Aziz Türk Milleti...
Bizler gerçek adaleti arayan insanlarız. Havuz medyası diye karşı tarafı suçlarken, aynı haltlar Millet İttifakı içerisinde gerçekleştiğinde susacak adamlar değiliz.
Bakın şimdi her adımı gayri ahlâkilik, gayri yasallık olan Kadıköylü Atabay ile ilgili skandalların kapatılıp, bir kahramanlık hikâyesine çevrilmeye çalışmasındaki kepazeliklere.
Olayın gerçekleştiği yer, Didim Marina.
Girişinden çıkışına, tüm mekânların içerisinde bile kameralar var.
Atabay ve yanındakilerin girişlerinden itibaren, ona dayak atanların geliş-gidişlerine kadar tüm görüntülerin olmaması mümkün değil.
Peki niye yayınlanmıyor?
Şimdi sizlere Atabay'ın dayak yediği mekânı ve yanındaki kişileri tanıtayım, olayın mağduriyet değil, nasıl bir skandal olduğunu iyi anlayın.
Atabay'ın dayak yediği mekân, Onur Çağlar'a ait.
Onur Çağlar kim mi?
Atabay'ın kendi evinde çekip kendi kasede aldırdığı grup zinası görüntülerinde yumoş halindeyken “Ben köylüyüm, Kadıköylüyüm” diye kendini tanımladığı olaylarda ve Söke Sulh Ceza Mahkemesi tarafından toplu tecavüz iddiasıyla Ağır Ceza Mahkemesi'nde Atabay ve diğer sanıklar hakkında dava açılmasına yönelik alınan kararda şüpheli olarak adı geçen, Belediye Meclis Üyesi Ali Çağlar'ın yeğeni...
Gelelim diğer isme...
Avukat Nizamettin Bulut...
Doğru Parti Genel İdare Kurulu Üyesi. Refah Partisi dönemi, İstanbul BŞB avukatlarından. Eski bir İdari Hakim. Hakimlikten ayrılıp, avukatlığa geçiş yapmış. O dönemden tanıdıkları şu an adli ve idari yargıda üst mertebedeler.
Şu olaylara konu Nehirsan Davası dahil, her taşın altından o çıkıyor.
Nehirsan Şirketi Danıştay'da 8 ve 14. Dairelerin hem de ortak kararıyla davaları kazanmıştı. Sonra belli ki bu arkadaş devreye girdi, o karar bozduruldu. Atabay isimli şahsın Danıştay'a girişleri de tespitli.
Bakın şimdi üst düzey bir bağlantıyı da ortaya koyacağım.
Avukat Nizamettin Bulut aynı zamanda Erhan Gülveren ile çok yakın.
Erhan Gülveren, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı ve Didim Eski İlçe Emniyet Müdürü. Atabay isimli şahsın, koruyup kollayıcılarından olduğu iddiaları herkesin dilinde.
Rahmetli babam, Devlet töreni ile gömülen, Emniyet Teşkilatının duayenlerinden idi. Tüm meslek yaşamları şeref ve efsanelerle dolu ailem de Emniyet Teşkilatı üyesidir.
Gaffar Okkan suikastında, 25 yaşında, iki metre boyunda dağ gibi damadımızı, başında bir şarjör mermiyle toprağa verdik. Yunus ekiplerinden teröre yeni geçiş yapmış, izinli olan arkadaşı yerine o gün göreve çağırılmıştı. Pusudan çıktıkları halde geri dönüp son mermilerine kadar çatıştılar. Bindikleri motora el bombası atılıyor, yere düşüyorlar. Yanındaki arkadaşı şehit edildikten sonra çatışmaya devam ediyor. Mermisi bitince yaralı halde şehit arkadaşının şarjörünü almaya çalışırken yanına gelen vatan hainleri, kaleşnikof namlusunu başına dayayıp bir şarjör mermi boşaltıyorlar.
Yürek ister o şehitlerin gösterdiği cesarete yürek!..
Teşkilat mensubu aile bireylerimizin de bizzat içinde bulunduğu vatan evlatları o cani sürüsüne gerekeni yaptılar, kanımızı yerde bırakmadılar. Bu da bizler için şeref madalyasıdır.
Peki o evlatlar böylesine destansı şehadete ererken Emniyet Genel Müdür Yardımcısının adının, böyle kendi evinde seks kasetleri çekip dünyanın diline düşen, adı tecavüz, yolsuzluk, usulsüzlük iddialarıyla anılan bir şahıs ile birlikte anılması, doğru bir şey midir?
