan süreç, Kadıköylü’nün kendisinden önce yine CHP’den Belediye Başkanlığı yapan Mümin Kamacı döneminde başlar. Yatırımcılar araziyi, Söke ve Aydın’ın tanınmış ailelerinden Tuntaş’lardan alır. Konut ve Ticari alan imarlı yerde, plan tadilatı talep ederler. CHP’li Belediye Başkanı ve çoğunluğu CHP’li üyelerden oluşan Didim CHP Belediye Meclisi plan tadilatına dayalı projeyi kabul eder. Yatırımcılar da kolları sıvar fakat o sırada Mümin Kamacı yerine Atabay aday gösterilir. Ve ıkına sıkına da olsa çok az bir oy farkıyla seçimi alır. Sonrasında Atabay adına gelen bazı isimler, yatırımcılardan o günün rayici, ‘700 bin lira’ isterler. Bugün ‘7 milyon’ deyin siz ona. Yatırımcılar da, ‘Devlet var! Adalet var!’ diye parayı vermeyince, ortalık toz duman oldu. Yine CHP’li belediyede verilen ve o dönem Atabay dahil kimsenin itiraz etmediği plan tadilatı, sonradan suç kabul edildi. Yanılmıyorsam Atabay da o dönemler CHP’den Didim’de meclis üyesiydi. Mümin Kamacı listeye almış, kendisi dahil herkesin başına musallat edip bırakmış oldu. Ve ben o dönemler Ahmet Deniz Atabay’dan bu konuda tek bir basın açıklaması duymadım. Görüleceği üzere rüşvet vermediler diye adamların adı rant çetesine çıkarıldı, Atabay ve yandaşlarının her kirli paslı eylemleri, işlemleri bunun arkasına sığdırıldı. Bu kara propagandayı sürdüren Kadıköylü ve efradı aynı süreç ve akabinde bin yedi yüze yakın ve tespitli imar-iskana aykırı yapıya göz göre göre yol verdiler. Hazine arazileri talanına göz yumdular. Hatta ve hatta CHP’li Belediye Meclis Üyesi Sevinç Karataş ve ailesine ait Didim’deki arazide bazı AKP’li meclis üyeleriyle ortak öyle bir imar değişikliğine gittiler ki, bazıları yüz elli milyonluk ranttan bahsediyor. Alın size rant çetesi. Tanık olduğunuz gibi Kadıköylü’nün ‘Yalan Rüzgarı’ dizisinde ikinci büyük materyali, rant çetesi yalanı da bundan ibaret.
3) Atabay’ın darp gecesinde yaşananlar ise, ‘Yalan Rüzgarı içinde Yalan Rüzgarı’… Olayların yaşandığı zaman dilimlerine bakarsanız, Pandemi yasaklarının uygulandığı dönemde, açtırılan içkili mekanda aleme gitmişler. Mekan ise, seks kasedinde kameramanlık yapan Meclis Üyesi Ali Çağlar’ın yeğenlerine ait. Anlayacağınız Kadıköylü vefalı adam. Kadrajcısının yeğenlerini bile ihmal etmiyor. Orada masada rakı varken, saldırıya uğradığında kahve içiyordu yalanı, bizzat gazeteci kılıklı yardakçılar tarafından servis edildi. Etti mi bölüm üç…
4) Kadıköylü darp olayı ardından, ‘Ailemle oturuyordum’ dedi, ailem dedikleri bayan belediye başkan yardımcısı ile yüksek yargıdaki işlerini takip eden ve olaylar sonrası kayıplara karışıp yazdıklarımıza tek kelime cevap vermeyen takipçi avukatı çıktı. Etti mi bölüm dört.
5) O kafayla polislere tehdit ve hakaretlerde bulundu, çevresindekilere sille tokat girişti. Skandal görüntüler ortaya çıkınca şu anki başdanışmanı Arif Kunur sitesinde, ‘Dövdüğü polis değil öz yeğeniydi. Tehdit hakarette bulunmadı. Öz yeğeni bulunduğu için onu tokatladı’ şeklinde haber yaptırdı. Özürleri kabahatlerinden büyük.
