“Şıracının şahidi bozacıdır” demiş atalar.
Boşuna dememişler, Fatih Akkentli’nin şahidi de ErolÖzhavutçu ile Durmuş Tuna’dır, diye..
Erol Özhavutçu, son haberimiz üzerine almış eline sazı,kendi kendine konuşmuş.
Sanırsınız Fatih evliya, Erol da evliyanın müridi.
Yok İsmail Özer kalkmış Aydın basınından medet umuyormuş da,yok yazdıklarımız yalan, iftira imiş de, konuşmuş da konuşmuş.
Hakkımda konuşuyorsan, telefonum sende mevcut. Arayıpbağlansaydın bana da alaydın cevaplarını.
Kaçak güreşiyorsun, delikanlı geçiniyorsun. Bana bağlanmayüreği yok mu sende.
Hadi katılacağım yayınına. Eğer sende zerre adamlık varsabağlanırsın bana, sen konuşursun, ben yanıtını veririm.
Açalım madem yediğiniz naneleri, tüm kamuoyu aydınlansın.
KENDİ YALANLARINI KENDİLERİ ORTAYA KOYUYOR
Erol Özhavutçu isimli zat, konuşurken sürekli kendi iftirave yalan beyanlarını açığa vuruyor.
Eğer haberimde tek yalan varsa, adli ve asayiştutanaklarına, tanık beyanlarına, kamera görüntülerine dayalı yapılmamışsa, bende bu kalemi kıracağım.
Ne diyor Özhavutçu;
“Fatih Akkentli’nin avukatın telefonunu almaya çalıştığıiddiaları yalandır…”
Sonrasında ne diyor;
“Avukatın üzerinde cübbesi yoktu. Nereden bilinecekti avukatolduğu…”
Aslında diyor ki, “Fatih ile beraberindekiler o saldırı veyağma girişiminde bulundu ama üzerinde avukat cübbesi olmadığı için, sıradansivil vatandaş zannedip saldırdılar.”
İtiraf ediyor resmen saldırı ve yağma girişimini.
Geçelim diğerine.
Niye Sayın Söke Başsavcısının odasında gerçekleşenuzlaştırma görüşmesini yazmışız. Onların bile haberi yokmuş.
Sayın Başsavcının işi midir ki hakkında gözaltı kararıbulunan bir şahsı, sürekli sözlü ve fiziki saldırıda bulundukları kişiylesaldırganları oturup uzlaştırmaya çalıştırmak. Uzlaştırma kurumları var. Onların işi değil miydi bu?
Ve son edindiğimiz bilgiye göre, Sayın Söke Başsavcısınınşifai talimatıyla gözaltı kararı kaldırılmış. Emniyet yetkilileri ve diğerkolluk kuvvetleri de, iş bu nedenle gözaltı ve yakalama işleminigerçekleştirememiş. Bu şifai gözaltı-yakalama kararının alınması, hemen FatihAkkentli ile İsmail Özer’in, Sayın Söke Başsavcısı’nın odasında buluşturulup,uzlaştırılmaya çalışılması öncesinde gerçekleşiyor. Doğal olarak hareketegeçmiş olan Emniyet başta kolluk kuvvetleri, yakalama-gözaltı işleminigerçekleştiremiyor.
Dünkü haberimizin eksik kısmını tamamlayalım ki, o vatanevlatları da bu Fatih Akkentli ve taifesi yüzünden zan altında kalmasın.Sonuçta emreden yetkili kurum Savcılıklar, uygulayıcı kolluk kuvvetleri.Gözaltı-yakalama kararı şifai emirle de olsa kaldırılınca, onların da yapacağıbir şey kalmıyor.
Fakat yine de ortada duran soru şu;
Bu tip olaylarda, hele hele Adliye gibi bir devletin temeldireği olan kurum içerisinde başlayıp hemen çıkışında devam eden suça yönelikeylemlerde taraflar alınır, sağlık, alkol ve uyarıcı madde testinden geçirilir,ardından Savcılığa sevk edilip, oradan çıkacak karar uyarınca hareket edilmezmi?
Bizim 40 yıllık gazetecilik mesleğinde gördüğümüz,bildiğimiz, yaşadığımız bu. Yanlışımız varsa düzeltilmesini, eksiğimiz varsatamamlanmasını, kamu adına görev yapan gazeteciler olarak, kamu yararına talepediyoruz.
Şimdi soralım Sayın Adalet Bakanımız, hakimlerimiz,savcılarımız, avukatlarımız ve halkımıza;
“Adiye içinde ve önünde böyle sıralı tahrik-tehdit-hakaret-saldırıve yağma girişiminde sıradan bir vatandaş bulunsaydı, yaka paça alınır mıydı,alınmaz mıydı?”
Adliye sadece adaletin değil bir milletin, bir devletinnamusudur… Yok muydu bir adli merci bu densizleri anında yakalatıp getirtecek.
Adiye içinde ve önündeki o eylemler, resmen TürkiyeCumhuriyeti Devleti’ni, hukuku ve adaleti hiçe saymak, “Devlet benim” demektir.O eylemleri yapanlara karşı devletin gücünü hukuk çerçevesinde göstermezseniz,işte böyle önüne gelen eşkıya gibi yollara dökülür.
Yok Sayın söke Başsavcısı’nı zan altında bırakıyormuşuz da,muş muş da muş muş.
Bak, gazeteciliğin G’sinden habersiz Erol Efendi.
Fatih Akkentli tutarsız ifadelerinden birinde ne dedi? Hanişu sizin canlı yayında.. “Söke Cumhuriyet Başsavcımızla yeni adliye yeriylegörüşmek için Savcılıktaydım…”
Aslında yaklaşık bir saat önce, İsmail Özer’e yönelik planlı,programlı tahrik ve kumpas için orada oldukları, görüntü kayıtlarında mevcut.
Şimdi gelelim işin can alıcı noktasına.