O şehit elbiseleriyle sulanmış elbiselerin şerefini korumak bizlere kalmayacak, elbiseyi taşıyanlar kendileri düşünecek.
Sayın Adalet Bakanımız, olaylara bizzat el koydu.
Sayın Savunma Bakanımız, olaylara bizzat el koydu.
Şimdi Sayın İçişleri Bakanımız ve Bakanlık yetkililerinin de olaylara el koyacaklarına canı gönülden inanıyoruz.
Bizler kim olduğumuzu hiç saklamadık. Atadan dededen vatan-millet-bayrak-devlet şuuruyla yetişdik. Atatürkçü Türk Milliyetçisi olduğumuzu kimseden saklamadık. Devlet kayıtlarında ne olduğumuz mevcuttur. Ne Fetosundan kaçtık, ne aposundan korktuk. Dişe diş göğüs göğüse verdiğimiz mücadeleler, hem kamuoyu hem devletçe çok iyi bilinir.
Neslimiz gereği Türk Töresine, aslımız gereği İslamın adalet ve liyakatine inanırız.
Güçlünün değil, haklının yanında oluruz.
Zengin ile et yiyeceğimize, ırgat ile tarhana içeriz.
Mazlumları kollamak önceliğimiz, zalimlerle hesaplaşmak başlıca ereğimizdir.
Önce bunlar bilinsin, şimdi sorulara devam.
1- Didim Marina'nın her yanı kamera doluyken olayın başlandıcından sonuna kadar görüntüler nerdedir?
2- Görüntüler mevcut değilse kimin talimatıyla kameralar kapattırılmış veya görüntüler sildirilmiştir?
3- Medyada bazı organların yayınladığı fotoğraflarda kahverengi bir bayan çantası ile şalı görülmekyedir? Bu şal ve çanta kime aittir? Kamera görüntüleri yok deniliyorsa, bu neleri gizlemek içindir?
4- Atabay ve beraberindekiler ile Atabay'a dayak atanların alkol-madde testleri yapılmış mıdır?
5- Atabay neden devlet hastahenesi değil öncelikle özel hastahaneye götürülmüştür? Alkol ve madde testinden kaçırılması için mi?
6- Pandemi yasakları gereği gece saat 21.00’den sonra tüm mekânlar kapalıyken, Atabay'ın seks kasedi ve tecavüz davasındaki iddialarda başrol isimlerden biri olan Belediye Eski Meclis Üyesi Ali Çağlar'ın yeğeni Onur Çağlar'a ait içkili-cafe bar neden açıktır? Bunu sadece ilgili devlet organlarına sormuyorum, Didim halkı ve esnafına da soruyorum.
7- Atabay'ın şoförü ve koruması neden yanında değildi? Hangi araçla, kimlerle, nasıl gittiler? Didim Marina'da çiftleşen kedileri bile görebilen onca kameraya rağmen olay öncesi anı ve sonrasına ait görüntüler nerededir? Kamuoyunu aydınlatmak için neden yayınlanmıyor?
8- CHP İlçe Başkanı Nurettin Koçak, hani Atabay'a sövüp sövüp sonradan Didim’deki rant çetesine dahil olup düzene uyan Nurettin Koçak, gece kin, nefret, hakaret dolu söylemlerle halkı nasıl sokaklara inmeye çağırıyor? Pandemi yasakları var, gösteri ve yürüyüş yasakları var, devletin kolluk kuvvetleri var. Sen kimsin ki milleti sokağa çağırıyorsun?
9- CHP İl Başkanı Ali Çankır. Ali ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin? Kendi evinde çektiği grup seks kasedini kendi mahkemede itiraf eden bir belediye başkanı savunulmaz, yanında durulmaz, istifası istenir. Bizim meşrebimiz sizin kadar geniş değil. Rezaletlere, adaletsizliğe sizler gibi sessiz kalacak adamlar değiliz. Gayri ahlâkilikler, gayri yasallıklar bir tarafa günah bir tarafa hak olmaz hemşerim!..
Cumhur İttifakında olunca ben dahil hepimiz nasıl kınıyor, dillerimize pelesenk ediyorsak bu tarafta olunca sessiz mi kalacağız?
Yok Didim'deki Emniyet-Jandarma-Savcılık makamlarına güvenmiyorlarmış da ondan Adnan Menderes Üniversite Hastanesi'ne sevk etmişler.
