Aydın
20 Eylül, 2024, Cuma
  • DOLAR
    33.58
  • EURO
    36.76
  • ALTIN
    2577.6
  • BIST
    9881.23
  • BTC
    56398.2$

Kumpasın Baronları…

Kumpasın Baronları…
Mersin - Aydın hattındaki FETÖ kumpas davasında, finale doğru geliyoruz. İsim isim, tarih tarih, delil delil hepsini halka ve devlet kurumlarının gözleri önüne sunma aşamasındayız. Fırtınalar kopacak, zaman içerisinde çok kelleler gidecek. Ah alan, adalet ve kamuoyunu yanlış yönlendiren kim varsa, bedelini ödeyecek.

Şimdi ilk aşamada, kitabını da hazırlamak için 300 sayfaya yakın delil ve belgeli mevzumuzun ön sunumuna geçelim.

İki kumpas baronu ki, ikisi de aynı zamanda hem kumpastan nemalanan hem de kumpası organize edenler.Önce can düşmanıydılar, sonra kanka oldular, ardından milleti kumpasla içeri attırıp bu süreçte aparat olarak bizleri, medyayı, siyasetçileri, devlet kurumlarını ve üst düzey devlet erkânını da kullanıp, başkalarının mallarına dallarına çöktüler.

Tabiki el altından yapılan kamuoyunun bildiği, haberlere de konu olan fakat resmiyeti bulunmayan ortaklıkları kumpas sürecinin tamamlanması ardından gerçekleşti. Medyadan izlediğimiz kadarıyla, hepsi kendine göre epey hatırlı servet sahibi oldular. Yanlış anlamayın epey hatırlı derken, sözü geçen rakamları sizler bizler yazmasını bile beceremeyiz.

Peki bu iki kumpas baronu, bu işte kimleri kullandılar?

Devlet memurları, medya kurumları, siyasetçiler, hatta bakanlar, durun unutmadan yazayım Sayın Cumhurbaşkanı...

Ortada FETÖ yok para yok, Sayın Bakanlar ve Cumhurbaşkanı'na, “Daha ‘Belediyeler İmamı’ Erkan Karaarslan'a gelmedik” açıklaması yaptırılıyor.

Cürete bakın cürete!.

Sonra devletin tüm organları arıyor tarıyor, ıncığı cıncığına bakılıyor, yok oğlu yok!..

Acaba kim Sayın Cumhurbaşkanı ve bakanları, hangi amaçla ve neden böyle bir kumpas üzerinden yanlış yönlendirdi?

Amaçları ve kazançları neydi?

Bu soruların cevabını zaten bana değil, Yargıya, Sayın Cumhurbaşkanı’na ve Sayın Bakanlara verecekler tek tek.

Nasıl bir sinsi plandır, nasıl bir cürettir yaptıkları?

Allah’ın sopası varmış demek ki en son bize bir çarpıldılar, pir çarpıldılar. Daha bunlar ne ki? Her saniyeniz çivili döşekte yatar gibi geçecek... Kolay mı bir ülkenin adaletini, kurumlarını, bakanlarını, Cumhurbaşkanı’nı yanlış yönlendirip, milletin malına, dalına çöküp paraları cebellezi etmek.

Deveden büyük fil var demişler.

Çekirge gibi zıpladınız zıpladınız, her anınızı, her bağlantınızı, kumpas sürecinde her yaptığınızı tek tek tespit edip, nasıl zıplanırmış, nasıl zıplatılırmış, dersini vereceğiz hepinize.

Şaka değil, isim isim, tarih tarih, belge belge, olay olay yazacağız.

Vurgu yapalım şimdiden tarihe not düşülsün.

Olayın vahameti ve büyüklüğü de görülsün.

Bu isimlerini sonradan yazacaklarım bizler dahil hepsi vatan - millet - sakarya diye kullanıldı, bu iki kumpas baronu afiyetle köşe oldu.

Şimdi ne yapıyorlar biliyor musunuz?

Biz tekbir ile gelmeye başlayınca biri şirketi bölüp mal kaçırıyor, diğeri duyumlara göre malı dalı satmaya başlamış. Kulağımıza gelenler doğruysa o zaman iki şık çıkıyor karşımıza. Her halde kumpas çökünce boyutları yüksek çeşitli cezai ve tazminatlar ile karşı karşıya kalacaklarından ya yurt dışına çıkma hazırlığı yapıyor, ya mal kaçırıyor...

