Yörük kültürünü yaşatan Burdurlu üç usta
Teke yöresinin başkenti Burdur’un, merkeze bağlı Aziziye köyünde Şükrü Acar, Kabak kemaneyle Yörük kültürünü yaşatmaya devam ediyor:
1- Yörüklerin yaşadığı Aziziye köyünde doğup büyüyen Şükrü Acar, askerden geldikten sonra müzikle uğraşma kararı alıyor. Köyde daha önce sıkça çalınan ancak son dönemde unutulmaya başlanan kabak kemaneyi yaşatmak isteyen Acar, bu enstrümanı evinin önünde oluşturduğu küçük bir mekânda yaparak, isteyenlere hediye olarak veriyor.
Şükrü Acar bu konuda yaptığı açıklamada; köyde yaşayanların 15-20 yıl öncesine kadar yaylalara göç ederek, çadırlarda kaldıklarını ancak bu geleneğin zamanla yok olduğunu anlatıyor. Kendisinin de yaklaşık 20 yıldır kabak kemane yaparak Yörük kültürünü yaşatmaya çalıştığını belirten Acar, köy halkının da bundan mutlu olduğunu söylüyor.
Şükrü Acar, eskiden köylerinde çeşitli eğlenceler düzenlendiğini ve orta oyunları oynandığını hatırlatarak, bu tarz kültürel etkinliklerde kabak kemanenin sıkça kullanıldığını ifade ediyor. Acar; “Şimdi gençler gitara, saza yöneliyor. Teknoloji maalesef eski kültürleri yok ediyor. Şimdi kabak kemaneye yönelen az. Ben Yörük kültürünün yaşatılmasını istiyorum. Bunun için de yaptığım kabak kemaneleri isteyen herkese veriyorum. İsteyen herkesin enstrümanı çalmasını istiyorum” şeklinde konuşuyor.
Burdur’un merkeze bağlı Aziziye köyünde yaşayan Şükrü Acar, kabak kemaneden önce köyde, telleri bağırsaktan yapılan “oyma tahta kemane” bulunduğunu, daha sonra telleri metalden yapılan kabak kemanenin üretilmeye başlandığını belirtiyor.
Aziziye köyü muhtarı Mehmet Ali Akman ise,385 haneli köyde 703 kişinin yaşadığını ve bu kişilerin büyük çoğunluğunun Yörük olduğunu ifade ediyor. Çok eskiden köye gelenlerin çeşmelerin yakınlarında çadır kurarak bölgeye yerleştiğini aktaran Akman; “Köyümüz ilk başta 15 Yörük çadırıyla kurulmuş. O zamanlar kültürümüz, güzel bir şekilde yaşatılıyormuş. Oyma tahta kemane kullanılıyormuş. Sonra zamanla kabak kemane kullanılmaya başlanmış. Şimdi köyümüzde Şükrü amca dışında kabak kemane yapan yok. Onun sayesinde bu eski kültürü ayakta tutmaya çalışıyoruz” diye konuşuyor. (Yenigün Gazetesi,Burdur,13 Şubat 2014)
2- Burdur’lu sanatçı Süleyman Yakan, unutulmaya yüz tutmuş Burdur türkülerini yaşatmak için elinden geleni yapıyor. Türkülerin miras gibi ustadan ustaya geçtiğini dile getiren Kozluca’lı Süleyman Yakan, ilkokuldan sonra bağlamaya merak sardığını, bağlamayı meslek olarak değil de sevdiği için çaldığını ve bağlama konusunda zaman içerisinde kendini geliştirdiğini söylüyor. Bağlama çalmayı zamanın ustalarından öğrendiğini söyleyen Süleyman Yakan; “O günden bugüne düğünlerde, konserlerde söylemeye devam ediyorum. Yöremizin türkülerini genelde alttan yetişmiş eski sanatçılar söylüyor. Yörenin dilini iyi bildikleri için eski sanatçılardan yöresel türkülerimiz daha çok isteniyor” şeklinde konuşuyor. (Ses-15 Gazetesi, Bucak-Burdur,04 Nisan 2014)
3- Yörük kültürünün vazgeçilmez enstrümanlarından curayı babasından öğrenen, Burdurlu Sabri Özdemir, çaldığı türkülerin Yörük kültürünü yansıtan eserler olduğunu söyledi. Aslen Kozağacı köyünden olduğunu ve uzun yıllar Burdur merkezde ikamet ettiğini belirten cura üstadı Sabri Özdemir; “Bu curaya çocukluğumda başladım. Babam çalardı, ağabeylerim çalardı, ben çalıyorum, oğlanlar çalıyor. Aşağı yukarı 13-14 kişi çalıyor ailem içerisinde. Ben bunu sürekli çalmadım. Bir ara 10 sene kadar bıraktım. Bazen bir iki uzun hava, başımızdan geçen hadiselerden… Kozağacı’nın eski Yörüklerimizin kaynaklarından acıklı türküleri söylüyoruz” dedi. Yazılan türkülerin etkileyici olaylar üzerine yazıldığını söyleyen Özdemir; “Köyde ölümler oluyor, gurbete gitmeler oluyor, askere gidip gelmeler oluyor. 1915’te eşi askere gittiğinde nenenin biri, gidip gelmeyenler için yazmış ‘Ayaylam’ diyor, senin ne dumanlı başın var diyor, Keklik öter al kınalı taşın var diyor. Yani böyle bir ağıt yakıyor. Ondan duyanlar söylemeye devam ediyor” şeklinde konuştu. 75 yaşına gelen Özdemir hala çalmaya devam ediyor. (Kadir Çelik, Çağdaş Burdur Gazetesi, 02 Nisan 2014)
* * *
İsa Kayacan’ın ‘Selam olsun’ şiiri
Kendi şiirlerimin sütunlarıma aktarılışıyla ilgili bulduğum fırsatları değerlendirerek, bugün “Sevgi Yumağı” adlı kitabımın 82 ve 83.sayfalarında yer alan, Şubat 1982 doğumlu, 9 ayrı dörtlükten meydana gelen ve iki dörtlüğü, Murat Duman tarafından Uşşak makamında bestelenen ve Celal Abacı’nın notaya aldığı, Sabri Sabuncu’nun notayı yazdığı “Selâm olsun” adlı şiirimi aşağıda sunuyorum:
SELÂM OLSUN
Merhabayı bilenlerin,
Menfaatsiz gelenlerin,
Defterinden silenlerin,
Dostluğuna, selâm olsun.
Zamanında bomboş olup,
Boş iken yinede dolup,
Hep başkalarının olup,
Gelenlere, selam olsun.
Dışa kıymet verenlere,
Sahte dostluk serenlere,
Renkten renge girenlere,
Pazarlardan, selam olsun.
Meşguliyet satanlara,
Bol keseden atanlara,
Çalışmayıp yatanlara,
Hareketli, selam olsun.
Devamlı toplayanlara,
Bizimle olmayanlara,
Nasibin almayanlara,
Hoparlörden, selam olsun.
Kaç kaç, tut tut, diyenlere,
Hep açıktan yiyenlere,
Aynalarda görenlere,
Tepelerden, selam olsun.
Kim kimdir, sonra anladık,
Hesap üstünde durmadık,
Samimi sözlüler sandık,
Sahtelere, selam olsun.
Onlar aldı, biz almadık,
Kimseden geri kalmadık,
Yine de kapı çalmadık,
Anlayana, selam olsun.
Geçer kara günler geçer,
Herkes çeşmemizden içer,
İsa, sevenini seçer,
Diyenlere, selam olsun.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.