<p>Radyo yok, televizyon yok, aydınlatma yok yani elektrik yok. Grahambel’in icadını göstersen, kıyamet alameti zannedilecek bir zaman ve bir köy. Annem <strong>“bir gün odanın tavanından bir ipin ucunda ışık yanacak, her yeri aydınlatacak deseler, diyen kişiyi deli zannederdik”</strong> der; durumu varın siz düşünün.</p> <p>Ama insan var! Bir yerde insan varsa, bu yaşam orada hızla şekil değiştirebilir demektir.</p> <p>İnsanoğlu ruhundaki estetiği fark ettikten sonra duygularını beslemek amaçlı, kendini <strong>“işine geldiği şekilde rahatça ifade edebilmek”</strong> için sinema, tiyatro, müzik, resim heykel ve dansı üretmiş. O kadar yerinde icatlar ki bu kategoride ilk ve son buluş olarak kalmış, yeni arayışlara ihtiyaç duymamış.</p> <p>Bu gün bile ruhumuzdaki estetiği bu aktivasyonların güncellenmiş halleri ile besliyor, destekliyoruz.</p> <p>Eşyadan enstürmanlar ile müzik yapıp, dans edip, taklit yaparak bu aktivasyonların toplu halde yapılabilenleri olan sinema, tiyatro ve müziği kendi yaşam sahnelerinde yani evlerinde ve yaşam yerlerinde uygulayarak, sosyal ihtiyaçların atası olan <strong>“SEYİR ÇIKARMA”</strong> aktivitesini üretmişler.</p> <p>Kırsalda yaşayan insanoğlu hala evlerinde çalıp, oynayarak, taklit yaparak <strong>“SEYİR ÇIKARMA”</strong> ile kendisine sosyal hayat oluşturmaya devam etmekte.</p> <p>Ama akılları hep birkaç zengin evinde ve kahvede çalan radyoda kalmış, ona da hiç görmedikleri, sadece adını duydukları GRAMAFON yani FONAGRAF adı ile <strong>“FONGIRAF”</strong> dediler. Televizyon, radyo, teyp; hepsinin adı Fongıraf’tı ve hala Fongıraf.</p> <p>Kendimi yöresel şiveye kaptırdığımda bazen Fongıraf benim de eşyam oluverir. Dedim ya; Kurtuluş harbi ve sonrası dağ köyünden ova köyüne göç etmiş, asimile olmamış ikinci kuşak genleriz, bu zamanlarda yaşananlar ve anıları bana çok uzak değil.</p> <p>* * *</p> <p>Tek sermaye içgüdüler ve tek çare yeteneği olan birinin sıradanlığı fark edip, bir seslenme yolu bulup, fark yaratma cesaretini gösterip, sıradanlığı bozan gereklilik oluvermesinde. Olup…. Seyir çıkarmasında.</p> <p>Taklit yaparak seyir çıkarıp, kendi tiyatro eğlencesini yapan Anadolu insanım, müziğini de kendisi yaratmış. Anadolu insanım akşamları evlerde çalıp, oynadığı gibi düğününde de kendisi çalmış.</p> <p>Haremlik ve selâmlık kültürde olan yaşamımızda da oyun havaları ve oyunlar, kadın oyunu ve erkek oyunu diye iki ayrı içgüdüsel figürlerden oluşmuş ve kadın düğünü, erkek düğünü olarak da eğlencesini ayırmış.</p> <p>Burada da bir evde dört kız olan benim neşeli, yetenekli ve yaratıcı halalarım, bencil olmayan duyguları ile hareket edince, evrensel eylemler oluşturup, toplumda hoş sedalar bırakmışlar.</p> <p>* * *</p> <p>Hangi evde kız çoksa en güzel eğlence o evde olurmuş. Tabii ki halalarım bir evde, hepsi birbirinden neşeli dört kız… en güzel en neşeli eğlenceli Seyir de Terzilerin Salih’in evinde çıkarmış.</p> <p>En büyükleri olan Kübra halam, kız kardeşlerini oyalamak için, kendi evlerinde İlgen <strong>“Leğen”</strong> çalmaya başlaması ile halam da kendisi gibi esmer sessiyle birlikte serpilmeye başlamış.