Bunların kumpasta kullandıkları da bizle baş başa kalmışlar, düştükleri tuzaklar, bu paragözlerin hırslarına nasıl kurban oldukların farkında bile değiller.

Bu kandıralılar bizi düşman görüyorlar da, bizim işimiz piyonlarla değil.

Sonuçta çoğu devlet memuru. Bu işin sonunda onlara acımam, çoluk çocuklarına acırım. O yüzden bu kullanışlı vatandaşlarla değil hesabımız.

Hesabımız, iki kumpas BARONUYLA..

Uyanamadınız mı kardeşim!.

Hepimiz aynı kumpasta kullanılan, aynı kumpasın kurbanlarıyız.

Sizi bizi, özellikle bu kumpasta kullanan şahsın tek mülkünü bir milyon 200 bine elden çıkardı diyen de var bir buçuk milyona elden çıkardığını öne süren de. İki yüz bin euro aldı diyen de var, dolar cinsinden konuşan da var. Sorsan “iki bin lira emekli maaşı alıyorum” der. “Evimi, barkımı, arabamı sattım, kredi çektim, her yere borçlandım” diye, önüne gelene ağlar. O kadar mülkü sadece kendi üstüne değil, yakınlarının üzerindekileri hangi parayla aldın, bu parayı iki bin lira alan emekli memuruysan nereden buldun diye sorsanıza şahsa. Hala uyananamadınız mı işi?

Diğer BARON,tek kuruş para koymadan 180 milyon dolarlık şirkete ortak olup, ortaklarını kimi ikna kimini kumpasla tek tek tasfiye edip, en büyük sorun gördüğü Erkan Karaarslan'ı da kumpas zincirine hem de tek delil olmadan ekletip ekarte ettikten sonra, imparatorluk kurdu.

Aydın için çivi çakmadan, yapması gereken yatırımı yapmadan para basıyor para.

Bir de utanmadan suçu BŞB ye atıp, “Ben yatırım yapacağım ama BŞB yer göstermiyor” demez mi?

Hem de gazetecilere söylüyor bunu...

Yasal kılıflar ve mazeretler ile işi daha götüreceğini sanıyor da, dur bakalım daha, biz elimizi açmadık. Hadi kumpası kurdunuz, bu yolda herkesi kullandınız, ilk aşamada başarıya ulaştınız, ya şimdi ne olacak?

Beş benzemezle rest çekmeye kalktınız, biz de görüyoruz. Çünkü eli dolu olan biziz, işin sonunda sinek ikili gibi masaya yapışıp kalacak olan sizsiniz. Erkan Kararslan’ın ısrarla eklettiği, “Aydın'a yapılacak yaklaşık 500 milyon TL’lik yatırım şartı var” sözleşmede. Sallayıp duruyor, cebini doldurmaya devam ediyor.

Az daha gitsin böyle. Biz izin verdiğimiz kadar işleyecek düzeni.

Biz elimizi açtığımızda, bakalım nereye kaçacak bu vatandaş.

Aynı firmanın ana firmadan kopan kolları çöpten elde edilen elektrik enerjisi için Mersin -Manisa - Karaman gibi illerde BŞB’lere yüzde 42 pay verirken, Aydın’da yüzde 7 veriyor.Çünkü 500 milyon liraya yakın yatırım yapması karşılığı hesap kitap yapıldı, ondan o rakam yüzde 7 tutuldu.

Şimdi yapacağız, edeceğiz, BŞB’den yer alamadık, yer bulamadık mazeretiyle çivi bile çakmıyor, ha bre şişiyor cüzdanları.

İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu.

Bu konular hakkında bilginiz var, zaten yakından ilgilisiniz. İki kumpas baronundan biri olan bu şahsın işlettiği tesisler İlhami Ortekin’in başkanlığı zamanında yapılmıştı. İlhami Ortekin siz DP Başkanı iken partinizden aday olmuş, açılışını da siz yapmıştınız. Arkası sağlam her halde bu arkadaşın tek kuruş yatırım yok. Ne zaman sorsanız suçlu BŞB, neymiş “yer göstermemiş.” Git kendin bul. Kümesine mi pazarlık yaptık Aydınlılar olarak seninle.