Birincisi, Fatih Akkentli’nin kendisini kurtarmak adınaverdiği o beyanın, gerçek olduğuna inanmıyorum. Varsa o gün Sayın Başsavcı ilegörüşmeleri, adliye içindeki görüntülerden çıkar. Buradaki amaç, Sayın SökeCumhuriyet Başsavcısı’nın adıyla psikolojik baskı kurmak, planlı-kasıtlı ve çoksayıda kişinin yer aldığı suça yönelik eylemleri için mazeret üretmekten başkabir şey değildir bu açıklamaları.
Kısaca Erolcuğum, biz Sayın Söke Başsavcımız üzerinde baskıkurmuyoruz, siz kendinizi kurtarmak için onun ardına saklanıyorsunuz…
Eğer bizim yazdıklarımızda eksik, yanlış varsa Sayın SökeCumhuriyet Başsavcılığı ve İl-İlçe Emniyet Müdürlüğü, konuyla ilgili o dönemyaşananları bir yazılı bülten ile duyursunlar, herkes aydınlansın. Tabii kiolay gününe ait görüntülerle beraber.
İşin garibi Fatih Akkentli kimdir?
Aydın AS-Kİ de taşeron işçi. Peki hiçbir imza yetkisi vesorumluluğu bulunmayan bu taşeron işçinin şehir büyüklüğünde bir ilçeninBaşsavcısıyla adliye yerini görüşmesi, olacak iş midir? Başsavcılık bu işi kiminlegörüşür? Adalet Bakanlığı yetkilileri, BŞB ya da Söke Belediyesi veyahutilgili, yetkili devlet kurumları ile. Tekrar soruyorum. Fatih Akkentli hiçbiryasal yetkisi olmayan taşeron işçi iken, “Adliye yeri binasını Başsavcımızlagörüştük” beyanı, Devlet ve Adalet kurumları için zul değil midir?
Üzerine tekrar basayım, ben bu görüşmeye inanmıyorum, sadeceiçine düştükleri bataktan çıkmak adına, Sayın Söke Başsavcısının adının kullanıldığınainanıyorum. Zaten ben haksız çıkarsam, Devlet ve Adalet çökmüş demektir. Kapıyakilidi vurup gitsinler.
Bizi adaleti baskı altına almak gibi ahlak dışı şekildesuçluyorlar. Gördünüz kendi pislik ve rezaletlerini Sayın Söke Başsavcısı’nınardına saklanıp kapatmaya çalışanlar kimlermiş dimi Aziz Türk Milleti.
Biz gerçek-güncel-kamu yararı olan haberleri, dosyalardakive kayıtlardaki delillere dayanarak kamuoyuyla paylaştık, Adalet yerini bulsunistedik. Eğer bizim haberlerimiz gerçek dışıysa, o halde Sayın Adalet Bakanlığıalsın görüntüleri, halkın ve devlet kurumlarının aydınlanması içinyayınlanmasına izin versin. O zaman görelim bu Söke tayfasının enini boyunu. Ozaman görelim gerçekler neymiş. O zaman görelim bu yalan makinesinedönüştürdükleri yandaş medyaları marifetiyle hangi cevizleri kırmışlar. Hangigayri ahlakiliklere ve gayri yasallıklara imza atıp, sonra adamız diye ahkamkesmeye kalkışmışlar.
Yok Sayın Fatih Akkentli Batı Bölge Koordinatörüymüş de yokşu yok bu. Devlette var mı öyle bir norm kadro? Devlette olmayan kadroüzerinden her taşın altından çıkan biri bu şehirde ortalığı bir birinekatıyorsa ve bu taşeron işçiye kim olduğunu hatırlatma görevli olanlar halasessiz kalıyorsa, bu şehir bitmiş demektir.
Zaten böyle böyle ülkenin aydınlık kenti Aydın, Şırnak’ınbile gerisine düştü, gelişmişlikte 50 sıraya doğru geriliyor.
Dut yemiş bülbül gibi susmak bilmemiş Erol Özhavutçu. Yokefendim haberlerimiz yalanmış da, iftiraymış da şakımış kanarya gibi
Birader olayın tarafı değil misiniz? Benim verdiğim zamançizelgesi içerisinde alırsınız adliyeden tüm görüntüleri, yayınlarsınız. Herkesgörür kim doğru kim yanlış. Herkes anlar kim yalan beyancı kim gerçeklerikaleme almış.
Sizde zerre yürek varsa, alın o görüntüleri, yapın basıntoplantınızı halkla paylaşın.
Geçelim mi Erol Özhavutçu gibi suça yönelik eylemleriaklamak için kendini paralayan arkadaşın diğer yalan beyanlarına.
Saldırı ve yağma girişimi eylemlerinin mağduru Avukat AliÖzer, gizli çekim yapmışmış.
Erol Efendi!.. Orası kamuyu ilgilendiren bir olayıngörüntülenmesi işlemi. Bu tür milyonlarca görüntü ve haber var. Hepsi de yasaldelil kabul edilir. Siz orada fındık fıstık yiyip piknik yapmıyordunuz ki özelhayat olsun. Tehdit-hakaret-aracın yolunu kesme, saldırı ve yağma girişimlerigibi ağır suça yönelik eylemlerin hepsinin içinde, sen de vardın. Görüntülerdekabak gibi olayları yatıştırmak yerine tahrik ettiğin de açık. Gazeteci misinyoksa oraya kasıtlı provokasyon için mi gittin. Gazeteci olsan zatengörüntüleri sen çeker, sen yayınlardın.