Bu da ilgili haber;
Oysa Kadıköylü’nün inkar ettiği polislere tehdit hakaret olayı yaşanmasa, polis niye şikayetçi olacaktı? Çünkü olay yerine intikal edenler, Terörle Mücadele ekipleri. Her şeyi kameraya aldılar. Öyle olmasa, delilleri bulunmasa polis yok yere şikayetçi olur muydu?
Burada olayın nasıl kapatılmaya çalışıldığını hatırlatayım. Kadıköylü’nün yakın dostu aynı zamanda Didim’de kayınpederinden kalma otel sahibi Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Erhan Gülveren devreye giriyor. Polislerin şikayetçi olması önlenmeye çalışıldı. Erhan Gülveren ile Kadıköylü kanka. Hatta Erhan Gülveren’in kayınpederi vefat ettiğinde, bir hafta otellerinden ayrılmadığı söyleniyor. Bu arada Erhan Gülveren ile ilgili daha önce CHP Genel Merkezi’nden tarafıma ulaştırılan bir bilgiyi kaleme almış ve Gülveren’in Kadıköylü için, ‘Devletin Adamı’ diye ricacı olduğunu, kamuoyuna duyurmuştum. Devletin adamı buysa zaten bu ortada devlet yok demektir.
İşte Kadıköylü’yü kurtarmak için devreye giren Erhan Gülveren, bu süreç içerisinde hiç ummadığı bir olayla karşılaştı. Kaleme aldığım, ‘Erhan Gülveren-Ahmet Deniz Atabay-Papaz Bronson ve eski ABD elçisi toplantısı ve bu toplantı sonrası Atabay’a yol verildi’ yazım ardından İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, Erhan Gülveren’i makamına çağırıyor. Mevzubahis sırasında Bakan’ı bir yakını arıyor ve kaleme aldığım iddiaların doğru olup olmadığını soruyor. ‘Erhan burda. Ona vereyim, kendisine sor’ dedikten sonra telefonu Erhan Gülveren’e uzatıyor. O da iddiaları doğrulayıp, istihbarat amacıyla orada olduğunu beyan ediyor. Hatta Kadıköylü ile diğerleri arasında husumet bulunduğunu, kendisinin olaya karışmadığını ifade ediyor. Daha ne kadar karışacak ki. Albay karıştı, Sayın Savunma Bakanı gereğini yaptı, Paşa olmayı beklerken Paşa Paşa emekli edildi. Şanlı TSK’nın şehit kanlarıyla sulanmış üniformasına daha fazla leke sürülmesine izin verilmedi.
Sayın İçişleri Bakanı olaylara kendisi tanık oldu, Erhan Gülveren hala aynı koltukta. Burada göz göre göre iki gerçek olmayan beyan var. Birincisi Papaz Bronson ile yapılan toplantıda istihbarat topladığı. O dönemler kızakta bir polis başmüfettişiydi. Yani o olasılık sıfır. İkincisi aradaki husumet olayı. O da kocaman bir yalan beyan. Çünkü olayın temeli Maril Otel sahiplerinin sadece kendilerinden istenen rüşvete, devlet ve adalete güvenip hayır dedikleri için, CHP li Belediye Başkanı ve Meclis Üyelerince onaylanıp verilen haklarının gaspı. Etti mi bölüm beş…
6) Kadıköylü Oda Tv ve Halk TV’ye yaptığı açıklamalarda, polislerin geç geldiğini söyleyip, suçu bir de tehdit ve hakarette bulunduğu polislere yüklemeye kalkışmış. Oysa gece yarısı, pandemi yasaklarına rağmen aleme giden Kadıköylü, giderken yanına ne korumasını almış ne şoförünü. Sen kanunu çiğneyip aleme gideceksin, sonra devlet nerede diye bağıracaksın? Sen nesin be mübarek? Devletin işi gücü yok da sen aleme hem de kanunları çiğneyip gidesin diye başına koruma mı verecek? Bu da yetmiyor Kadıköylü’ye. Yaptığı açıklamalarda tüm yaşananları, yasaları