Sen şuna Atabay'ı alkol ve madde testinden kaçırmak için kılıf arıyoruz desene.
Didim-Söke ve Aydın Devlet Hastanelerinde kan ve alkol testine girmemek için kaçırdığnız Atabay'a, ADÜ’de testsiz darp raporu almak için bu kılıfı uydurduğunuzu söylesene Ali.
O testler yapılsa takke düşecek kel görünecekti.
Akif Hamzaçebi denen, seçim öncesi kendisi aday olamadı diye istifasını verip İmamoğlu'nun seçilmesini engellemeye kalkacak kadar ihanet içindeki şahıs ile sen önce bu sorulara cevap vereceksiniz, sonra insan içine çıkacaksınız...
Bu kadar olaya rağmen niye CHP yerinde sayıyor diye sürekli bahaneyi başkalarına buluyorlar.
İşte CHP içinde milyonlarca vatansever, adalet ve karekter sahibi insan varken bulup bulup bunları göreve getiren klikler yüzünden CHP yerinde sayıyor.
Oy patlaması yapması gereken parti, Kemal Kılıçdaroğlu'nun linci, ölümü, diri diri yakılmayı göze alıp yollara düşmesine rağmen, bu klikler yüzünden bir adım ilerleyemiyor!.. Halk yaşananları görünce iktidar alternatifi olması gereken CHP'ye yönelmiyor.
Emin olun gerçek bilgidir, Kemal Kılıçdaroğlu bile Atabay için, “En büyük hatam” diyor, bildiğiniz nefret ediyor.
Aydın ziyaretinde resim karesine bile sokmadı bu şahsı.
Şimdiyse gerçekleri gizleyip, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nu gerçekten siyasi anlamda çok zor duruma soktular.
Sayın Kılıçdaroğlu...
Kan testi ve alkol muayenesi yaptırmaktan kaçan biri sizce tüm gerçekleri saklayıp, takla attırıp bunlar da ilerleyen süreçte ortaya çıkınca, sizleri çok zor durumda bırakmaz mı?
BAŞTAN SONA SÜRECİN SEYRİ
Aziz Türk Milletinin asil fertleri, Kutlu Türk Devleti'nin satılmış üç beş kişi aksine hala ezici çoğunlukla varolan yiğit erleri. Yazacaklarımı iyi okuyun, hepsi yasal belgelerden alınmıştır.
Sonra Didim'deki gerçek rant çetesinin kim olduğu, halkı nasıl zulüm ve baskıyla soydukları, kendilerini devlet içinde devlet ilan edip seçilmiş tiran gibi hareket ettiklerini sizlere ispatlayalım.
Rüşvet devlete kafa tutmaktır çünkü devletleri devlet yapan ilk kural vergi toplama yetkisinin gaspıdır. Atabay isimli şahıs etrafında siyaset-devlet-medya-iş dünyasından bir avuç müptezelin oluşturduğu gerçek Didim Rant çetesini bir bir deşifre ediyoruz.
Herkes müsterih olsun, devlet ve siyasetin en üst katları da bizleri dakika dakika takip ediyor, namussuzlar karşısında namuslular ezici çoğunlukta ve daha güçlü.
İbretlik yapacağız bu gerçek rant çetesini.
Didim'deki sürecin nasıl başladığını sizlere dünkü yazımda anlatmıştım. Ahmet Orak Mardinli bir iş insanıydı. İnşaat Turizm-Otelcilik alanında yatırımlara başladılar. İddia edildiği gibi Süryani değildir, içki bile içmez, namazında, niyazında orucunu bile kaçırmaz. Kaldı ki Süryani doğmak suç değildir.
Ülkesine yatırım yapmak isteyen Mardin kökenli dünya çapında isme ve sermayeye sahip Süryani kökenli iş insanları tarafından oluşturulan 300 milyon euroluk bir yatırım planlamaları vardı.
CHP'li Didim belediye Başkanı Mümin Kamacı döneminde Belediye Meclis kararı ile Ahmet Orak ve ortaklarının Altınkum'da satın aldıkları kendi mülkleri üzerine inşaat projesi onaylandı. Kamacı CHP’den aday gösterilmeyip DSP’den seçime girince Atabay kıl payı farkla seçildi.
İlk işi, Kamacı'ya destek veren gariban işçilerden iş insanlarına herkese çökmek oldu.