Tabi Erkan Karaarslan olsa, bu yatırımları mecbur yapacaktı. Yatırım yapmadan çuvalla para basmak için de Erkan Karaarslan'ı ekarte etmek gerekti. Bunun için 15 Temmuz sonrası, “Seni bir abimizle tanıştıracağım” deyip Erkan Karaarslan'ı Ankara İstihbarat Daire Başkanlığı’na götür, TEM Şube Başkanlığı’nda adama devlet görevi ver, eline alınacaklar listesi verip Mersin BŞB Başkanı Burhanettin Kocamaz'a yolla, sonra adamı da listeye ekletip, gömmeye kalkış.

Hem de tek delilsiz.

O arada delil üretmeye çalışıyorlardı, “şirket yönetimlerinden para kesilip FETÖ’ye para aktarılmış” diye ayrı kumpas hazırlıyorlardı. O da müfettiş ve yargı soruşturmaları ile çökertildi. Hani bir memur “benim Erkan Karaarslan ve FETÖ’den falan haberim yok, hak yiyemem” deyip yalan beyan vermediği süreç.

İşte buradaki diğer kumpas baronu ve 1. Ağır Ceza’daki düzmece evrakta kullanılan garibanı Mersin'e çağırıp, “duyduk ettik” diye yalan ifadelerle attırdılar Erkan Karaarslan'ı içeri. Sonrasında nasılsa “delil buluruz” diye düşündüler galiba. Tersine çakıl taşı bulamayınca keser döndü sap döndü, keser sapı gibi bize çarpıldılar.

Ben böyle bir şey görmedim arkadaş.

Bunların hepsi delilli, ispatlı, tanıklı.

Eminim okuyan küçük dilini yutuyordur...

Hişt şirketteki baron... Dur daha dur...

“BU EMAN O EMAN DEĞİL” diye bize de yaptırdığınız haberlerin içeriğine geleceğiz. Senin eski düşmanın, sonraki ortağın, diğer kumpas baronu ile Ergün Poyraz arasındaki atışmaya geleceğiz. Malum atışma konuları, senin çöktüğün EMAN’dı...

Ergünnnn. Hatırladın mı, diğer kumpas baronunu neler neler almakla suçlamıştın face hesabından. Hatta seni “Eman Eman diye bağıttıracağım” diye yazmıştın... Sonra o sana sen ona, ağıza alınmayacak destanlar dizmiştiniz karşılıklı. Hatta Yalçın Yıldırım haber yapmıştı. O da bu işlerle ilgiliydi hatırladın mı Ergün Poyraz.

Sonra karşılıklı yazdıklarınızı kaldırdınız, düştü mü anı kutuna Ergüncüm...

Seni de unutmam, unutmam da mümkün değil bu işlerde canım benim.

Çünkü her olayı, her isimi, her delili, her tarihi, puzle masasında tek tek planlamışım hanginizin nerede ne rol aldığını...

Evet kumpasta aynı bizler gibi kullanılan sıradan devlet memuru kardeşlerim.

Anlamışsınızdır her halde, sizin düşmanınız biz değiliz, onlar.

Siz, biz hepimiz, “vatan, millet, devlet” diye kanıdırılıp, masum insanlar içeri attırılıp, mallarına, dallarına çökülme operasyonunda kullanılan aparatlarız. Hep beraber kavramamız gereken gerçeklik, Hacivat cav cav etti, ceremesini Karagöz çekti.

Sakın unutmayın...

Adalet belki yavaş işler ama işler.

Devlet belki yavaş çalışır ama çalışır.

Gerçekler elbet bir gün açığa çıkar mı, çıkar...

Şimdi iyi dinleyin.

Bu olayda masum insanları içeriye attırmakta kullanıldığımız gibi, hakaret davaları nedeniyle ha bre biz de gir çık, gir çık adliye koridorlarını, cezaevini mesken belledik. Bir ara o dereceye vardım ki, evin balkonundan cezaevine bakar hasret giderirdim. O derece alışkanlık olmuştu cezaevleri bizde şekilde gördüğünüz üzere.

Peki biz hem ah alıp hem bedel öderken bunlar ne yapıyordu?

Sizi bizi kullanıp, çöktükleri paranın sefasını sürüyorlardı.

Bakın ben işi dört sene önce uyandığımda, mahkeme kayıtları ve devlet kurumlarının raporlarına ulaştığımda, beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Beynimden kaynar sular dökülüp, “ne yapmışız biz” demiştim.

Sonra halen hapiste olan Erkan Karaarslan gerçeklerini yazmaya başlayınca ne rüşvetçiliğim kaldı, ne dönekliğim.

