Aydın
20 Eylül, 2024, Cuma
  • DOLAR
    33.58
  • EURO
    36.76
  • ALTIN
    2577.6
  • BIST
    9881.23
  • BTC
    56398.2$

Güdüşlü’ye bir türkü kaldı

Güdüşlü’ye bir türkü kaldı
Sıradan bir köyde, sıradan birisi olarak yaşıyor olabilirsiniz. Yaptıklarınız ve yaşattıklarınız benciliğin ötesine geçip paylaşımcı, öğeler ise evrenseldir. Bu evrensel paylaşımlar sizi diğerlerinden farklı kılıp, sıradan olmaktan çıkarır ve buradaki sessizliği bozan ahenkli gereklilik sizsinizdir. Duygularınızı dile getirirken, bir seslenme yolu bulup, duyurma cesaretini gösterirseniz, cesaretiniz bir türkü olup sizi ölümsüzleştirebilir.

Bu dünyaya Yörüklerden bir kadın takıldı kaldı; halam Kadriye Yıldız.

Karayanık buğday teni ile esmer güzelinin, yürek güzelliklerini ve gücünü nasıl anlatayım bilmiyorum.
Hasır dokumaktan sırtında oluşan Skolyoz yüzünden kamburlaşan beli, çektiği birçok çilenin de şahidi ve delili oldu.

Kulak arkasına sıkıştırdığı derimli (devirmeli) beyaz üstlüğünün hizası esmer teninde, alnındaki kırışıklıklar ve ak saçlarını birbirinden ayıran ufuk çizgisiydi. Yüzündeki derin kırışıklıkların arasında kirpikli kalın bir çizgi şeklinde kalan gözleri her daim nemlenmeye hazırdı. Yaşama sevicini içindeki pırıltılarla saçan, bir çift parlak gözbebeğinden ibaretti halamın yüzü.

Kendisinden 25 yaş büyük bir adamla evlendirilen Kadriye, genç yaşta üç çocukla yalnız kalan anne Kadriye, aşçı Kadriye, Kadriye nene, Kadriye Hala, Kadriye Teyze, “Güdüşlü’nün Çeşmesi” türküsünün sahibi Kadriye Yıldız hep gülümsedi.

Yüzünün hepsini göstermemek için gocaüstlüğünü (büyük kare desenli üstlük) dişleri ile tutarken bile gülümseyip, öndeki iki dişini sevimlice ortaya çıkarmaktan hiç çekinmezdi. Gülümsemenin insana kattığı ferahlığı bilip, aynı ferahlığı çevresine saçmaktan keyif alan insanlardandı.

Yüzü, kamburu olduğu için çenesini biraz yukarı kaldırınca tam görünür… oturunca da vücudunun ağırlığını çenesinin altına kıvırdığı sağ dizinin üzerine verir. Basma göyneyi (gömleği), ayak bileğinin üzerindeki basma şalvarı, ayağındaki tahta nalınları ile Koçarlı ilçesinin ve bütün köylerinin Aşçı Kadriye ninesi.

Gönül gücünü, cesaretini, her yanı ile güzel yaşama hırsını ve tatlı dilini, güler yüzünü ne siz sorun ne de ben yazayım… hele gönül işini hiçbirimiz dillendirmeyiz. Hiç kimse o konuyu konuşmaz ama herkes bilir.

* * *

Geceleri çın çın öten dağ eteğindeki evinin ışıklarını söndürünce başlar onun kendi hikâyesi.

Çivit beyazı Buldan çarşaflı yer yatağının içinde, beyaz çarşaf kaplamalı basma yorganın altına beni koynuna alır, yatar. Onun gözyaşları eşliğinde anlatılan hikâyeler de benim dimağımda resmedilmeye başlar ve bu şekilde, sessizlik akdi ile dertleşiriz. Birçok gece pazen içliğinin kollarına sildiği gözyaşları ile uyuyakaldığını biliriz.

Başımın altında, pazen içliğin içindeki kolunun hasır dokumaktan, ağır yemek kazanları kaldırmaktan kadın olduğunu unutup, erkeksi, pazulu, sert bir kola dönüştüğünü çocuk yanağım üzülerek fark ederdi. Kemikleşmiş parmakları saçımı okşamaya çalışırken, saçlarım kurumuş elinin çatlaklarına takılırdı.

Tepesinden bağladığı tülbentin bittiği ense hizasından göğsüne akan, uçları bez parçaları ile desteklenerek örülmüş, iki tenem örgülü ak saçı yüzüme değer. Halamın tenemli ak saçları, ocakta kaynatarak beyazlatılmış çarşaflar, basma yastığın gülleri, halamın gözyaşları, dimağımda resmedilmeye başlanan hikâyeler ve kahramanları, Güdüşlü ve bütün dünya zeytinyağlı ev sabunu kokusuna bulanır.

Beni ben yapan gerçeklerim ile halamın zeytinyağlı sabun kokan basma yastığının çiçeklerinde uykuya dalmayı pek sevdim. Boynumun altına uzattığı pazen içlikli kolunu hiç boş saymadım, geri çevirmedim; yüzümü iki tenemli ak saçlarının altındaki göğsüne yasladım.

Meğer genime nakşedilmiş; gülümsemesi, güzel sözleri bilip söylemesi, yaşama sevinci, cesareti ve özgüveni, yemekte elinin bolluğu ve lezzeti. Halamın koynunda, yanağım iki tenem örgüsünün arasındayken, sessiz bir akit ile anlaşabilmemiz bendeki bu nakışlardanmış. 