Gariban işçi Levent Bakay'ı hiç bir iş güvenliği önlemi almadan, sadece Mümin Kamacı yanlısı olduğu için yıkıma gönderdiler. Yıkım sırasında yıkıntıların altında kaldı ve vefat etti.
Bu Atabay tayfası sonra ne yaptılar biliyor musunuz?
Garibin evine ziyaret bahanesi ile gidip, iş güvenliğine yönelik hem de sıfır malzemeleri çaktırmadan bıraktılar, “Biz vermiştik o kullanmamış” demeye kalktılar. Utanmasa daha ileri gidip, “rant çetesi söyledi Levent Bakay kendisini öldürdü” diyeceklerdi bu yüzsüzler.
Yetmedi bilirkişileri ayarlamaya kalktılar.
Bunların hepsi müfettişlerce tespit edildi, dava doyasında ve dava 7 yıldır sallana yuvarlana sürüyor. Hatta Atabay'ın o dönemki koruması, Atabay'ın Levent Bakay ve diğer gariban işçileri husumete dayalı kasıtlı şekilde ve de hiç bir önlem almadan talimatla oraya yolladığını mahkemede beyan etti. Cana doymayan Atabay ile Didim'deki gerçek rant çetesi, ardından Ahmet Orak ve ortaklarına musallat oldular.
Bakın Aziz Türk Milleti'nin asil fertleri. Yasa nasıl çalışır.
Bir belediye meclisi kararı değişecekse, yine belediye meclisi tarafından alınacakyeni bir kararla değişir.
Atabay ne yaptı?
700 bin lira rüşvet istediler, verilmeyince kararı belediye meclis kararı olmadan yok saydılar. Yine ayaklarıyla kanunları gözardı edip, adamların imar planındaki projelerini iptale kalkıştılar. Daha sonra Danıştay'ın 8 ve 14. Daireleri ortak kararla Ahmet Orak ve Nehirsan Firmasını haklı buldu.
Bunlar yukarıda belirttiğimiz bağlantılarını kullanarak, o kararı da bizzat oraya giderek iptal ettirdiler.
Nasılsa harami düzeninden akan rüşvet havuzu geniş.
Kimi hatır katır, kimi rüşvetle yapıldı bu işler.
Nehirsan firmasındaki Süryani ortaklar illallah getirdi, ortaklıktan ayrılıp 300 milyon euroluk yatırımı İspanya ve Yunanistan'a yaptılar, oralarda kahraman oldular. Didimlilere de açlık, yoksulluk, sefalet ve skandallar zinciri miras kaldı.
Ardından Nehirsan Firması konuttan zaten yasal hakları olan otel projesine döndüler. İnşaatlarını tamamladılar, ruhsat başvurusu yaptılar, yıllardır Atabay talimatıyla başvuruları orada sürüncemede bekliyor.
Otele su bağlatmadı bunlar su!..
Bu otele su bağlatmayan Atabay'ın kendi otellerinin 71 bin liralık su borcunu sildirdiği, iki kez bilirkişilerce tespit edildi. Atabay, kimin sildiğini bilmiyorum diye topu üzerinden atmaya kalktıysa da, gerçekler eninde sonunda gün yüzüne çıkıyor.
Atabay otellerinin su paralarının silindiği yazılım yine Atabay tarafından kurdurulmuş, onun da ihalesine fesat karıştırıldığı ortaya çıktı.
On milyonlarca liralık yatırımı, yüzlerce aileyi, aile fertleriyle beraber binlerce garibanı açlık-sefalete sürüklediler bu salgın sürecinde. Otelin yasal su bağlanması talebi için görüşmeye giden su şefi bile görevinden oldu. Yıllardır ruhsat taleplerine cevap vermedikleri insanların, gidip ekmeklerine mühür vurdular, binlerce insanı açlık-yoksulluğa terk ettiler.
Bu Didim'deki gerçek rant çetesinin ne halt olduğunu anlatmaya devam edeceğiz.
“ATABAY EVİNİ KENDİ KURŞUNLATTI..”
Şu Atabay isimli şahsın evinin kurşunlanması olayı var ya, o gerekçeyle Ahmet Orak dört ay cezaevinde kaldı. Dava halen sürüyor. Evi kurşunlayan şahıs mahkemede gerçekte kendisini Atabay'ın tuttuğunu, suçu Ahmet Orak'a yıkmasını istediklerini itiraf etti. Şahsın mahkeme ifadesi bu.