çiğneyip yasak olduğu halde aleme gittiğini gizliyor. Alkollü olduğunu gizliyor. Koca rakı şişesini gizliyor. Rakıyı millete kahve diye yutturmaya kalkıştıklarını gizliyor. Yanına koruma ve şoförünü almadan gittiğini gizliyor. Yanındaki ailem dediklerinin bayan başkan yardımcısı ve iş takipçisi avukatı olduğunu gizliyor. Olay sonrası hastaneye ilk gittiğinde alkol raporu çok yüksek çıkınca kayıtlara geçirmeyip, yanında şart olduğu halde polis olması gerekirken verilmeyip, bürokrasideki destekçileri sayesinde dört saat gezip, Aydın’dan alkol raporu aldığını, o raporda dahi neredeyse kör kütük alkol oranı bulunduğunu gizliyor. Polislere ettiği hakaret ve tehditleri gizliyor… Sonra da çıkıp, hayal dünyasında kurduğu ‘masum şero’ söylemlerini sıralıyor. Etti mi size altıncı bölüm…
7) Geldik mi zurnanın zırt dediği yere yani toplu tecavüze ilişkin suç duyurusuna. Atabay ve bazı isimler hakkında, toplu tecavüz iddiasıyla ilgili suç duyurusunda bulunuldu. Olay ülke gündemine oturdu, dikkat ettiyseniz ben ne tek kelime yorum yaptım ne yazı kaleme aldım. Çünkü olaya tam vakıf değildim. Kadrajcı Ali hiç değildim, eğer yaşandıysa her şeyi kameraya alayım. Şikayet üzerine yapılan soruşturma sonucu takipsizlik çıkmış. İtiraz üzerine Söke Sulh Ceza Mahkemesi kararı bozarak soruşturmadaki eksikliklerin giderilmesini ve Ağır Ceza’da yargılama açılması yönünde karar almış. Dosyaya da gizlilik kararı koymuş. Biz de yargıya olan saygımızdan, haberini bile vermedik. Ya Kadıköylü ne yaptı? Yandaş medyasını topladı, ‘Kumpas çöktü. Savcılık takipsizlik verdi’ şeklinde haberler servis ettirdi. Burada iki şey oldu. Bir dosyanın gizliliği ihlal edildi. Bu da Adliyeye Karşı işlenen Suçlar maddesine girer. Şikayet beklenmez, re’sen soruşturma başlatılır. O da yapılmadı. Etti mi size bölüm yedi… O dosya da iki yıldır soruşturması sürüyor.
8) Kadıköylü hakkında diğer bir soruşturma, ihaleye fesat ve su paralarının terkini. Yani otellerine ve işletmelerine ait su faturalarının silinmesi. Tanıklara ve üç defa bilirkişi raporuna rağmen soruşturma 7 yıldır sürüncemede. Şu anda 13. Savcıya verilmiş. Sayın Adalet Bakanı-HSK ve Sayın Aydın Cumhuriyet Başsavcısı el koymazsa, gideriz gari 77 yıl 133 savcı. İşte bu dosyada da Kadıköylü Atabay önce yaşananları inkar etti. Sonra da, ‘Sadece beni değil yüzlerce kişiyi ilgilendiren olay’ dedi. Üstü örtülü onu da kabullendi. Bu dosya davaya döndüğü an irtikap suçuna giriyor ve görevden alma sebebi. İş bu nedenle Sayın Adalet Bakanı-HSK Üyeleri ile Aydın Cumhuriyet Başsavcımızı göreve davet ediyoruz. Adliyeler, kamu menfaatine, kamu düzeni ve güvenliğini korumak için suça yönelik eylemlerle mücadele kurumlarıdır. Bu tür delilli tanıkları eylemlerin ötelenip örseleneceği veya kapatılacağı mekanlar olmamalıdır. Çünkü adalet çökerse ihkak-ı hak süreci yasallaşır ve bu da devletin çökeceğine yol açacağı gerçekliği, insanlık tarihi boyunca binlerce kez ispatlanmıştır. Devlet benim diyenlere gerçek devletin kim olduğunu hatırlatma yeri, işte o yargının ibadethaneleri, adliyelerdir.
