Aydın
20 Eylül, 2024, Cuma
  • DOLAR
    33.58
  • EURO
    36.76
  • ALTIN
    2577.6
  • BIST
    9881.23
  • BTC
    56398.2$

Güdüşlü’nün Çeşmesi ne hoş olur içmesi…

Güdüşlü’nün Çeşmesi ne hoş olur içmesi…
Literatürdeki bilgiye göre bu türkü, çeşme başında, su sesinin ritminden esinlenerek genç bir kadın tarafından yazılıp, bestelenmiş.

Güdüşlü’nün çeşmesi ne hoş olur içmesi, anne pek hoşuma gidiyor, yar ile dalga geçmesi.

Bağlarım çekirdeksiz bağlarım, bağlarım kara üzüm bağlarım, yârim asker onun için ağlarım.

Pembe grebimin oyası, yüzüme vurmuş boyası, anne hoşuma pek hoşuma gidiyor, yar ile dalga geçmesi.

Bağlarım çekirdeksiz bağlarım, bağlarım kara üzüm bağlarım, yârim asker onun için ağlarım.

Dağda tavşan yayılır, bıyıkları sayılır, çıkma güzelim dışarı, seni gören bayılır.

Haydi güzelim yana doğru yana doğru, kaldır kollarını bana doğru bana doğru.

Bağlarım çekirdeksiz bağlarım, bağlarım kara üzüm bağlarım, yârim asker onun için ağlarım.

* * *

Literatürdeki bilgiye göre bu türkü, çeşme başında, su sesinin ritminden esinlenerek genç bir kadın tarafından yazılıp, bestelenmiş.

Hatta Aydın ve civar bölgelerinde anonim ve derleme olmayan, yapan kişinin tanındığı, yakın tarihli tek türkü.

Mahalli ortamda ve kadınlar arsında bestelenip, yayıldığı için, tek enstrümanı “bakır ilgen” ya da “almiyon güğüm”, yani… bakır hamur leğeni ya da alüminyum su güğümüdür.

Hala bakır hamur leğeni ile çalıp oynarız, onun tok sesi bir başka oluyor.

Acı türküler yakılır, oyun havaları söylenir şarkılar da çığrılır (bağırılır). Sözleri gençlik heyecanı dolu bu türküden sonra, halamın akıbetini bildiğim için, ben yakılmış diyorum; sanki acının habercisi olmuş.

Bu türküyü duyduğumda Kadriye Halamın yüzü dimağımda gençleşiverirdi ve hala öyle. Zaten kısık, kapaklı Yörük gözlerinin içindeki pırıltı ve gülüşü hiçbir zaman yaşlanmadı.

Gülümseyince yüzünde çiçekler açan insan gördünüz mü hiç? Ben gördüm. Yaşarken gördüğüm üç halam ve iki amcam gülünce, yüzlerindeki derin ve kalın kırışıklıklar çiçek dallarına, gülüşleri ve parlak gözleri eşi menendi olmayan esmer güllere dönüşürdü.

Köy efsanesi gibi anlatılan birçok yaşanmışlıkları ve bu türkü de Terzilerin Salih’in gül bahçesinden bir tutamdır.

* * *

Toprak su testisi kuru halini atana kadar soluk benizli, anlamsız bir şeydir. Kullanılıp, suyu iyice içine çekip, kimyasını değiştirdikten sonra, kullanılmasa da renk tonunda bir kızıllık kalır.

Testi suya doymuştur artık, hatta bu suya doymuşluk testiye hem güzellik hem olgunluk katar, görüntüsünün güzelliğini ve hacmini ağırlaştırır.

Tarlalarda omuzlar üzerinde taşınarak, tepedeki güneşin ve toprağın sıcağı arasında kalan pamuk işçisine, taşıdığı serin suyu ile imdada yetişen bir hanımefendidir. Genç kızlar ellerinde sallaya sallaya çeşme başlarına seyirtirken de ağırlığıyla aheste yürümelerini sağlayan bir gereklilik oluverir.

* * *

Elindeki su testisi ile orta boylu, yanık esmer tenli bir güzelden bahsediyoruz…

Sırtından sallanan tenem örgüleri kendisi gülkurusu, iğne oyaları eflatun grebinin altından çıkıp, yürüdükçe beline çarpıp sağa, sola savrulan; ayak bileğinin üzerindeki iri güllü basma şalvarı ile nalınların topuklarının taşlara vurunca çıkan tıkırdaması bile kibar olan bir güzelmiş halam.

Bir de sevmeye ve sevilmeye güzel sözler yakıştırıp türküye çeviren, insana tatlı dilin ve daima gülümsemenin getirdiği naifliği de bu resmin en güzel yerine, bu emer güzelinin kalbine ve karakterine yerleştirip seyreyleyin.

PEMBE GREBİMİN OYASI’nın YÜZÜME VURMUŞ BOYASI dediğine göre, yanaklarının pembeliğinin nereden geldiğini halamı beğenip, ona bunu söyleyen birisi olmuş demek ki.