Bu Atabay denen şahıs hakkında, sayıştay ve mülkiye müfettişlerince yapılan soruşturmalarda, 50’nin üzerinde yolsuzlük-usulsüzlük olayı tespit edidi. Bunları da yayınlayacağız.
Adli ve İdari kurumlarda ha bre sallanıp duruyor dosyalar.
Devede doğru yer bulursunuz, Atabay ve Didim'deki gerçek rant çetesinin eylem-işlemlerinde bulamazsınız.
Bu güruh son olarak ne yaptı biliyor musunuz?
Kürt kökenli iki çocuk annesi bayanın toplu tecavüz iddialarına ilişkin davada Didim Cumhuriyet Savcılığı’nca verilen takipsizlik kararı, Söke Sulh Ceza Hakimliği’nce bozuldu.
Bizler kararı öğrendik. Atabay ve diğer şüphelilerin Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına yol açacak dosyada gizlilik kararı olduğu ve adaletin hukuk yoluyla tecelli etmesi için müşteki bayan dahil hepimiz sustuk.
Bizden, müşteki bayan ya da avukatından bu konuda tek bir sözlü ya da yazılı haber, yorum duydunuz mu? Hayır...
Fakat Atabay ve Didim'deki gerçek rant çetesi ne yaptı?
Rant Çetesi'nin kozmik odasının bulunduğu Ales Otel'de bir otel dolusu yandaş gazeteciyi topladılar. Sonra dosyanın gerçek seyrini değil, Savcılığın verdiği ve üst mahkemece bozulan kararını yayınlattılar.
Gizlilik kararına rağmen. Attıkları başlıklar, “Kumpas çöktü-Adalet yerini buldu!..”
Adalet yerini buldu da Atabay ve Didim'deki gerçek Rant Çetesinin Ağır Ceza'da yargılanmalarının önünü açarak yolunu buldu.
Gördüğünüz gibi bu kadar alçakça, ahlâksızlıkların, yolsuzlukların, hukuksuzların bu kadar hoyratça yapılıp, yapan tarafın yani Atabay ve ona sahip çıkanlarca rant çetesi yalanıyla aslında mağdur ve mazlum olanlara yıkıldığını delilleriyle ispatladık.
Hıştt Akif, Serin Akif...
Kendi Belediye Başkan adayı olamadı diye istanbul'u, Millet İttifakını, Cumhuriyet’i satmaya kalkan, seçim önü “ben olamadıysam dünya yansın” diye istifa eden, Atabay denen kasetçi şahsı hem Aydın, hem ülkenin başına bela eden serin Akif.
O kadar yüreğin varsa, bunları da paylaş şahsi hesabında...
Siyasette seni iki ayağının üzerine bastırırsak namerdiz. Bu kadar skandallar, bu kadar kepazelikler, bu kadar acılar hep senin eserin.
CHP ve Millet İttifakının boyunu büktün, hala zeytinyağı gibi su üzerine çıkmaya çalışıyorsun. Çı-ka-ma-ya-cak-sı-nız... Serin Akif!..
Beni iyi dinle. Milyonlarca CHP’li ve Millet İttifakı’na oy veren vatanseverlerin yüz karalarısınız sen ve elemanın Atabay. Adaleti - hukuku – siyaseti – medyayı - iş dünyasını o kadar hukusuzluğa, skandala mahkûm ettiniz ki adli ve idari kurumlarda sallanınca, insanlar böyle ihkak-ı hak yoluna baş vuruyor. Bir de utanmadan milleti sokaklara çağırıp, kepazeliklerinize takla attırmaya çalışıyorsunuz.
İzletin madem Atabay'ın, “Ben köylüyüm, Kadıköylüyüm” diye kendi kasete aldıkları kendi icraatlarını. Buna rağmen o meydanda toplanan olursa zaten ahlâkını kaybetmiş, gözü dönmüş, insanlıktan çıkmış, meşrebi geniş bir güruhtur.
“TAKLA ATTIRAMADIKLARI ÇETENİN SAKLAYAMADIĞI GERÇEKLİK -RÜŞVETİN İSPATI VE NASIL AKLANDIĞIMEDYANIN PESPAYELİĞİ
AK Parti-MHP bloğunda bu tip olaylar olduğunda alıp dönüp yayınlayan yerel ve ulusal medya, bu konuda rant için gerçekten çok rezil durumda.
