Türban mı?

Çok kolay; Türkçe kökeninde tülbentten türemiş bir kelime.

Fransızca’da Turban, Türk sarığı demek.

Mısırlı Arkeolog Prof. Zahi Hawass’ın bir açıklamasında, kazı çalışmalarında çıktığını iddia ettiği yazıtlara göre…

Eski Mısır döneminde kadınların giydiği, göğüsleri açıkta bırakan abiye elbise olduğu, bu giysinin Arap kültüründe de adet olduğu bilgisine ulaştığını, Nur Suresi’ndeki örtünme şeklinin, önü açık bu elbisenin edep yerini açıkta bıraktığı için, yani göğüslerimizi örtmemizi istediğini iddia eder.

Nereden bakarsanız bakın, Türban Eski Mısır kadınlarının giydiği dekolte elbise.

Medenileşmenin olgunlaşmadığı dönemlerde de kadını koruma adına bu elbise modelinin örtülmesi önerisi…

Bu ihtiyaçtan dolayısı ile örtün, örtü, örtünmeyi ifade ve işaret eden bir kelime öznesi halini almış.

* * *

Kuran-ı Kerim’in lafız alfabesi ile yazılışını, tercümesini ve tefsirini defalarca hatmeden kadın Molla olarak, türban konusundaki fikrimi ben de söylemek isterim.

Kuran-ı Kerim’in Nur Suresinin 31. Ayetinde kadının örtünmesinden bahsedilir.

Bu sure ayetinde örtünmek için işaret edilen bir obje tarif edilmemiştir, sadece kadının ziynet yerleri, dolayısı ile bu ziynet yerlerine taktıkları süs eşyalarının örtülmesi önerilmiştir.

Nur suresinin 31. Ayeti türbandan bahsetmez, türban örtünme şekli olarak en çok benimsenen örtü türü ve örtünün bağlama şekli ve bu genelin adıdır.

KADINLARIN SES ÇIKARAN SÜSLERİ

Nur suresinin 1. Paragrafında “Mümin kadınlara da söyle haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar” beyanı vardır. Bu; kadınların süslü ziynet eşyalarından dolayı uğrayabilecekleri her türlü fiziksel saldırının ve bu saldırıdaki temasın kadınların iffetine zarar vereceği için, temaslı saldırıyı önlemeyi beyan ettiği ortadadır.

Kadına istemediği bir durumda dokunulması bedensel hakkına tecavüz olduğu için, süs eşyalarını örtmeyerek olası saldırıyı engellememesinin de “haram” olacağı bu beyandadır.

Nur Suresinde 2. paragrafında ise “Açıkta kalanlardan başka süslerini göstermesinler” derken, açıkta kalan süslerin parmaklarına taktıkları “yüzükler” ve buruna takılan “hızma” olduğu anlaşılacaktır.

Aynı surenin 5. Paragrafında ise “Yürürken, gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar” beyanından da; görünmeyen ve ayakları yere vurunca ses çıkaran süs eşyasının, ayak bileğine takılan “halhal” takısı olduğunu anlamamız zor değil.

SONUÇTA…

Abdest alırken “vücudun açıkta kalan yerleri temizlenmesi” baz alınmış ve bu yerler içinde “başın, kulak içi ve ensenin de mest edilmesi” varken.

Abdest alırken kadınlara, erkeklerden uzak durması ve mutlaka kapalı yerde olmaları önerilmemişken…

İslam’ın ve İman’ın şartlarında baş örtme koşulu yokken…

Kuran-ı Kerim’ in bu güzel tavsiyesini yerine getirebilmek, kendi insiyatifimize kalmış bir durumdur.

Şayet kendi saçımın görünmesinin bir erkeğin yaşamını ve duygularını hayati bir boyutta etkileyeceğini düşünmüyorum.

Saçlarımı görmekten rahatsız olan erkeklerin de bana bakmamalarını, Kuran-ı Kerim’de insana saygı örneklerinde önerdiği gibi, göz zinası işlememelerini tavsiye ediyorum.

Nur Suresi’nde kadın insiyatifine bırakılmış, taktığımız süs eşyalarından dolayı olası saldırıyı önlemek için öneride bulunulmuş hakkımızı, siyasi malzeme olarak kullanılmasının da, gene Nur Suresi’nin beyanına göre haram olduğunu hatırlatmak isterim.

Zira Nur Suresi’nde de namus ve iffetimizi korumamızı istediği kişiler erkeklerdir.

Yani: Erkek nefsine sahip çıkabilip, haram işlemezse kadınları da haramlarına ortak etmemiş olurlar.

Türban siyaset malzemesi olmanın dışında her şeydir.

Sevgiyle kalın dostlar…