Sizin ekibin üyesi Durmuş Tuna, Haldun Haşmet Aysan’ıngizlice resimlerinin çekilip yayınlanmasından ceza almadı mı? Yargıtayonaylamadı mı? İsmail Özer ile bir muhtar yemek yerken adamların resmini çekip,“İşte kumpasın belgesi” diye haberler yapmadınız mı? Ahmet Gözen’in resminiçekip, tacizci diye önüne gelen yerde sizin tayfa bunları paylaşmadı mı? Bukadar ahlak dışılıkları yapacaksınız, insanlar tehdit-hakaret-yol kesme,saldırı ve yağma girişimine uğrarken buna gizli çekim, özel hayat kılıfıbulmaya kalkacaksınız. Durmuş Tuna’nın hesaplarından milletin anası, bacısı,eşi, gelinine kadar alçaklıktan öte paylaşımlar yapılacak, doğmamış çocuk içinkayınpederinden olmuş piç gibi ahlaksızlık ötesi, insanlık dışı paylaşımlaryapılacak, tüm bunlara sessiz kalıp millete ahlak dersi vereceksiniz. Ahlakkelimesinin sözlükteki anlamını bir açıp okuyun emi Erolcum.
Neymiş, İsmail Özer küfürbazmış. Hesaplarından herkesesövüyormuş. Daha önce de yazdım. Bunlar bir Tariş çalışanını sürekli arayıp, “buhesaptan sen mi yazıyorsun” diye soruyorlar. Sonra Fatih Akkentl İsmail Özer’iarıyor, Özer de, “Kardeşim sıradan çalışandan ne istiyorsunuz. O zaman hesapbenim, gelin madem hesabı bana sorun” diyor.
Fatih Akkentli de bu görüşmeyi kaydediyor, Erol Özhavutçu veDurmuş Tuna üzerinden piyasaya yayıyor. Yani kara propaganda.
Erollll Erollll… Suçun daniskası bu. Özel görüşmelerinkaydı, suç teşkil eder yasalarda. Eskilerin sözüyle, “Akım derken b..kum” diyorsunuzaslında. Ne olduğunuzu, nasıl yasa dışı davrandığınızı, kumpasları nasılkurduğunuzu, kendiniz itiraf ediyorsunuz behey kendini bilmez.
Ey Ahaliii!.. Bunlar sizi nasıl kandırıyor, anlatayım daşahit olun.
O İsmail Özer’e ait dedikleri ve yasa dışı şekilde seskaydına alıp yayınladıkları hesap var ya, işte o hesabı klonladılar bunlar.Oradan herkese sövdüler. Sonra İsmail Özer ve ona yakın isimler bu paylaşımlarıyapmış gibi haberlerle servis ettiler. Hesap klonlama şudur. Bir kişininhesabını aynen kopyalarsınız, istediğiniz paylaşımı yaparsınız, insanlar da ozanneder.
Daha geçenlerde başıma geldi. Birkaç ay önce hakkınrahmetine kavuşan Ülkü Devi, Nurettin Işık hesabından yazdılar bana. Hesabımdahala ekli olduğu için, oğlu zannettim. Baktım tüm arkadaş listeleri,paylaşımlara varana kadar yerinde. Oğlu veya yakını zannettim. Ne çıktı biliyormusunuz? A 101 den hediye çekimiz var, telinizi verin size de yollayalım. Bunahesap klonlama deniyor işte. İsmail Özer ve onun çevresindeki isimlere bunlarınyaptığı bu.
Hesaplarını klonluyorlar, herkese sövüyorlar, sonrasövülenleri şikayetçi yapıyorlar, ardından o kişilere çağırıp ya bizimtahakkümümüz altına girersiniz veya şu bu davalarınızdan vaz geçersiniz, ya daşikayetler devam eder diyorlar.
MEDYADA NASIL HÜKÜMRAN OLDULAR
Bir de dönmüşler, “Aydın medyasından medet umuyor” diyorlar.
Söke’de medya mı kalmış mübarek. Senin yeğenin bile radyodaçalışıyor, belediye şirketinden maaş alıyor. Zaten kimini istihdam, kimini reklam,kimine tehdit-hakaret ile bağlanmış Söke ve Aydın’daki medya.
Adamlar gözlerinin önündeki olaylara giremiyor kimiçıkardan, kimi korkudan. Biz delillere dayalı gerçekleri halk ve devletkurumlarıyla paylaşınca, Aydın medyası oluyoruz.
Aydın medyasına bu kadar karşısınız madem, neden FatihAkkentli tuvalete bile gitse haberlerini Aydın medyasında yayınlatıyorsunuz.
Yavrum sizin Fatih Akkentli’niz değil mi, kanlı bıçaklıolduğunuz TV Den’e, “Eski dostlar düşmen olmaz” diye sosyal medyadan barışçubuğu uzatan.
Siz değil misiniz, yine yıllarca boğaz boğaza olduğunuzNuman Ölmez ile anlaşan. Numan değil mi Durmuş için kertenkele resmi koyup,“Durmuş Durmuşşşş yine kudurmuş” paylaşımları sonrası sizlerin dümen suyunagiren. Bukalemun üç dakikada renk değiştirir, Numan ondan hızlı sizin safınızageçti. Sadece son davranışından sonra hani İsmail Özer’e karşı olanhusumetinize ortak olmadı, tetikçilik yapmadı, o konuda takdiri hak etti.
Ya Erman Çetin’i ne yapacağız. Erman Çetin değil mi TV-DENekranlarına çıkıp sizin aleyhinize bol bol konuşan.
Ya sonra ne oldu? Hoooppp işler oldu Loli Pop… Bir andasizin safta. Erman Çetin Aydın medyası değil mi onunla iş tuttunuz? Onabirazdan geleceğim de, nerenizden tutsam elde kalıyorsunuz be ne yaptığındanhaberi olmayan şahıs.
Tüm bunları söyleyen Erol Özhavutçu, bir de Fatih Akkentli’yiprograma bağlıyor, “Aydın için Söke için hizmetlerimize devam edeceğiz. SökeBelediye Başkanlığına adayım” cinsinden masallara devam ediyorlar.
