“Ben geldimmm!.” diyerek bana göre çok büyük, altın anahtarlı, mavi boyalı, soğuk demirden bedenini hızla ittiğim bahçe kapısı, büyük bir sesle duvara çarpar. Çocuk ellerimle kulağımı tıkayarak, boynumu omuzlarımın içine çekmeye çalışır, devasa çarpma gürültüsünü duymayı beklerdim.
Kulaklarımı tıkayıp gürültüyü az duyunca, sanki duyduğum ses kadar az gürültü çıkacak gibi gelirdi.
Büyüsek de her çıkardığımız veya çıkarılan her gürültüye kulaklarımızı tıkama alışkanlığını, sanırım çocuk savunmalarımız oluşturdu.
Ama itiş gücümüz kadar büyük ses çıkarabiliriz ve sadece yakın olduğumuz insanlar bu gürültüden etkilenir.
İnsanları ne kadar yakınınızda tutabilmiş ve ne kadar kendinize yakın hissettirebildiyseniz, çıkardığınız ses etrafınızdakileri o kadar etkileyecek veya o kadar rahatsız edebilecektir.
Hangi yaşta olursak olalım, kulaklarımızı tıkasak da çıkan gürültünün büyüklüğü değişmeyecek. Kulaklarımızı tıkayabilme meziyetimiz kadar duyarlıyız sevgili dostlar!
Ama çıkardığınız gürültünün rahatsızlığını kendimiz de duymak zorundayız.
O kapıyı her çarpan küçük bir kız çocuğu olmaya bilir. Belki de artık büyümüştür, kapıyı itme gücü artmıştır, hatta çıkacak veya çıkaracağı gürültülere artık kulaklarını tıkama gereği bile duymuyordur.
Sıradan bir zamanda sakin bir refleks ile gün içinde defalarca açtığımız ve açtığımızı bile fark etmediğimiz kapılarımız bazen soğuk, ağır bir demir yığınına dönüşebilir.
Hızla ittiğimiz altın anahtarlı, büyük demir kapılara bazen korkudan, bazen öfkeden, bazen sevinçten ve bazen de şaşkınlıktan bu kadar yükleniriz. Çıkan ses gücü itişimizdeki duygu yoğunluğunun ta kendisidir.
Bu yüzden kulaklarınızı tıkamaya hiç gerek yok, sakince bekleyin ve çıkacak sesi duyun, içinizdeki duygunun soğuk demir yığınıyla bütünleşmesini dinleyerek rahatlayın.
Bu ses duygunuzun ve gücünüzün ittiği kadar yükselecek, yukarı çıkacak ve tekrar! Ve yavaşça! Ve sakince en alt seviyeye inerek yok olacaktır. Geriye kalan sadece ne yaptığını bilen siz, dışarı salıverdiğiniz duygunuz, o mavi büyük demir kapıya vurmaya cesaret ettiğiniz küçük çocuk elleriniz olacaktır.
Elleriniz darbeden acı ve demirin soğukluğu ile uyuşmuş olacak.
Çıkardığınız büyük ses, küçük ellerinizdeki acıyı hissetmemenize yardımcı olmayacak, acı sizinle kalacak…
Bu yüzden çıkan veya çıkaracağınız seslere kulaklarınızı tıkamak için uğraşmayın…
Zaten o ses yok olmaya mahkum!..
Siz mavi demir kapısını vurarak girdiğiniz yeşil bulutların olduğu, çiçekten karlar yağan bahçedeki Fesleğen, Mercanköşk, Menekşe ve Limon Çiçeği kokuları arasında huzurla, ellerinizdeki ince sızı ile yürümeye devam edin.
Sizi çiçek bahçenizde, sevgiyle sonuna kadar kollarını açmışçasına hazır bekleyen birçok kapı göreceksiniz…
O kapılardan birisiyle kucaklaşın ve SOL CENAHTA vuran yüreğinizin sesi ile yürümeye devam edin.
SEVGİYLE KALIN DOSTLAR…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.