Elimde devletin resmi raporları dahil bu kadar delil varken ne yapacaktım?

Yalanlar üzerine kurulu bir kumpas sürecine göz mü yumacaktım?

Adam bizim de kullanıldığımız süreçte, “vatan hainliği iftirası ve kumpası” ile hücrelerde yatarken, ben keyif mi çatacaktım?

Başkasının midesini ve ciğerini bilmem.

Bizim vicdan ve adalet terazimizde, düşmanın olsa susulmaz böyle durumlarda.

Cezaevinde aklımda hep şu vicdani muhasebe vardı.

Kullanılmış hem ah almış, hem başımıza olmadık dertler açmış, sadece başkalarını değil kendi ailelerimizi bile yakmıştık.

İnsan hatası varsa düzeltir, ah ile yaşamaz.

Kafanız basmıyor mu bu iki kumpas baronu mahkemelik ve düşman iken neden can ciğer kuzu sarması oldu?

Ön taraftaki tiyatro başka, arka taraftaki malı götürme operasyonu başka.

Bana inanmıyorsanız o kadar haklarında servetleriyle ilgili haberler çıktı, kendileri ve ailelerinin mal beyanı ile nereden bulduklarının hesabını veremediler?

Bana sorsalar hemen veririm. İpimle kuşağım tkimle kaşağım.

Sonuçta haramda ve parada hiç gözüm olmadı. Biz de böyle bir manyağız işte.

Çok zaman ulusallık ve uluslar arası haberlere konu olacak olayları gündeme taşı, bunları yaparken ne para düşün ne pul. Vatanım - milletim - devletim sağolsun deyip, bedel ödüyoruz ama yolumuzdan dönmüyoruz. Bu da devlet töreniyle gömülen polis babamızın, son nefesini elimizde verirken, “Ben sizi haramla yetiştirmedim, yanıma haramla gelmeyin” vasiyetine olan şaşmaz bağlılığımızdan kaynaklanıyor galiba.

Her neyse..

Biz, Yalçın Yıldırım ile beraber bu kumpas baronlarını halkın ve adaletin gözünde ibretlik yapacağız. Çünkü yola çıkarken ne beş kuruş menfaatimiz oldu ne başka düşüncemiz. Sadece ‘vicdani ve ahlâki olarak doğru olanı yapacağız’ diye söz verdik. Bu tarihe geçecek kumpas hesaplaşmasında bari siz arada kaynamayın. Sizden yalan yanlış şeyler anlatmanızı isteyen yok, doğruları halka anlatın. Buna samimi ikrar denir.

Bizim derdimiz iki kumpas baronuyla. Sizlerle işimiz olmaz. Bir de sizin haltlarınız yüzünden çoluk çocuğunuz mağdur olmasın. Sizin kafanız basmasa da, bu vicdan ve merhamet duygusu bizlerde var.

İyi dinleyin şimdi.

Bu kumpas baronlarının tezgâhladığı dümen sonrası başımıza neler geldi.

Hala da ceremesini çekiyoruz.

İçeri gir çık denetim, içeri gir çık denetim dört yıl sürdü.

Dile kolay. İnsan ömründen uçup giden dört koca yıl.

Hala da istinaf ve yargıtayda dosyalarımız mevcut.

Bir de kariyerinin zirvesindeyken tek delilsiz hücrelere atılan, cezaevi cezaevi, mahkeme mahkeme gezdirilen Erkan Karaarslan ile Mersin’deki diğer tümü beraat eden sanıkların durumlarını.

Kolay değil. Vatana ihanet ile suçlanıyorsunuz.

Her taşın altından kim çıkıyor?

Tabii ki iki kumpas baronu.

İşte o süreçlerde olayları çözdüğümüz için her attığımız voltada, her çektiğimiz tespihte, her çıktığımız sayımda büyük kumpas hesaplaşmasına hazırlanıyorduk. Onların elinde para - medya - siyaset her şey vardı, bizde tek şey Allah’a ve Adalete olan inancımız, devlet kayıtlarına dayalı kanıtlarımız.

Uzun süredir gerçekleri delillere dayalı yaza yaza, adım adım hepiniz girdiniz kapana. Şimdi kedinin fareyle oynadığı gibisiniz. Sadece masumlar zarar görmesin diye, çok zarar gördüğümüz halde, parça parça asıl resmin bütününü dikkatli şekilde ortaya koyuyoruz.