O zaman sorsaydın Fatih’e. Aydın’a, Söke’ye bu kadar aşıkbir taşeron işçi nasıl aile bireyleri üzerine şirket kurmuşlar, nasıl Çallıİnşaat isimli şirket üzerinden yüzlerce milyonluk işlem hacmine sahipler, nasılailecek iki buçuk milyonluk BMW araçlarla gezebiliyorlar? Nasıl lüks yaşamsürebiliyorlar? Açıklasınlar mal varlıklarının kaynağını, biz de yayınlayalımsayfa sayfa.
Biri bana göstersin bakalım Türkiye’de taşeron işçilerdenoluşan bir aile hem Belediye şirketlerinde çalışıp hem kurdukları şirketüzerinden nasıl yüzlerce milyon liralık servet sahibi olabiliyorlar? Varsabaşka örneği, hadi koyun ortaya.
Uyan Ahali uyannnn!.. Kimin ne için çalıştığı, bu sorularınyanıtlarında gizli.
ETEK GİYDİRME YALANI VE İSMAİL ÖZER’E NEDEN HUSUMETGÜDÜYORLAR
Şimdi bunların bizi itham ederken, “Aydın medyası” şeklindeyaftalayıp, Aydın medyasındaki iş birlikçileriyle hangi fındıklarıkırdıklarına.
Bu güruh yüzünden partisinden istifa eden Tariş PamukKooperatifi Başkanı İsmail Özer, aslında ailecek kökten CHP’li.
Ona Fatih Akkentli ve yandaşlarının husumeti, iki nedendenkaynaklanıyor.
Birinci neden, yerel seçimlerde CHP Belediye Başkan adaylığıiçin adının kulislerde geçmeye başlaması. Fatih Akkentli kendi kafasınaadaylığı koyduğu için, başka isimlerin konuşulmasına tahammülü bile yok. İsmailÖzer zaten bazı açıklamalarında hiçbir yere aday olmadığını beyan etmesinerağmen, bunların husumetinden kurtulamadı.
İkinci neden, külliyen kamuya doğrudan etki eden ekonomiksebep.
Bakanlık organik pamuk projesi geliştiriyor. Söke bu konudapilot bölge seçiliyor. Söke Tariş Pamuk Kooperatifi de, ortak paydaş kabulediliyor. Yani organik pamuk üretimi gerçekleştirilecek, bu proje Söke Tarişüzerinden yürüyecek. Üreticiler de desteklemeler ve fiyatlar nedeniyle, asılkazançlı çıkan kesim olacak.
Fakat bu proje bazı pamuk tüccarlarını rahatsız ediyor.Çünkü bu proje hayata geçene kadar üreticiden pamukları toplayıp, organik pamukolarak satan tüccarlar, hayli yüklü paralar kazanıyorlar.
Proje sayesine kazanan üretici olacağından dolayı,rahatsızlıkları var. Projeyi baltalamak için, her zaman olduğu gibi Durmuş Tuna-ErolÖzhavutçu önderliğinde, başladılar İsmail Özer aleyhine yayınlara. Peki neyinkarşılığı? Yoksa binlerce üreticiyi temsil eden bir kooperatif başkanına, hemde kökten CHP’li bir isme medya yollu saldırılarda bulunmak, akıl işi mi?
Şimdi anlamışsınızdır gerçek gerçeklikleri dimi sevgiliokurlar. İsmail Özer’e husumetlerinin nedeni birincisi aday olur korkusu,ikincisi üreticiler lehine geliştirilen organik pamuk projesinin, Tariş adınabaşında oluşu.
Anlayacağınız orayı da kendileri kontrol etmek ve bildiğinizbakanlık eliyle üretici lehine geliştirilen projenin kontrolünü, yani kaynakkontrolünü tüccar lehine çevirmeye çalışıyorlar. Soruyu tekrar gündeme alalım?Peki neyin karşılığı?
Açalım şimdi bu yalan makinesine dönmüş medya tayfasının,İsmail Özer’e karşı başlattıkları kara propagandaya.
Bunun için önce, TV-DEN’de aleyhlerine konuşan Erman Çetinile uzlaşıp anlaştılar. Sonra Erman’ın yayın politikası, bir anda bunlar lehinedeğişti.
Hedefleri kimdi? İsmail Özer.
İsmail Özer’i, bazı kişilere arattırıyorlar. O kişilertehdit, hakaretlerde bulunuyor. İsmail Özer’de, şikayetçi oluyor.
Meğer bunların işlerinde kullandığı isimlerin, infazıertelenmiş cezaları var. Çoluk çocuk ve aile büyükleri İsmail Özer’e gidiyor,ailecek çok zor durumda kalacaklarını söylüyor. Bağarası Jandarma Karakol Komutanı da araya giriyor.
İsmail özer aileler mağdur olmasın diye şikayetinden vazgeçiyor.
Sonrasında ne oldu biliyor musunuz? Aydın Post’da, ErmanÇetin’e, İsmail Özer’e etek giydirildiğine, korkudan şikayetini geri aldığıyolunda haber yaptırıyorlar.
Kafalarının almadığı. Öyle bir olay olsa zaten kamu davasınagirer.. Kişinin şikayetçi olup olmaması, hiçbir şeyi değiştirmez. Siz adamkaldıracaksınız, etek giydireceksiniz, hesapta görüntüye alacaksınız, sonraşikayeti geri çektireceksiniz, hangi kafayla üretmişler bu yalanı, hangikafayla yayınlamışlar…
O hareketleri hürriyeti tahdit yani özgürlüğü kısıtlama,işkence, tehdit, hakaret pek çok suç barındırır. Cezaları da çok ağırdır.İflahını keserler adamın. İster şikayetçi olsun, ister olmasın.
Bol bol da bu yalanın kasedi olduğu propagandasını yaptılar.
O halde teklifim şu;
Eğer İsmail Özer ile ilgili öyle bir etek giydirmegörüntüleri varsa, verin bizzat ben yayınlayacağım ve etek giyeceğim.