Bu da bölüm sekiz…
9) Bir ara Kadıköylü’nün evine silahlı saldırı girişimi olmuştu. Uzun süre buradan mağduriyet çıkarmış, olaydan Maril Otle sahiplerini sorumlu tutmuştu. Adamlar gözaltına alındı, cezaevlerine atıldı. İşin sonunda ne oldu biliyor musunuz? Olayı gerçekleştiren şahıs, para vaadiyle Atabay tarafından kendisinin yönlendirildiğini, el yazılı ifadesiyle itiraf etti. Sonrasında Kadıköylü sustu. Yoksa davul çalmaya deva ederdi. Etti mi bölüm dokuz…
Daha çok var da, yazdıkça Meydan Laurusse Ansiklopedi serisi gibi ciltler tutacak. Şimdi geçelim Kadıköylü’nün başı sıkıştıkça sığındığı, ‘Kumpasçılar’ mazeretindeki, gerçek kumpasçılar kimmiş onları ortaya koymaya.
‘GERÇEK KUMPASÇILAR’
Sırada Ahmet Deniz Atabay’dan neden kamu yöneticisi olmaz, onun yüzünden kamu düzeni ve güvenliği neden sürekli tehdit altındadır ve insanlar ihkak-ı hak sürecine sürükleniyor sorularının cevabını vermeye.
Atabay’ın şu an iki Başkan Yardımcısı var. Bir tanesi Zeynel Şener. HDP ve Alevilerin temsilcisi olduğu propagandasıyla, kendine alan açtı. Aslında oralarda da tabanı falan yok. Olayların tam göbeğinde. Onun en önemli marifetini ortaya koymak için, toplu tecavüz iddialarına ilişkin sürece yeniden dönmek gerek. Atabay ve yandaşları toplu tecavüz iddiasıyla Ağır Ceza da yargılanmalarının yolu Söke Sulh Ceza Hakimliği tarafından açılınca, paniğe kapılırlar. Hemen yandaş medyalarını eskiden Özel İdareye ait olan ALES Otel de toplarlar. Kumpas çöktü diye bozulan takipsizlik kararını haber yaptırırlar. Ben de ‘Bunların ar damarı çatlamış. Gerçekler öyle değil böyle’ diye kamuoyunu aydınlatınca maskeleri düştü, foyaları ortaya çıktı. Ortalık bir karıştı pir karıştı.
Ondan sonra kamu arazilerinin yağmasından yargılanan, başka kamu arazileri üzerine lüks villa ve işyeri yapan, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından yapı ruhsatı iptal edilip alınan yıkım kararına rağmen Didim Belediyesi’nin görmezden geldiği, sadece 20 bin lira ceza kesip yıkımı askıya aldığı olayların göbeğindeki Naci Şenses devreye girer. O da Maril Otel sahiplerine husumetlidir. Gider ve benim yazdıklarımı, hiç ilgisi olmamasına rağmen Ahmet Orak tarafından yaptırıldığını beyan eder. Atabay’da o hışımla ertesi gün Maril Oteli mühürler. Halbuki bizim yasal haber kaynağımız, şikayetçi bayanın avukatı Murat Sultansu idi. O mühürleme sonrası otel sahipleri kendileri ile hiç ilgisi olmadığı halde maruz kaldıkları linç etkisiyle otelde oturmaktadırlar. Atabay’ın Yardımcısı Zeynel Şener Otele gider ve Maril Otel sahiplerine Atabay’ın hangi mekanda oturduğunu anlatıp, konuşmalarını ister. Gördünüz dimi yangına nasıl benzin dökmüş. Adamlar da gider, Kadıköylü zaten alkollü olduğu için olaylar genişler, darp olayı gerçekleşir. Bu arada ortada beyzbol sopası falan da yok. İşler büyüyünce mekandaki süpürge sapları falan kullanılır. Şimdi burada iki soru akla geliyor
A- Ahmet Deniz Atabay acaba yardımcısı Zeynel Şener’i kendisi gönderip olayları tahrik ederek, hasım gördüğü Maril Otel sahiplerini tuzağa mı çekti? Buradan da yeni bir mağduriyet çıkarıp, üçüncü kez adaylığı cebine mi atacaktı?