Yani gidenler mutlaka bizi biz yapan, bizden bir şeyler bırakıyor; marifet fark etmekte.

* * * 

Ölümü sıralı ve sıradan oldu. Genetik yatkınlıklar dışında, bize bıraktığı değerleri sonradan fark ettik.

TRT literatürüne giren, “Güdüşlü’nün Çeşmesi” adlı yöresel kadın oyunu türküsü gibi…

Sıradan bir köyde, sıradan birisi olarak yaşıyor olabilirsiniz. Yaptıklarınız ve yaşattıklarınız benciliğin ötesine geçip paylaşımcı, öğeler ise evrenseldir. Bu evrensel paylaşımlar sizi diğerlerinden farklı kılıp, sıradan olmaktan çıkarır ve buradaki sessizliği bozan ahenkli gereklilik sizsinizdir. Duygularınızı dile getirirken, bir seslenme yolu bulup, duyurma cesaretini gösterirseniz, cesaretiniz bir türkü olup sizi ölümsüzleştirebilir.

Ve hatta… mezarınızın sizin karakterinize uygun olmadığını düşünen bir evlat, sizin ona bıraktığınız duygu kalıntıları ile mezarınızı büyük bir çiçek saksısına dönüştürüverir. Ve siz mezarınız ile bile olsa, etrafınızın sıradanlığını bozmaya devam edersiniz.

“Annemin mezarı böyle olmamalı” deyip, İzmir’den sürekli gelerek annesinin mezarına çiçekler diken halakızı, ortaya insanı hoşça gülümseten bir ders çıkarıp, bıraktı. Halamın mezarına her mevsimde kendiliğinden gelişebilecek çiçekler dikti ve çiçekler tutana kadar İzmir’den gelip ilgilendi. Dağ Taşı tarlası gibi olup, efsunlu bir güzelliğe sahip köy mezarlığımızın ortasında çiçek açtı. Mezarlığa yaşam geldi.

Neredeyse bütün mezarların başından, kökü yerdeymiş gibi dimdik uzanan Dağ Taşı’ndan köy mezarlığımızda birçok mezar yeniden şekillendi, yeni mezarların farklı yapılmasına, bakımlı olmasına sebep oldu.

Halamın mezarı da her mevsim sırasını bekleyip açan çiçekleri ile diğer komşularına “madem varlığınızı burada sürdüreceksiniz, kendinizi gösterin” deyiverdi. Çiçeklerin sesini duyan ve davete icabet eden köylüm de halamın çiçeklerine, komşu mezarları çiçeklendirerek icabet etti.

Bir tanesi öylesine çiçeğe boğulmuştu ki mezar görünmüyordu. Mezar taşını gülerek ve sevinçle, çiçeklerini aralayarak bulup, okuyabildim.

* * *

Bir de her insanın kendine ait bir şiiri vardır, olmasından da yanayım. Yaşamınız boyunca bu şiiri arar bulamazsınız, arkasından koşar ama yetişemezsiniz. Öğretisini, dersini değerlendiremezsiniz.

Bulup yakalarsanız, “İŞTE BU” deyip ucundan nasibinizi alırsınız. Bulamasanız da şiir zamanı geldiğinde kendisi gelir mezar taşına konuverir. Bütün meziyet fark etmek ya da arkanızda sizin yerinize fark edecek, şiir peşinden koşan birilerini yetiştirip, bırakmakta. Asıl bu şekilde dünyada yaşamaya devam edebilirsiniz.
Mezar gibi sembolik yapılar sizi dünyadakilere, onlar sizi hatırlamak istediğinde hatırlatır. Fark ederek üretip bıraktıklarınız ise sizi sonsuza dek yaşatır.

Ben de babamın ardından koşup yetişemediği şiirini keşfedip, taşına konduruverdim. Şiir okumanın hoş rehavetini yaşamamış insanların anlamlı bir şiir ile dikkatini çekmek, şiir okutmak, okurken duasından da sebeplenmek hem de Fuzuli ile tanıştırmak maksatlı şiir ile kısa bir not düştüm.

Dost pervasız, hayat acımasız,

Zamanın da dur, durağı yok…

Dert çok, dert ortağı yok;

Hak kuvvetli, ahiret baki.

Fuzuli

700 yıllık bir mezarlıktan daha kalıcı öğretim sağlayacak bir yer düşünemiyorum.

* * *

Havada hafiften bir esinti var. Havadaki yel ile kavak yapraklarının sesi duyulmaya başladı. Esinti ağaç yapraklarından başlayarak, kırmızı kiremitli, beyaz kireçli kahvehanelerde yaşam belirtileri başlatmış, birkaç tahta sandalye ve tahta masa kapı önlerine konmuş.

Beyaz kireçli kahve önlerinin serinlemesini hızlandırmak, yolun tozunu yatıştırmak için kahvehanelerin önleri sulanır. Karşılıklı iki dükkânın önü sulandığında kuru yeri kalmayan, hafif meyilli yolun ortasından ilerlerken, çam ağaçlarının gölgesinden nasibimi alıp, yeni köprüden bizim oraya dönücem.

Sokaklarda ve evlerde çocuklukları ya da gençlikleri ile yani ben hangi döneminde tanıdıysam, bulundukları yerlerden herkesin selâmlarını alarak yoluma devam edeceğim. 

Sevgiyle kalın dostlar…

www.beklenengazete.com

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!