Bakın son defasında nasıl girdiniz kapana. Avukatı arayıp, 1. Ağır Ceza ile ilgili suç duyurusunu yaptırdık.

Hani düzmece evrak ürettirip, sizi kullandıkları dosyalardan biri.

Savcılık takipsizlik verdi.

Biz bilmiyor muyduk ki büyük olasılıkla dava bitmeden o işleme geçilmez. Siz dans ediyordunuz da, biz oturduğumuz yerden gülüyorduk.

Ya şimdi ne oldu biliyor musunuz?

Sizin hakkınızdaki araştırmaları Savcılık değil, mahkeme yapacak.

Tanıklar, HTS kayıtları hepsi oraya gelecek. Sanıkların işi gerçekten yaptığı ortaya çıktığı gibi, sizlerin de evrakı delilsiz temelsiz ve kişilere dayalı husumet nedeniyle kurguladığınız, zaten kanıtlanacak.

Her şeyi geçin, o HTS kayıtları zincirleme kumpasları bir bir ortaya dökecek, olayların nasıl, kimler tarafından, ne şekilde kurgulandığını gösterecek.

Devam edelim…

Sayıştay’ın “ihaleye fesat yoktur - edimin ifasına fesat yoktur - iş yapılmıştır” kararları da gerekçeli olarak mahkemeye ulaştığında ne yapacaksınız?

Mahkeme kararı ardından, bu defa cezai işlem sürecinin sizler için başlaması muhtemel değil mi?

Siz organizatör kumpas baronuyla hala görüşüyor, hesapta fikir alıp, savcılık belgesi alıp veriyorsunuz. O da veriyor size gazı, veriyor size gazı.

Yok “Erkan şuradan şu cezayı alacak, buradan bu olacak”, siz de uçuyosunuz bulutlar üzerinde.

Peki, ONUN asıl amacı sizce ne olabilir?

Belki de sadece malı dalı kaçırmak veya arazi olmak için size gazı verip, samimi ikrarda bulunmamanız için zaman kazanmak.

Bu arada “şuraya müdahil oluyorum, buraya gidiyorum” diye herkesi sosyal medyasından uyutuyordu ya, mahkemeler “sen kimsin, işin ne, ilgin ne, git işine” deyip, hep yüz geri ettiler sizin kumpasçı abinizi. Çok sayıda beraat ve takipsizlik de cabası.

Ne o, yoksa bunları anlatmadı mı size.

Allah Allah... Gazetecilerin eşlerinin İzmir Üçyoldaki banka hesaplarını isim isim yayınlayacak kadar eli kolu uzun, Erkan Karaarslan'ın bindiği aracın kime ait olduğunu bilecek kadar derin, yasa dışı takip ve izleme yaptırma potansiyeli olan abiniz, gelişmelerden haberdar değil miymiş acaba?

Hiç düşün müyor musunuz? Sürekli yazdığımız halde bırakın suç duyurusu, sosyal medyadan bile cevap veremiyorlar, sizce neden?

Daha geleceğiz karpuz kesme faslına.

Olayı buradan kulağından tutup, götürüp Mersin kumpasına bağlayacağız.

Çünkü kumpas baronları ve piyonlar hem orada hem de burada varlar.

Mersin’de yapılan tutuklamaya ve yargılamaya gerekçe gösterilen evrakın düzmece şekilde hazırlandığı, İçişleri Bakanlığı Müfettişlerince yapılan çok detaylı araştırmada, tespit edildi.

Olay hakkında az ön bilgi verelim, detayları final yazısına saklayalım.

15 Temmuz ihaneti sonrası bilindiği gibi OHAL ilan edildi.

Kalkışma kitlesel olduğu ve normal hukuki yollarla mücadele uzun zaman alacağı için, “Delilden Sanığa değil, Sanıktan Delile yöntemi” benimsendi. Bu da doğal olarak art niyetliler için ortam doğurdu.

Devlet görevlilerinin bir kısmı canı burnunda, mermi ucunda görev ifa ederken, art niyetli oluşan çeteleşmiş yapılar ki, siyaset - adliye - kolluk güçleri - adli güçler içinde yuvalanan zümreler, bu yasal prosedürü kendi çıkarları için kullanmaya kalktılar.