Yok eğer mevcut değilse, bu yalanı yayanlar veyayınlayanlara da, tangayla gezmek düşer… Hani ipkini diyorlar buna. Önü arkayıip gibi kapattıkları, birkaç santimlik örtü. Bir daha üzerinden geçelim. Öylebir kaset varsa verin ben yayınlayacağım. Yoksa o kasedi olup dayayınlamayanlar, ispat edemeyenler, tangayla gezsin.
Aynı masalı, telefonda bana okudular. Aracılar üzerindenulaşıp, yok efendim şu aileler varmış da bunlar varmış da, şu kadar leşlerivarmış da, Tariş Başkanı gibi bana da etek giydirirlermiş de, kasede alıpyayınlatırlarmış da, mış mış da mış mış.
Düşünebiliyor musunuz? Benim gibi adama cür’et ettiler buişe.
Artık anladığınız dilden konuşacağız…
Bu işin sonunda göreceğiz etek kime kötek kime…
YALAN BEYANDAN BIKMIYORLAR
İsim vermeyim de, bir ara bana yazdılar. Geçirdiğim trafikkazasıyla ilgili geçmiş olsun dediler, yapabilecekleri bir şey olup olmadığınısordular. Teşekkür ettim, şunları söyledim; “Siz böyle insanlar değildiniz.Aynaya bakın ne hale geldiniz. Güç ve para hırsı, ne hallere getirdi sizi.Bırakın olaylar yasal süreç içerisinde ilerlesin. Ortalığı karıştırmayın…”
Kayıtları elimde… Hani beni etek, kötek korkuttuklarınızannedip ondan yazmadığımı sanıyorlarsa, zaten en büyük yanılgıları olur.Sadece süreç mahkemelerde sürsün, dağılmasın, toplum daha fazla gerilmesin diyeyapıyoruz.
Yaa bunlar ne yaptılar? Ertesi gün Erol, İsmail Özeraleyhine gazete bastı. “Küfürbaz Başkan. Gazeteciye tehdit, hakaretlerdebulundu” falan filan.
Olay da şu. Erman Çetin o etek giydirme yalanını haberyaptıktan sonra, İsmail Özer ve yanında Gazeteci Murat Tan, Mado tesislerindebunlara rastlamış. Erman’ın yanında eşi ve başka bir diğer misafirioturuyorlar. İsmail Özer’de geçerken haklı olarak mırıldanıyor, Erman hemenbunlara yetiştiriyor.
E o zaman başka bir gazeteci de, Fatih-Durmuş-Erol-Erman’aetek giydirmişler. Görüntüleri de varmış. Korkudan hepsi şikayetinden vazgeçmişdiye yalan haber yapsın, bunlar rastladığında neler olur acaba?
Bana ne dediler, ertesi gün ne yaptılar. Hala dahazeytinyağı gibi su üzerine çıkmaya çalışıyorlar.
Bunların yaptığının gazetecilikle, insanlıkla, adamlıkla birilgisi var mı?
Alın bunların etek giydirme yalanı da bu.
HÜSEYİN KAYA YALANLARI
Bunların husumet güttüğü başka bir isim de, Söke’den HüseyinKaya. Ülkü Ocakları’ndan tanırım. Yamuğu yumuğu olmayan bir ailedirler.
Aslında Fatih Akkentli ve diğerleri, bunlarla arkadaş. HüseyinKaya Söke Ticaret Odası’na aday olacağını beyan ettikten sonra, bunların başkabir hedefi oluyor.
Görüyorsunuz dimi olayları. Bunlardan izinsiz, bir yere adaybile olmaya kalksanız, anında hedeflerisiniz. Böyle kurum ve kuruluşların önceyetki kontrolünü, sonra mali kontrolünü ele alıp, keyiflerine bakmaya çalışıyorgaliba arkadaşlar. Bir de Fatih Söke Belediye Başkan adayı olursa,tahakkümlerindeki kurum ve kuruluşlardaki etkilerini, oya tahvil edeceklerakıllarınca.
Bu nedenle Hüseyin Kaya’nın adaylığı, hemen alarma geçiriyorbunları. Araları açılıyor. Bunlar adamların sera suyunu kestirmeye varanakadar, her yola başvuruyorlar.
Mekanları basılıyor. 70 yaşındaki kalp hastası adam darpediliyor. Sonra ikinci kez basıldı. Fatih Akkentli’nin yediği yumruk ardından.Orada da gariban bir çalışanı darp ettirdiler.
Peki Söke Adliyesi’nde bu dosyalar ne oldu? Raflardabekliyor belli ki. Görüntülere rağmen, delil ve tanıklara rağmen.
Bunlar da bu fütursuz hareketleri için cesareti,karşılarında yaptırım gücü görmedikleri için yelteniyorlar.
Düşünün bir kez. İnsanların kurum ve kuruluş seçimlerineveya bir siyasi parti başkanlığına adaylıkları bile, bunlar için düşmanmuamelesi görmeleri demek. Anayasadaki seçme ve seçilme hürriyetinin gaspıdırbu.
Bunu da yaparken, özellikle medya ve sosyal medyayıkullanıyorlar. İnsanları itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Sahte hesaplardantutun, hesap klonlamaya kadar her şey mübah bunlarda. Zaten daha öncekurdukları kumpaslar, ürettikleri yalanlar, aldıkları rüşvetler, hepsikendilerinin kaydettiği ses kayıtlarında mevcut. İnternette de, yıllardıryayında.
Hüseyin Kaya olayındaki diğer bir yalan propaganda şu. “FatihAkkentli’ye arkadan saldırdı…”
Erman Çetin ile yaptıkları anlaşmanın meyvelerini, burada dayediler karşılıklı.