Başta Tele 1 Merdan Yanardağ, Cumhuriyet Gazetesi ve anketçi Kemal Özkiraz, hepinize yanıt vereceğim şimdi.
Yerel medyadaki ar damarı çatlamışları adam yerine koyup, onlara söze bile gerek görmüyorum.
Sizlere dün dediğim çıktı, “Bu zavallılar Atabay'ın kendi evinde yapıp kendi kasete aldırdığı grup zinası görüntülerini aklamak için, neredeyse o seks kasedi değildi, Atabay Kabeyi tavaf ediyordu derlerse şaşmayın” demiştim, bugün gerçek oldu.
Zil zurna sarhoş olduğu ortaya çıkmasın diye gittiği hastanede alkol ve kan testinden kaçan Atabay için, “Kahve içiyordu” yazdılar.
Ulan müptezeller, orası Cafe-Bar...
Atabay'ın tecavüz soruşturması ve kaset olayında iş birlikçisi Ali Çağlar'ın yeğeni Onur Çağlara'a ait Bar. Gece gece koruması ve şoförü olmadan ne işi varmış, neden kan testi ve alkol muayenesinden kaçmış, kamera görüntüleri nerde, oradaki kahverengi bayan çantası ve şalı kime aitmiş, bunlardan tekini bile sormadınız.
Bunları Tele 1 - Cumhuriyet gibi kurumlarda sormadı.
Demek ki onlar da harami düzeninden elde edilen rüşvete dayalı kaynaklardan kendilerine yapılan yardımlara fit olmuşlar.
Be meşrebi genişler!...
Millet İttifakı içinde sizlerle beraberim, programlarınızı izler, yazılarınızı okurum, kıt kanaat yardım olsun diye gazetelerinizi alır, eş dost üzerinden bağışa davet ederim ama sizlerden artık utanç duyuyorum.
Be benim sapkınım evladır diyenler!..
Girin internete, Atabay'ın kendi evinde yaptığı, kendi kasete çektirdiği grup zinası görüntüleri izleyin. Ondan sonra tek soru sorun;
“Bu şahıs belediye başkanı. İstifa etsin mi etmesin mi?”
Biz Abdürrahim Karakoç gibi, “Kena yapsa da aynı Yunan yapsa da aynı” felsefesindeyiz. Sizler, her türlü yolsuzluk ve ahlaksızlığa bulaşmış, gariban hem de CHP’li bir işçinin bilerek öldürülmesinden, süren davalar hariç Sayıştay ve Mülkiye müfettişlerinde 50’nin üzerinde yolsuzluk usulsüzlük dosyası bulunan bir kişiden elde edeceğiniz harama bel bağladıysanız, zaten bitiksiniz.
Cevap verin!... Bu olaylar Cumhur İttifakı'nda yaşansa, aynı tepkiyi mi verecektiniz?
Bir yumurta yapıp dokuz mahalleye duyuran tavuklar gibi, 24 saat, “AK Partili belediye başkanı evinde grup zinası yapıp kasede çekmiş. Mahkemede önce inkâr edip sonra kabullenmiş” diye yayın yapardınız.
Bu mu ahlakınız? Bu mu meşrebiniz?
Gittiniz bir de işi Özışık kardeşlere bağladınız.
O kardeşler hakkında en ağır yazılardan birini, ben yazdım.
Bu rant çetesi haberinizle onların ilişkisi ne?
Sizlerin menfaat için görüp görmezden geldiklerinizi halka duyurdular.
Merdan Yanardağ diyorsun ya; “Sedat Peker'in kimliği, söylediklerinin doğru olmadığı anlamına gelmez...”
Aynı kural Özışık kardeşler için de geçerli.
Sizin de beslendiğiniz Didim'deki gerçek rant çetesi siyaset-devlet-medya alanlarını kapatınca, onlar da olayların sesi oldular. Sizin kumpas dediğiniz toplu tecavüz iddiaları, davaya dönüşme yoluna girdi.
Kepazesiniz kepaze.
Mehmet Özışık tanık sıfatıyla ifade veriyor, adamın evi basıldı, rant çetesinden bir milyon liranın 700 bin lirasını almış onlar bulundu dediler, adamlar hakkında yakalama kararı var dediler, hepsi yalan.
Ortada ne para var ne rant çetesi.
Çete sizlersiniz Merdan efendi sizlersiniz...