Örneğin insanları delilsiz alıp, soruşturmada zaman zaman yasa dışı yöntemlerle öttürme denen metod ile ama doğru ama yanlış bilgi almaya kalktılar. Kopartabildiklerini kopartıp saldılar, kopartamadıklarını kimi zaman düzmece belgeler veya yalan beyanlarla içeri attılar.

FETÖ Borsası denen olayın kaynağı işte bu, “Delilden Sanığa değil, Sanıktan Delile” uygulamasıdır.

Mersin - Aydın kumpas hattı da, bunun en güzel örneklerinden biridir.

Mersin’de sanıktan delile yöntemiyle 25 kişi alınıyor.

Orası da komedi.

Operasyonu KOM yapacak, TEM ve İtihbarat devreye giriyor KOM şaşkın, ellerindeki liste 11 kişi, TEM ile İstihbarattaki 25 - 30 arası. Buna iliştirme yani embed denir. Erkan Karaarslan da, Aydın'daki iki kumpas baronu vasıtasıyla araya sıkıştırılıyor.

Ondan sonra sadece araştırma raporu denen ve operasyon sonrası düzenlendiği ortaya çıkan belge düzenleniyor. Tek delil yok tek delil. Belli ki bir birlerinin yüzüne bakıp, fıkradaki gibi, “Ağam biz bu bku yedik de neden yedik” travması yaşıyorlar.

Hemen gözaltı süresi uzatılıyor, Aydın'daki kumpas baronu ile aynı zamanda 1. Ağır Ceza’daki kumpasta da yer alan şahıs, apar topar Mersin'e çağrılıyor. Belli ki önceden irtibat var. Bu da HTS’lerden çıkacak zaman içinde.

Çünkü biz o sürecin tam içindeydik, haberleri dakika dakika, an be an yazıp yayınlıyorduk. Hatta o süreçte başka bir belediye memuruna, Erkan Karaarslan'ın Güney Afrika’da FETÖ’den eğitim aldığını söylemesi telkin ediliyor, o kabul etmiyor.Ama bizim KUMPASÇI BARON ile buradan sürüklediği 1. Ağır Ceza’daki şahıs, “duyduk, ettik, falan, filan” yalan beyanla, Erkan Karaarslan başta, sanıkların tutuklanması sağlanıyor.

Müfettişler bu tutuklamaya gerekçe evrakın gerçek dışı düzenlettirildiğini tespit ediyorlar ve Emniyet Müdürü hariç diğer operasyonel amirler ile memurların suçlarını tespit ediyorlar. Tutuklamaya gerekçe evrakın düzmeceliği tespit edilince bu kez sosyal çevre raporu mazeretine sığınıyorlar. Yani bunlar renklendirme yapmış, başka sosyal alanlara sızmış olabilir, kendilerini böyle kamufule etmişlerdir demek isteniyor.

Açık yazalım, bırakın telefonlar, banka kayıtları, vergi kayıtları, şirket hesapları, sosyal medya hesapları, sevgililerine kadar bakıyorlar, yine tek delil ve bağlantı yok.

İşte olay Gulyabani gibi şehir efsanesine dönünce herkes beraat etti, bir Erkan Karaarslan“selamün aleyküm, aleyküm selam” 60 davadır gidip geliyor.Kumpas baronlarının da beraat edecek diye ödleri patlıyor, var güçleriyle bir gün de ceza aldırmak için uğraşıyorlar.

O hesabınız da elinizde patlayacak, hiç kafanızı yormayın.

Erkan nerde? İçerde!..

Para nerde? MİT - MASAK, “Valla baktık kuruş yok. Ne FETÖ var ne para var!..”

Peki para Erkan Karaarslan’da değilse kimde ve bu adam neden sürekli gezdi içerde, para nereye uçtu?

Nasrettin Hoca hikâyesi “kedi burdaysa ciğer nerde, ciğer burdaysa kedi nerde?”

Millet de bilmeden, “Erkan Karaarslan büyük vurgunlar yaptı, FETÖ ile iş tuttu ondan yargılanıyor” sanıyor.

Parayı götüren iki baron da keyifle sigaralarını tüttürüp, paraları eziyor.

Piyonlarsa bizi düşman görüp, neye alet olduklarının farkına varmadan, kela yapışmış gibi ordan oraya koşturuyor. Mahkemeler zan altında bırakılıyor, devletin şerefi iki paralık ediliyor, kamuoyu yanlış bilgilendirilip, kumpası kurup parayı götürenler sefayı sürüyor, diğerleri çan çan çene eyliyor.