B- Ya da Başkan Yardımcısı Zeynel Şener bilerek ve isteyerek otele gidip Maril Otel sahiplerine Atabay’ın bulunduğu adresi verip, yesinler bir birlerini meydan bize kalsın operasyonu mu yapt? Çünkü orası bir restoran. Taraflar bir birlerine şişelerle veya masalarda bulunan çatal bıçak ne varsa girebilir, iş sadece darp ile sınırlı kalmayabilirdi. Bunun cevabını araması ve kamuoyuna vermesi gereken de Ahmet Deniz Atabay’dır.
Yaptığımız uzun süreli araştırmalar sonucu kumpasçılığından şüphelendiğimiz ikinci isim, Atabay’ın diğer Başkan Yardımcısı Yusuf Deveci.
Yusuf Deveci de Maril Otel sahiplerinin lehine sonuçlanan davaya ve mahkemece alınan yıkım durdurma kararına rağmen, yıkım sırasında olayı takip edenlerden. Atabay’ın haberi var mıydı ya da o da Zeynel Şener gibi yesinler bir birlerini, ortam bize kalsın hedefini mi güttü? Çünkü mahkeme kararına uymamak, devlet benim demektir. Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerini tanımıyorum demektir.
Gördünüz dimi yaşananları.
Atabay’ın evi kurşunlanıyor, Maril Otel sahipleri tutuklanıp aylarca cezaevinde kalıyor. Saldırgan daha sonra kendisinin Atabay tarafından tutulduğunu, kendi el yazısıyla itiraf ediyor.
Toplu tecavüz iddiası sonrası yaşanan olaylarla adamların hiç ilgisi olmamasına rağmen önce otelleri mühürleniyor, ardından Atabay’ın Yardımcısı Zeynel Şener adamların yanına gidip Atabay’ın alem yaptığı mekanın adresini verip, olayların büyümesine yol açıyor. Üçüncü adımda mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen Atabay’ın diğer Başkan Yardımcısı Yusuf Deveci yıkımı takip ediyor. Dertleri adamları yine tahrik edip suça sürüklemek. Atabay’ın kahraman olmasına yol açıp, masumları cezaevine yollamak, bu yolla Atabay’ı masum gösterip üçüncü kez başkan adaylığı yolunu açmak. Ya da tarafları bir birine kırdırıp, koltuğu kendileri kapmak. Çünkü bu süreçte Didim CHP’de yapılan bir toplantıda Atabay görevden alınırsa yerine Yusuf Deveci’nin gelmesi için gizli ve şifai bir karar alınıyor.
Peki kumpasçı, suçlu, rant çetesi kim ilan ediliyor? Maril Otel sahipleri. Tek suçları, CHP’li Belediye ve meclisinin kendilerine bir dönem önce tanıdığı yasal hakları görmezden gelip, kendilerinden Atabay adına istenen dönemin rayiciyle 700 bin lira rüşvet talebini, ‘Adalet var, Devlet var’ deyip reddetmeleri.
Gerçek kumpasçıların, rant çetelerinin kim olduğu açık değil mi?
‘KILIÇDAROĞLU ATABAY’I SİLDİ’
Bütün bunlar yaşanırken olay tüm ülkeye yayıldığı için, bizler de çoklu takip yapma durumunda kaldık. Ankara’nın derin koridorlarından bizlere ulaşan can alıcı bilgilerden biri şu. Atabay tam görevden alınacağı sırada, devreye hamisi ve eski CHP Genel Sekreteri Akif Hamzaçebi giriyor. Aynı zamanda Trabzonlu olan Akif Hamzaçebi, hemşehrisi olan İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’yu arayıp, rica minnet, deyim yerindeyse ağlaya sızlaya görevden alınma kararını erteletiyor. Ki o Akif Hamzeçebi, kendi aday olamadı diye Ekrem İmamoğlu’nun adaylığı ardından, görevinden istifa edip, seçimi resmen sabote etmeye kalkan CHP milletvekili. Şu an CHP tabanında, en nefret edilen figürlerden.
Akif Hamzeçebi Kaymakamlık Baskını olarak bilinen, her nasıl alındığı belli olmayıp halktan gizlenen takipsizlik kararından kimsenin haberi olmadığı olaylarda da, başroldeydi.