Erman Çetin, halı saha turnuvaları düzenler. Söke’dekiturnuvanın sponsoru da, Hüseyin Kaya ve aile şirketleri. Fatih Akkentli, “Ben25 kişiyle geleceğim, Hüseyinler gelmesin” şeklinde haber yolluyor.
Şuraya bak. Adamın sponsor olduğu turnuvada, adama yasakgetiriyorlar akıllarınca.
Hüseyin Kaya da, “Ben sponsorum, asıl onlar gelmesin” diyecevap veriyor.
Fatih Akkentli dediği gibi yaklaşık 20-25 kişilik bir gruplaoraya gidiyor. Turnuvanın açılışını, pek sevgili Erman Kardeşi ona yaptırıyor.Hesapta husumet güttükleri Kaya kardeşlere gol atacaklar ya. Sonrasında FatihAkkentli, Hüseyin Kaya’nın ifadesine göre öpücük atıyor, kaş göz işaretleriyapıyor.
Hüseyin Kaya da yanına kadar gidiyor, niye böyle yapıyorsundiyor, tahrik devam edince tek bir yumruk vuruyor. Zaten kendisi de hem güreşçihem Kick Bokscu.
Fatih tek yumrukta nakavt. Hüseyin Kaya ardından Akkentli’ningetirdiği şahıslar olaya girmeye kalkışınca, dördünü birden aynı muameleye tabitutuyor.
Gördünüz dimi insanları tahrik, korkutma amaçlı neleryapıyorlar. Adliye içinde İsmail Özer’e attıkları omuz da, aynı tahrik yöntemlerininklasik hale geldiğinin göstergesi.
Husumet güttüğünü özellikle tahrik et, olay çıkar, sonramasummuş gibi ortalığı yandaş medya eliyle ayağa kaldır, ne kadar rakipgördüğün veya kontrol altına almak istediğin kişi-kurum varsa, onları korku salıp,tahakküm altına al.
Ya Durmuş Tuna başta nasıl yaygara yaptılar; “Arkadan geldivurdu…”
Valla görüntülerde düpedüz önden tek yumruk görünüyor ZatenFatih ardından yere seriliyor. Arkadan falan bir müdahale yok yani.
Olayı duyunca Erman Çetin’i aradım. Turnuvanın sponsoru o,olayların tanığı o. Bana ne dedi biliyor musunuz; “Abi ben burdayım. Öyle bir olayolmadı. Yalan söylüyorlar…”
Aynen bunları söyledi bana Erman Çetin kardeşleri. HaniAydın medyasındaki kardeşleri. Yalan haber yaptırdıkları ve gözünün önünde olandarp olayını inkar eden kardeşleri.
Fatih’in karizması çizilmesin diye, medya baskısı kurup,olayı ört bas etmeye kalktılar. Söke’de sadece bir gazeteci, “Akkentli’yesaldırı” deyip foto paylaşmış, sonra onu da kaldırdılar. Başkaları almış kayda,yayınlandı zaten haberleri.
Sonrasında Hüseyin Kaya ve ailesine ait işyeri basıldı.Görüntülerde aynen şunlar var. Saldırganlar araç içerisinde saatlercebekliyorlar. Hüseyin Kaya ve ailesi, geniş aynı zamanda sağlam bir yapıyasahip. Ailenin dışarı çıkmasını bekliyorlar. Hepsi gidince, sadece bir çalışankalıyor. Ona da zirai ilaç sorma bahanesi içeri girip, darpta bulunuyorlar.
Bunun da dosyası hala Söke Cumhuriyet Başsavcılığı’nda,tozlu raflarda. Hele iki yıl önce Kaya Kardeşlerin iş yerinin basılıp 70yaşındaki kalp hastası çalışanın darbı olayında dahi, şikayetçilerin tamanlamıyla ifadelerinin alınmadığı belirtildi. Hatta ve hatta Hüseyin Kaya’nınifadesine göre, bunların yalan haberleriyle ilgili yaptıkları suç duyurusu bilekayıp. Dosya numarası ve dosyaları elinde, Adliyede bulunamadı. Olay AdaletBakanlığı’na kadar intikal etti. Bakalım ne çıkacak.
Ve Hüseyin Kaya Söke Ticaret Odası seçimleri için adaylıklistesi bile çıkaramadı. Listesindeki herkes aranıp, üstü örtülü tehditedilmiş.
Bunlar yeter mi bu kendini bilmezler için… Hüseyin Kaya veaile bireyleri iş yerinden ayrıldıktan sonra iş yerini basıp gariban çalışanındarbından sonra başladılar yine yalanlara. Yok Kaya kardeşler kaçmış, odalarasaklanmış, kapıları kitlemiş, yok etek giydirmişler, aynı şizofrenikyalanlarına devam ettiler.
Be “Kertenkele” dostunun tabiriyle, “Kudurmuş Durmuş…” Tekbaşına Fatih Akkentli’nin yanına gidip herkesin içinde tek yumrukta iki seksenuzatan, devamında Akkentli’nin dört yandaşına aynı tarifeyi uygulayan HüseyinKaya oradan mı kaçacaktı.
Olacakları bildikleri için saatlerce bekliyorlar, Kayaailesi gittikten sonra gariban çalışanı darp ediyorlar, sonra kaçtılar, etekgiydiler yalanlarını piyasaya sürüyorlar. Maksat, Fatih Efendi’nin çizilenkarizmasını kurtarmak…
Şimdi bu aymazlara bir çağrı daha yapalım.
İsmail Özer olayında olduğu gibi. Görüntüler Savcılıkta.Sizin elemanlar alsın, yayınlayalım. Eğer ki orada Kaya kardeşlerden tek birkişi var olup da kaçmışsa, etek giydirildiyse, kendilerini korkudan odalarınakilitlediklerini ispat ederseniz, ben de etek giyeceğim. İspat edemezseniz,sizi tangalı güruhu olarak tanımlamak, doğal olarak hakkımızdır. Hadi koyun ogörüntüleri, herkes görsün olayın gerçeği neymiş ne değilmiş.