Yazdıklarımızın hepsi delilli tespitli.

Bakanlıklar, kurumlar, mahkemeler, müfettiş raporları tek tek koyacağız ortaya. Siz o zamana kadar samimi ikrarda bulundunuz bulundunuz. Bulunmadınız torbaya sizi de ilave etmekten başka şansımız kalmayacak.

Kolay değil o kadar bedel ödeyip hiç bir şey olmamış gibi görmezden gelmek. Bu hesap kapanacak, adalet yerini bulacak. Herkes gardını ona göre alsın. Birileri meydanda kalacak ama o da biz olmayacağız.

Bakın güzel kardeşlerim.

Sizi ne incitmek ne yanlış yönlendirmek gibi bir niyetim var.

Sadece adalet yerini bulsun istiyorum.

Yazdığımız her şey delillidir.

Çünkü bu işlerin sonuçları olacak.

Önümüzdeki süreçte evrakları - delilleri ortaya koyduğumuzda, ne yaptık biz diyeceksiniz. Ne gerek var adaleti oyalamaya, kamuoyunu yanlış yönlendirmeye.

Ortada FETÖ yok, para yok, hepsini mahkeme dosyalarından derledim, gönül rahatlığıyla gözler önüne sererim.

Parayı götüren iki kumpas baronu, kullanılan siz biz. Ceremeyi çeken yine siz biz, siyaset ve devlet kurumları, adalet organları...

Aydın Milletvekili Mustafa Savaş. Hani beni şikâyet ediyorsun ya, iyi oku bu güne kadar yazdıklarımı ve yazacaklarımı. Bırak seni beni, Adalet ve Sanayi Bakanlarını ve Sayın Cumhurbaşkanı’nı emellerine alet edecek kadar ince ince çalışmış iki kumpas baronu var karşımızda. Bilirsin bu işlerde mahkemeymiş, cezaeviymiş korkmam tek geri adım da atmam. Sadece hepimiz kullanılanlarız, kullanan iki kumpas baronuyla karşı karşıyayız.

Haberiniz olsun, bu fırtına öncesi son yazımız. Artık fırtına mı geliyor dersiniz, tsunami mi, alev topu mu, siz bilirsiniz. Çünkü devlette herkes satılık değil, bu işlerde kullanılacak kadar saf değil. O kadar halis niyetli vatan evlatları var ki, er geç devlet işliyor, adalet yerini buluyor.

Yani bu kumpas baronlarının ulaşabileceği, parayla ya da siyasi güçle devşireceği kadrolar yok artık.HAYALET GİBİ GELİR GİDERLER, işlerini yapar adaletin tecellisini gerçekleştirirler.

Bu arada size asli hedefimi de anlatayım...

Bu kadar parayı, pulu elinin tersiyle itip, her bedeli göze alıp bu meydana inen bir Hasan Tahsin izinde gazeteci olarak. Bu kumpası gözler önüne serip ileride kitap haline getirceğim. Ki bir daha Devlet - Siyaset - Medya - İş Dünyası çemberinde kimse bu işlere tevessül etmesin, herkes dersini alsın, ahlâka, devlet adabına, insanlık erdemlerine riayet etsin...

Anlayacağınız bu olaydaki herkes o kitapta olacak, doğru olan doğruluğuyla anılacak, yamuk yapan tarih sayfalarında nesiller boyu yamuk olarak anılacak.

Şimdilik bu kadar yeter...

Herkes seçimini kendi yapar, o seçim hakkını da adalete - hukuka - vicdana ve yasalara uygun şekilde herkese tanıdık. Ki o hak bize hiç tanınmamıştı...

Sözün özü; Valla keser döndü sap kime düşer, herkes katkısı oranında düşünsün...

* * *

NOT: KUMPAS SÜRECİ VE İKİ KUMPAS BARONU İLE ARAMZDAKİ ŞAMPİYONLAR LİGİ FİNAL MAÇI YAKINDA AYDIN ŞAFAK SÜTUNLARINDA... ÇAYINIZI DEMLEYİP, PATLAMIŞ MISIRINIZI ALIN, KEYİFLİ ŞEKİLDE HATTA KALIN... EMİN OLUN HAYATINIZDA BU GÜNE KADAR İZLEMEDİĞİNİZ VE BİR DAHA BELKİ İZLEME ŞANSINIZ OLMAYACAK BİR FİNAL HEYECANI YAŞAYACAKSINIZ...

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!