Biz delilli konuşuruz. Düşmanımız bile olsa adalete, gerçeklere bakarız. Ne bizim sapkınımız iyidir deriz ne de benim hırsızım çalsın bana da versin zihniyeti güderiz.
Millet ittifakı neyi savunuyor?
Cumhuriyet değerlerini.
Onlar nedir?
Ahlak-Fazilet-Adalet-Liyakat.
Kahraman yapmaya kalkıştığınız, üç kuruşluk reklâm ve kitaplarınızı satın alma karşılığı ruhunuzu sattığınız Atabay isimli şahısta ne var?
Gayri ahlâkilik - gayri yasallık – zulüm - riya ne ararsanız mevcut.
Tele 1- Cumhuriyet Gazetesi.
Doğu – Güneydoğu’daki savaşçı taburlara Efeler - Zeybekler denir bu ülkede. Harp okulları mezuniyet törenlerinde Zeybek oynanır. Atatürk'ün adıdır Sarı Zeybek. İşte sizin savunduğunuz Atabay denen şahıs yüzünden Aydın'ın adı zeybeklikle değil, “Tayland seks turizm merkezi” gibi anılır oldu.
500 kilometre öteden şoparlık yapmayacaksınız, gelip araştıracaksınız.
Bizim mezarlarımız burada, bizden iyi mi bileceksiniz olayları.
Siz paraya tapın, biz atalarımızın izinden, Atatürk çizgisinden dönmeyeceğiz.
Sizler gibi Atatürk adı ardına saklanıp menfaat için her türlü ahlâksızlığı aklayıp, paklamaya kalkmayacağız. Atatürk yolundan ayrılmayacağız, Cumhuriyet ilkeleri ve ahlâkını savunacağız.
Ana tarafım Selanik Yörüğüdür. Bizden daha iyi Atatürkçü olamazsınız. Kullandırmayacağız Atamızın adını sizler gibi adamlıktan çıkmışlara. Sizden olsa olsa Baba Tahir olur.
Baba Tahir, eskilerde Bab-ı Ali yokuşu yani medyanın paracı - kaporacı isimlerindendir.
Kendisine İstanbul Belediyesi'nden gelen para kesilince, “Terkos gölüne domuz düştü” diye haber yapar. Tabii ortalık ayağa kalkar. Sonra parayı bayılırlar, hemen yeni gazete basar; “Terkos gölüne düşen domuz değil, ahu gözlü ceylanmış...”
İşte siz busunuz... Çok da yüreğiniz varsa bizi programlarınıza davet edin, tüm ülke gerçekleri delilleriyle öğrensin.
“NEYZEN SENDROMU...”
Aziz Türk Milleti...
Bir kaç yıldır, Danışman Dr. Erkan Karaarslan'a kurulan FETÖ kumpasıyla ilgili gerçekleri ortaya koyuyoruz. İşin başında bizleri de devlet içindeki ve çevremizdeki kumpasçılar tarafından kullanılmış, devlet eliyle kumpasın çökertilmesi ardından her şeyi kamuoyunun gözleri önünde sermiştik.
FETÖ bahanesiyle FETÖ ile hiç ilgisi olmayanların servetlerine nasıl el konulduğunu ve sistemin nasıl işlediğini çözümleyip, buna sosyolojik tanım olarak, “Mala çökme operasyonu” demiştik. Bakın herşey ortaya çıktı, şimdi tüm kamuoyu mala çökme operasyonu başlıklı sosyolojik tanımımızı kullanıyor.
Dr. Erkan Karaarslan kendisine, iş ortağı ile devlet ve medya içindeki sivil unsurlar dahil bir çete tarafından kumpasa uğradığını, bunun siyasetle bir ilgisi olmadığını tüm süreç boyunca savunmuştu. Dedikleri bir bir çıktı. Bizler de hepsini kamuoyu – siyaset – devlet - medya kurumlarına aktardık.
O dönemde Dr. Erkan Karaarslan'dan yalan beyan istediler.
Bu yolla başta Ekrem İmamoğlu dahil, CHP’li pek çok belediye başkanı zan altında kalacaktı. Adam hücrelerde yattı, mal varlığından oldu, “Bunu hangi partiden olursa olsun kimseye yapmam, yalan beyan ile kimseye iftira atmam” dedi. Afaki servet tekliflerini de elinin tersiyle itti.