Söke halkı ve kamuoyu şunu da bilsin, Kaya kardeşler obaskın olduğunda işyerlerinde olsaydı, emin olun bunların sonunu düşünmek dahiistemiyorum.
Kaya kardeşlerin işyerine adam salıp şikayetlerinden vazgeçmeleri için masaya kurşun koyduranlar da bu güruh, adamlardan 800 bin liraverişeniz yazmayız diyen de, Hüseyin Kaya ifadesiyle bu grup.
Aldılar cevaplarını, bu kafayla daha da almaya devamedecekler. Hem de emin olun misliyle…
METİN SAKALAR OLAYI
İlerleyen süreç içerisinde Söke Ticaret Odası’na, MetinSakalar adaylığını açıklıyor. Tanımıyorum, hiçbir işim veya ilişkim de olmadı.Ardından başladı Durmuş Tuna, “Metinnnn Metinnnn” diye yazmaya.
Metin deyince bunlarda saplantı olmuş. Ben, Metin Yavuz. Buüçüncü Metinmiş meğer hedeflerindeki. Çünkü adam bunlara rağmen Söke TicaretOdası Başkanlığına aday çıkınca, beklenen son.
Hemen itibarsızlaştırma kampanyası. Çünkü kendileri kimiistiyor, kurum ve kuruluşların başında onlar olacak. Bu sayede tüm şehrikontrol altına alıp, hem siyasi hem ekonomik fayda sağlayacaklar.
Adamlar taşeron işçi iken yüzlerce milyonluk aile şirketinesahipler. BMW’lerle geziyorlar. Yaparlar mı yapmazlar mı, orasını daokurlarımız sorgulasın.
Dönelim Metin Sakalar olayına.
Durmuş Tuna, bizim de haberini yaptığımız paylaşımlarındaresmen adamı linç ettiler. Babasının gelininden çocuk yaptığına kadar,alçaklıktan daha alçak paylaşımlarda bulundular. Hem de adrese teslimifadelerle. Biz haberi verirken, okurlarımız okuyunca utandılar, bunlarutanmadı.
Durmuş Tuna, yani Fatih ile Erol’un kankası, aklıncakurnazlık yaptı. Metinnn Metinnn derken, şikayetçi olunsa, hangi Metin diyesorulacak. Üzerine şikayetçisi olayları üzerine almış bulunacak. Gördünüz müahlak yoksunluğu nasıl bir şeymiş. Bir de gazeteci geçiniyor bunlar.
Ve işin temel sebebi, İsmail Özer-Hüseyin Kaya olaylarındaolduğu gibi, seçme seçilme hakkının resmen engellenmesi ve gaspı.
Mafyanın silahla yaptığını, bunlar örgütlü şekilde medya vesosyal medya eliyle ve yalan haberleriyle yapıyorlar.
Durmuş Tuna en son ne demişti; “Bunları nereden mi duydum?Kertenkele isimli eski dostumdan…”
Kertenkele kimdi? Durmuş Tuna hakkında kertenkelepaylaşımları yapan, Numan Ölmez. Bu yazdıkları ve toplumun her kesiminde infialyaratan paylaşımları sonrası zevahiri kurtarmak için, işi kertenkele yaniNuman’a yıkmaya kalkıştığı, sizce açık değil mi… Yaz yaz, ben demedimKertenkeleden duydum de. Yedikleri haltları kabullenme cesareti bile yokbunlarda..
Bir de güldüğüm başka bir olay yaşandı. Durmuş Tuna sosyalmedyadan sövüp siyerken, birini kast edip hizmetli kadını taciz ettiği mealindeifadeler kullandı.
Araştırdım bu kim diye. Esnaf Odaları Başkanını kastediyorlarmış. Adam kafayı yiyormuş. Halbuki seçilmesinde bunların da desteğivarmış. İki neden vardır şeklinde bir hipotez kurdum. Doğal olarak. Ya bunlaraverdiği sözleri tutmamıştır, ya da Ticaret Odası seçimleri için bunlarınistediği şekilde çalışmamıştır. Yoksa İsmail Özer-Metin Sakalar-Metin Yavuz ileuğraşırken kaza kurşunu misali neden yazsınlar bu adama…
O zaman herkes bir ders çıkarmalı. Bu güruh ile iş birliğiyapan, onlara taviz veren kim varsa, yarın kimseyi bulamazlarsa piranha gibionlara saldırırlar… Elinizi verirseniz bırakın kolunuzu, gözünüzü bilekurtaramazsınız…
CHP VE CEMİYETLERİN AHLAK SINAVI
Fatih Akkentli’nin Tariş Başkanı İsmail Özer’e karşıkullandığı ve ulusal medyada yer alan tehdit-hakaretler ile Durmuş Tuna ileErol Özhavutçu’nun karıştığı olaylar sonrası herkes gözlerini iki noktayaçevirdi;
CHP ve Aydın Büyükşehir Gazeteciler Cemiyeti.
Şu CHP’yi anlamak mümkün değil. Genel Merkezleri de, AydınCHP İl Örgütü de, ölü taklidi yapıyorlar.
Ki o milletvekillerini, belediye başkanlarını, partiyöneticilerini böyle olaylarda acımadan partiden istifa yoluyla pasifize edenCHP Genel Merkezi, üç maymunu oynuyor.
Onların yaklaşımı belli ki şu;
“Biz merkeze doğru gelip, oradaki oyları almayıhedefliyoruz. Aydın Adnan Menderes’in memleketi. Bizler için simgesel önemesahip. Her ne olursa olsun, bizde kalsın yeter” mantığı.
Bir Fatih Akkentli’yi partiden ihraç edemeyen, bu kadardelilli rezaletleri sadece siyasi saiklerle görmezden gelen CHP’nin,meydanlarda halka ahlak-etik nutukları atması ne derece anlamlı, o davicdanlarına kalmış.