Gönderilen Kaymakamın şikayetçi olmaması için, elinden geleni yapmıştı. Bu da çok defa haberlere konu oldu. Akif Hamzaçebi yine hemşehrisi olan Sayın Aydın Valisini de ziyaret edip, beraber poz vermişlerdi. Sonrasında mahkeme kararına rağmen Didim Belediyesi tarafından girişilen ve Aydın Vekillerinin uyuyup Mardin Milletvekillerinin girişimiyle durdurulan yasa dışı yıkım kumpasında, devletin polisleri Aydın Valiliği ve Didim Kaymakamlığı tarafından seferber edilmişti. Şuraya bakın. Devlet benim deyip mahkeme kararını hiçe sayanlar, Devletin Valiliği ve Kaymakamlığı tarafından korundu resmen. Buna da husumet kılıfı buldular. Hangi husumet? Rüşvet vermediler diye adamların başına gelmeyen kalmamış, kumpas üzerine kumpasa uğramışlar, servetlerini kaybetmişler. Mağdur olan onlar. Kamuyu ve hukuku kandıran Atabay ile çevresi. Hukuku tanımayan, kendilerini devlet ilan edenler yine Atabay ile şürekâsı. İçişleri Bakanına husumet diye bilgi veren iki kişiden biri Aydın Valisi, diğeri Emniyet Genel Müdür Yardımcısı…
Sayın Aydın Valisi… Bakın yazdıklarımın hepsi delilli ve tanıklıdır… Buna rağmen olayları hemşehrilik babı üzerinden Aydın ile sınırlı tutup Ankara’yı gerçek anlamda bilgilendirmemek, emin olun Milliyetçi-Demokrat ve devletine sıkı sıkıya bağlı Aydın kamuoyunu derinden yaralıyor.
Atabay’ın AK Parti içindeki AKP’lilerle dayanışması ve perde gerisi ortaklıkları, Aydın kamuoyunda ibretle izleniyor. Biz Trabzon’u Aydın’dan yönetmiyoruz, Aydın’ın da Trabzon üzerinden domine edilmesine izin vermeyeceğiz. Burası Kuvva-ı Milliyenin, destan yazan kentidir, ebed müddet de öyle kalacaktır…
Bu yaşanan rezaletlerle mezarlarımız çiğnendi, ruhlarımız incindi..
Adalet ve Devletin nerede olduğunu sormamız ve aramamız, aynı zamanda kamu görevlileri olarak bizlerin de başlıca yükümlülüğüdür…
Biliniz ki, kendi Genel Başkanları Sayın Kılıçdaroğlu tarafından bile silinenleri korur görüntüsü vermek, hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Akif Hamzaçebi Kadıköylü Atabay’ı aldı kolundan, CHP Grup Toplantısına götürdü. Tüm ısrarlarına rağmen Sayın Kılıçdaroğlu Atabay ile görüşüp poz vermeyi kabul etmedi. Diğer bir ismi daha zikredip, ‘Gözüm onları görmesin’ dedi.
Bu da tarafımıza bizzat iletildi. Partisinin kabul etmediği kişinin sürekli kamu düzeni ve güvenliğini tehdit eder eylemlerine göz yummak, Devlet adamlığınızla pek uyuşur olmadığı kanaatindeyiz. Kaldı ki mahkeme kararını dahi tanımayan bu şahıs ve şürekâsı, daha önce de Jandarma Albayları tehdit etmiş, olaylar haberlere konu olmuş, suç duyuruları yapılmıştı. O işin de akıbeti belli değil. Karşılarında devlet gücünü görmeyen Atabay isimli şahıs ve çevresi kendileri devletmiş gibi davranıyor. Her güne ayrı bir vukuat, ayrı bir skandalla uyanıyoruz. Bunların alengirli işleri yüzünden her ne kadar eleştirsek de siz ve Sayın Didim Kaymakamı da, aslında mağdur oldunuz. O yüzden beklediğimiz tek şey, Devlet benim diyene gerçek Türk Devletini hatırlatmak, Adalet benim diyene Adaletin ne olduğunu göstermektir…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.