Devlet ve yargı organları kumpası belgeleyip sorumlularını tespit ettiği ve bazıları yargı önünde ceza aldıkları halde, 60 davadır gidip geliyor. Yine de ağzını açıp tek kelime etmedi. Sonunda İstanbul'daki davaların tümünden kesin beraat etti.
Dr. Erkan Karaarslan hücrelerde yatıp, mal varlığını kaybetmesine, adı ahlâksızca iftiralarla lekelenmesine rağmen başta Ekrem İmamoğlu hiç kimse aleyhine yalan beyanda bulunmaz, servet tekliflerini elinin tersiyle iterken, bu Atabay isimli şahsın abisi ve hamisi Akif Hamzaçebi ne yapıyordu gördünüz dimi?
Kendisi aday olmamadı diye CHP Genel Sekreterliği’nden hemen seçim önü istifa etti, İmamoğlu - Millet İttifakını yakmak için resmen sabotaj yaptı.
Bizler ise Dr. Erkan Karaarslan ile beraber ya musalla ya mapus diye her baskı ve teklife rağmen kumpaslara alet olmadık, İmamoğlu'nu ve Millet ittifakını harcatmadık. Bu Akif Hamzaçebi denen, Atabay isimli şahsın hamisi, kendi kibir - ego ve hırsları için herşeyi, yıkmaya, yakmaya, satmaya kalktı.
Akif Efendi, Akif efendi…
Küçük oğlum o süreçte işinden izin alıp, İstanbul'da dört gün çuvalların üzerinde yattı. Sen ve senin gibiler mi verecek bizlere vatan - millet - devlet - bayrak sevgisini. Bizden daha iyi mi bileceksiniz gerçek rant çetelerinin kim olduğunu? Ortada bir rant çetesi varsa o da sizsiniz... Bizler gibi kaç vatan evladı bulacaksınız servetleri tepip “ya musalla, ya mapus” diye ülkenin kaderini değiştiren...
Sayın Kılıçdaroğlu...
Bakın bizler o kadar bedel ödedik. Millet İttifakı ve İmamoğlu'nu satsaydık şu an ülkenin ve sizlerin hali ne olurdu onu düşünün. Bu konuda sizlerden teşekkür mü bekledik, maddi çıkar mı istedik, bir kez kapınızı çalıp madalya takın mı dedik.
Müptezel tayfasına mı inanacaksınız, bizlere mi?
Didim'deki gerçek rant çetesi, sizleri de sürekli yanılttı. Gerçekler ortaya çıkınca, tam falso durumunda kalacaksınız. Neden kan testinden hastahane hastahane kaçıyorlar?
Aziz Türk Milleti..
Şimdi sizlere yeni sosyolojik tanımı anlatacağım.
Tam kovboy filmlerinin zirve yaptığı dönemdir. Kovboy filmi geldi mi Cuma saati gibi kimse ortada kalmaz, herkes sinemalara akın etmektedir. Neyzen Tevfik hariç. Bir gün herkes koşa koşa kovboy filmine giderken, Neyzen Tevfik'e sorarlar; “Üstad sen neden hiç kovboy filmine gitmiyorsun? Kızılderililer beyaz kadınları kaçırıyor, kovboylar kızılderilileri öldürüp kadınları kurtarıyor.”
Neyzen nargilesinden bir duman üflüyor ve diyor ki;
“Kızılderililerin elinden kurtarıyorlar da ne oluyor? Sonra kendileri tecavüz ediyor...”
Didim'in durumu budur...
Oradaki gerçek rant çetesi yüzünden, Millet İttifakı’nın ülke çapında kaybını siz düşünün.
İşte bu gayri ahlâkilikleri, gayri yasallıkları sınır dışına taşan Akif Hamzaçebi ve Atabay denen şahıslar yüzünden, bugün durum aynen budur.
O yüzden kamera görüntüleri, resimlerdeki kahverengi bayan çantası ile şalın kime ait olduğu, Atabay'ın neden korumasız ve şoförsüz oraya gittiği, kimlerle gittiği, neden kan ve alkol testlerinden kaçtığı saklanmaya çalışılıyor.
Gök girsin kızıl çıksın yemini edip bu meydana indiysek, şundan emin olun;
“Bu kahpe düzene boyun eğen namerttir...”
Sayın Meral Akşener'in toplumun gönlünde taht kurduğu cümlesiyle son verelim yazımıza; “Tek kişi kalsam da, ölsem de, öldürülsem de and olsun bu yoldan dönersem namussuzum, şerefsizim...”
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.