Yukarıdaki tabirlerin tekmilini birden Cuma günü Didim Belediyesi’nin hukuk tanımaz, kamu gücünü şahsi intikamları için kullanan, bunun içinde kamu görevlilerini maşa gibi gören yöneticileri tarafından Maril Otel önünde sahnelendi.
Kaçak bölümlerin olduğu iddiası ile yanına aldığı zabıta personeli, arkasına aldığı emniyet güçleri ve “emir erim ramazan” kıvamındaki avukat ile otele gelen zabıta müdürü, kendisine ve belediye avukatına sunulan Aydın 1. İdare Mahkemesi’nin“Yürütmeyi Durdurma”kararına rağmen adeta mafyavari tavır ve tehditlerle otel personelini zor kullanarak dışarı çıkartmış, bu kanunsuzluğa emniyet güçlerini de alet etmiş, tüm uyarı ve ikazlara rağmen otele milyonlarca liralık zarar verilmiştir.
Tüm bu kanunsuzlukları yaparken adeta efendisine hizmet için kendini paralayan kahya edası ile pozlar ve tavırlar sergilemiştir.
Bu kanunsuzluklar yaşanırken bir yetkili arayan iş insanı ve avukatlarının çabası, adeta sırra kadem basan yetkililer yüzünden boşa çaba halini almıştır.
Yazıktır günahtır. Yürütmeyi durdurma kararını tanımadan hukuksuz biçimde kırılan sökülen milyonluk otel bir milli servettir. Ortada bir hatalı işlem varsa da burası muz cumhuriyeti değil, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’dir.. Türkiye Cumhuriyeti’nde de yasalar geçerlidir.
Mahkeme’nin verdiği yürütmeyi durdurma kararını tanımadan ve yok sayarak,
“Ben yaparım sen gider bulabilirsen hakkını hukukta ararsın” zihniyeti son derece sakıncalı ve toplum huzuru açısından tehlikeli bir zihniyettir. Kamu gücünü insanlara baskı ve zarar verme aracı olarak kullanan siyasilere ve bunlara yol veren kamu görevlilerine de yazıklar olsun.
Bir kurumun avukatı nasıl olur da kendisine gösterilen mahkeme kararını tanımazlıktan gelir? Nasıl olurda “Ben yıkarım sende gider mahkemede hakkını ararsın” der? Nasıl olurda iş insanı aynı anda hukukunu koruyacak bir yetkiliye ulaşamaz?
Bu durum tıpkı 12 yaşındaki kız çocuğunun elini kolunu bağladıktan sonra “Ben şimdi sana tecavüz edeceğim, sende gidip hakkını hukukta ararsın” pişkinliğindeki tecavüzcünün tavrı ile aynı tavır değil midir? Peki hukuk ve kamu görevlileri bu durumda tecavüzcünün tarifindeki gibi mi işlemelidir, yoksa kız çocuğunun çığlığını duyduğunda müdahale mi etmelidir?
21 Ocak 2002 Cuma günü Maril Otel’de yaşananlar, gerek hukuki, gerek siyasi, gerek kamu yönetimi, gerekse insanlık adına tam da kız çocuğu, tecavüzcüsü ve kamu hukuku arasında yaşananlar gibidir.
Ortada iki tane mahkeme kararı varsa yapılması gereken, bunların sağlaması sayılacak üçüncü ve nihai bir kararı beklemektir. Eğer bu durum o anda sağlanamıyorsa yıkımı ertelemektir.
Kaykamakamından, Başsavcısına Didim kamusal yönetimi Cuma günü sınıfta kalmıştır.
Biz bu duruma yabancı değiliz. Daha önceki kaymakam beyde konutunu basan belediye başkanına karşı kamu vicdanını yaralayacak şekilde müsamahakar davranmış, Allah’tan ülkenin muz cumhuriyeti olmadığını gösterenler sayesinde havaalanında müdürlükle yaptığı yanlış kendisine gösterilmişti.
Sözün bittiği yerdeyiz.
Hakkında açılmış tecavüz soruşturmasından, su faturalarını sildirme suçlamasına (halk tabiri ile su hırsızlığı) kadar onlarca davaya rağmen hala o makamda oturan birinin şımarıklığının geldiği noktada onun kadar bu duruma göz yuman üst düzey siyasi ve kamu yöneticilerinin de suçu ve ihmali yok mudur?
Didim sokaklarında Cuma günkü olayla ilgili konuştuğumuz vatandaşın yorumu “Başkan kişisel intikamını alıyor, kendisi de turizmci geçinmesine rağmen gücünü ve yetkisini bir turizm tesisini kurtarmak yerine yıkmak için kullanıyor. Yerel basından takip ettiğimiz kadarı ile yüzlerce kaçak bina ve otel var. Bunların birçoğuna da aldıkları rüşvetler yüzünden dokunmuyorlarmış diye okuyoruz. Bu söylenti bile çok çirkin, hele birde doğru ise vay halimize” şeklinde.
Gerçekten de vay halimize.
Saygılarımızla.
AYDIN ŞAFAK
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.