Ve bu genç kıza…. ÇIKMA GÜZELİM DIŞARI, SENİ GÖREN BAYILIR dedirtecek kadar yakışıklı, türkü çığırdığında sesi köyün öbür ucuna kadar duyulan, zurna sesli (yoğun ve uzun nefesli), sesi ve yakışıklılığı etraf köylerde bile tanınan bir genç oğlanı reva görün.

Sevgiye, sevmeye, sevilmeye hep güzel sözler yakıştırıp, kulak arkasına kıstırdığı Mercanköşk ve Itır yapraklarının arasındaki esmer kadife çiçekleri ile etrafa yaz kış bahar saçan genç bir güzel; sevgi sözleri ve bu çiçeklerin insanı hassaslaştırarak, alıp götüren kokularının duyguları ile yapılmış bir türkü; ve bu türküyü aşkından yakan bir Yörük güzeli.

Çeşme başında su sırası beklerken, yaptığı türküyü onu seven kişinin güçlü sesiyle, kendini göstermeden bağıra bağıra haykırarak söyleyip, köyü inlettiğini düşünsenize.

Ben bunu duydum duyalı halam adına hem seviniyor bir o kadar da halamı kıskanıyorum.

* * *

Yanık bağırları Güdüşlü Çeşmeleri’nin dağdan gelen tatlı suyu ile doldurulan toprak testilerin ağızları, çeşme etrafında kendisi çıkıveren yaban naneleri ile tıkanır.

Kulak arkasına kıstırdığı mercanköşk ve ıtır yaprakları, kendisi gibi esmer olup yaprağı da kokan kadife çiçeklerinin kokusunun da yardımı ile tepeden tırnağa çiçek yurduna dönen, Yörük güzelinin elindeyken bir başka şekilde görünür bu testiler.

Testiler onları tutan elin hem güzelliğinden hem heyecanından mıdır bilinmez, yangın yerinin kızıl közleri gibi alev topuna dönüverir. Testilerin topuklarından damlayan sularda bu heyecanın ter damlaları olsa gerek.

* * *

Bahçenin kanatlı kapısından girince temizliği ve titizliği ile namlı baba annemin yeri, göğü çiçeğe vurmuş bahçesindeki serin asma gölgelerinin altında, kireç vurulup beyaza boyanan devasa kayaların üzerine oturulup, fısıldaşılan aşklardan çıkan bir türkü bu.

Kireç vurulmuş büyük kayanın üzerinde dört halamı rengarenk greplerinin altından bellerine kadar süzülen tenem örgülü saçları, basma şalvarları, güllü nalınları ile birbirlerine aşklarını fısıldadıklarını söylerlerdi. Onlar  fısıldaşırken, yakışıklılığı ile namlı bir delikanlının, nereden geldiği belli olmayan uzun nefesli gür sesi ile GÜDÜŞLÜ’NÜN ÇEŞMESİ türküsünü çığırdığını da anlatılırken duymuşluğum var. Halalarımın birbirine pırıltılı gözler ile baktığını hep görür gibi olurum.

Vee…

Bu dört kızın bahçelerindeki kireç vurulmuş büyük kayanın üzerindeki aşk fısıltılarını değil ama bu türküyü, bu türküyü yazanı, yazdıranı, yazıldığı yeri biliyorum.

O büyük kireçli kayanın üzerinde oturup, etrafımda genç halalarımın hayali ile yıllar öncesinin uzaklığından gelen gür sesten, bu türküyü derinden duyuyor ve dinliyorum.

* * *

Adı aşk olan bu yoğun arzulama isteği bazen bir türküye gizlenen;

bazen bir grebin kenarındaki güle rengini veren;

bazen kanaviçe deseninde baş başa vermiş iki gonca deseni;

bazen bir kilime dokunmuş ayrı dallara konup kavuşamamış iki kuş modeli;

bazen zamanı geldiğinde mutlaka bardağınıza ısladığınız bir mevsim çiçeği;

bazen adını duyduğunuzda hızla çarpan bir kalp;

bazen de ölümünüzden sonra bile anlatılarak yaşatılacak kadar efsunlu bir hikayedir.

Aşk; zannettiğiniz gibi ilan olunup, afişe edilecek kadar gözle görülesi, duyunca ve bilince de anlaşılası bir şey değildir.

Aşk; “aşkını ifşa etmek” ile “alem duydu” niyetlerinin arasındaki farkın, inceliğinde gizlidir.

Aşk; kıymeti sizin niyetiniz ve değerleriniz ile belirlenen, ruhunuzda zamanlı, zamansız nadiren ya da bir kez açan sıfatsız bir çiçektir.

Aşk; kulağa fısıldanınca güzeldir.

Sevgiyle kalın dostlar…
 
Türkü lingi altta eklidir.. Dinlemek için lingi tıklayınız..

https://youtu.be/eY-fIWYp6io

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!