Şuraya bakın. Koca CHP bir taşeron ile şürekâsına dişgeçiremiyor. Böyle mi kurtaracaksınız memleketi? Böyle mi kuracaksınız ülkedeahlaka-adalete dayalı düzeni.
Kendi içince ahlakı tanzim edemeyen, başkalarına boşunaahlak dersi vermesin.
CHP Aydın İl Başkanlığı ile Disiplin Kurulunu, zaten hiçmuhatap alıp, soru bile sormayın. Onlar bitkisel hayatta, bu rezillikleri yapannasılsa bizden diye olağan karşılıyorlar.
CHP BUNUN BEDELİNİ AĞIR ÖDEYECEK
Aydın’da taşeron işçi Fatih Akkentli ve şürekâsının tümşehre siyasi ve ekonomik olarak tahakküm faaliyetleri, CHP’ye inanılmaz yaralaraçıyor.
Boş verin piyasaya verilen anketleri. CHP Aydın’danormallerinde bile düşüşte. Bir de perde gerisindeki rakamlar nedir, seçimlerdebelli olacak. Ama başta bunlara ne yapıyorsunuz deyince hedef olan CHP’liler,İyi Partililer, AK Partili, MHP’li tüm mağdurlar, bunlar yüzünden kütlesel CHP’yehusumet derecesinde yaklaşmaya başladılar.
Göremedikleri bu şahısların şehrin bir başından bir başınaahlak dışı şekilde yaptıkları saldırılar, insanların seçme seçilme haklarınındahi ellerinden alınmaya çalışılması, ailecek haysiyetleriyle oynanması, ikişeyi beraberinde getiriyor;
CHP aleyhine her şekilde oy kaybı. Kala kala Akkoyundediklerinin CHP’deki varyasyonu, Halkkoyunlara kalacaklar. Yani dünyadanhabersiz, sadece ideolojik davranan, yapan benden olsun, diğerleri deyapıyorlar düşüncesindeki, akıl ve ahlak fukaralarına.
Magdur kişi-kurum ve kitleler, artık organize olmayıöğrendiler. Akkentli ve şürekâsına adeta baskıcı-yağmacı-şantajcı-saldırgan,hiçbir insani değerleri kalmamış, Moğol topluluğu gibi bakıyorlar. Parti ayrımıgözetmeden, bu örgütlü zulümden kurtulmak adına, toplum katmanlarındabirliktelikler kurdular. Bunların da yansımalarını, her alanda göreceğiz.
Sözün sonunda Aydın Büyük Şehir Gazeteciler Cemiyeti’ne ikilafımız olacak.
Güzel kardeşim. Sizde mesleğinize, insanlık onuruna, ahlaka,adaba hiç saygı yok mu ki bu Durmuş Tuna isimli şahsı hala aranızda tutarsınız.Hala bu şürekânın hizmetkarı gibi davranırsınız. Ölü taklidi yapar, her şeyigörmezden gelirsiniz. Daha ne yapsın bunlar… Durmuş Tuna’nın o ahlak veinsanlık dışı paylaşımlarına karşı neden işlem başlatmazsınız? İnsanlarındoğmamış çocuklarına kadar giren bu şahsın yaptıklarıyla, bu kadar yalanbeyanlarıyla, gazetecilik mesleği arasında en küçük bir bağ var mıdır? Şu ansizler de aynı ahlak dışılıkların, suç ortağısınız. Çünkü sessiz kalıyorsan, osuç ve günahlara ortaksınız, bile isteye yol veriyorsunuz demektir.
Ben de boş boş yazıyorum. Hangi birinde o yürek o cesaretvar ki işlem yapacaklar. Onlar için kendi menfaatleri olsun, gerisi minaredikine, dünya gözüne…
ÇARESİZLİKTEN SANSÜRÜ SAVUNDULAR
Bunlar o kadar bitmiş ki, ne yaptıklarını bilmez haldeler.Erol Özhavutçu, “Şu dezenformasyon yasası çıksın da bu yalan haberlerdenkurtulalım” diye ellerini semaya açmış, dua ediyor.
Muhalefetin ve medyanın sansür dediği yasayı savunuyor.
Birader benim yazdıklarımın hepsi delilli, tanıklı. Sizinalayınız yalan makinesine dönmüşsünüz. Tüm yalan beyanlarınızı da, tek tekçürütüyorum. Sizin derdiniz gerçekler ortaya çıkmasın.
Şunu da bil, o yasa çıktığında siz gün yüzü göremezsiniz ya…Yalan bile utandı sizi görünce, neyin duasına çıktın güzel kardeşim…
Ve şunu da kafanıza kazıyın artık… Birkaç ay öncesine kadarastığınız astık, kestiğiniz kestik, tüm şehre hükmeden prensler gibigeziyordunuz.
Kendinizi Kadim Türk Milleti, Kutlu Türk Devleti’ninüzerinde görüyordunuz.
Şu an halk nazarında ve devlet katında, her biriniz nefretobjesi oldunuz.
Emin olun, gelenlerle yüzleşeceksiniz…
O yüzden Vali Beye kulak verin. Kamu kurumlarında görevliolanlara, sus talimatı yayınlamışlar.
Malum sizin prens taşeron işçi fatih Akkentli’de kamuçalışanı…
Öyle zırt pırt sizin kanallara çıkıp, konuşup durmasın. Hemde hiçbir imza yetkisi olmadığı halde… Dedik ya… Devlette koordinatör diye birnorm kadro yok. FETÖ’nün devlet kurumlarına atadığı paralel imamlardan zorkurtulduk, şimdi siz mi çıktınız paralel devlet gibi koordinatör ayağıbaşımıza.
Hem sussa hem sizi sustursa emin ol faydanıza olur.
Çünkü ufuklar bulutlu, bak yine geliyor fırtına parçasıçalıyor çok yerlerde…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.