</p> <p>İri yapılı, uzun boylu, ağır hareketleri olan, yürüdüğü yeri titreten, yanık sesli Kübra halam ile keşfedilmiş ailedeki bu yaratıcılık ve Kadriye halama geçmiş.</p> <p>Çok iyi kulağı ve yeteneği olan Hüsamettin amcam da erkek oyunları kadar kadın oyunlarını da oynayabilir, yeni figürler de yaratıp <strong>“seyir”</strong> çıkarırdı.</p> <p>Eğer ruhunuz da bedeniniz kadar donanımlıysa, dünya dev bir sahne dostlar! Senaryonuz da nerede yaşadığınız değil, nasıl yaşadığınız ile alakalıdır.</p> <p>Modanız geçmeden ve perde sonsuza dek kapanmadan durun, düşünün, nefes alıp kendi senaryonuzu anlamlandıracak şiirinizi bulmak için kendinize zaman yaratın.</p> <p>Genç yaşında iki küçük kız çocuğunu geride bırakıp ince hastalıktan<strong> “verem”</strong> den ölen Kübra halam gibi, ardınızda hoş sedalar bırakın.</p> <p>* * *</p> <p>Halamın ellerindeki kızıl topraktan yapılmış testileri sayesinde yapılmıştır bu türkü.</p> <p>Anadolu tarihinde medeniyetler kurdurup, güçlendiren su, şarkılara, türkülere de melodisi ile sebep olmuş. Hele suya giden halamın da etrafında türküler yaktıran sebepler olunca, kadın oyun havası da olsa yanık bir türkü yaktırıvermiş<strong><em>. (Bu gün bile halamın sevdasını konuşmaya dilim varmıyor, elim yazmıyor. Kaç paragraf sildim bilemezsiniz. Bu aşk ve ayrılığın yaman çelişkili buruk tadı masallara gark edilmeyen, hakkında susuldukça efsaneleşen bir anı olarak kalmalı.)</em></strong></p> <p>Elindeki testisi ile çeşme başında beklerken kaçamak bakışlar ile mutlu olan, genç bir kızın içinden geçenlerdir <strong>GÜDÜŞLÜ’NÜN ÇEŞMESİ</strong> türküsü.</p> <p>Kaçarken çeyizine işlediği kanaviçesinin yumakları bohçasının içinden düşünce, bu üç yumağı atın üzerindeki yavuklusuna verirken, parmak uçları yavuklusunun avuç içinden, parmak ucuna kadar değdiği süre kadar süren bir saadetin türküsü bu.</p> <p>Bunlar olurken değil, sevdiğine kavuşamayınca ağlayan, sadece bu türküyü duyduğunda 17 yaşındaki esmer güzeli oluveren bir gönlün su sesidir bu türkü.</p> <p>Yavuklusu ile kaçarken Koçarlı Menderes Köprüsü’nde babasına yakalanıp, atın arkasından yürütülerek Güdüşlü’ye kadar dövülüp köy meydanına atılıveren, <strong>“Yardım eden olursa ikisini de vururum”</strong> denilip gidiliverilen bir kızın türküsü değil bu.</p> <p><strong>Size ancak şöyle anlatabilirim;</strong></p> <p>Beş kız çocuğu olan babam bize hep şunu söyledi.</p> <p><strong>“Söz veriyorum hepinizi de kimle isterseniz onunla evlendireceğim, babam vermez sanıp sakın sevdiğinizle kaçmayın”</strong> dedi ve sözünü tuttu. Bir gün merak ettim ve neden sevgilimiz ile kaçmamızdan korktuğunu, bu tembihi neden sıkça yaptığını sordum.</p> <p><strong>“Kaçarsanız babamın yaşlı bir çobana verecek kadar Kadriye ablama yaptığı eziyetleri ben size yapamam, kaçarsanız da size ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmiyorum”</strong> dedi.</p> <p>Anladım ki…</p> <p>Acı ve tatlının çelişkili lezzetinden çıkarılan, buruk bir tecrübeydi babamın korkulu telaşı.</p> <p>Sevgiyle kalın dostlar…</p> <p><strong><em>* Gelecek yazı: “Güdüşlü’nün çeşmesi ne hoş olur içmesi..”</em></strong></p>
Güdüşlü akşamlarında seyir çıkarma..
Kırsalda yaşayan insanoğlu hala evlerinde çalıp, oynayarak, taklit yaparak “SEYİR ÇIKARMA” ile kendisine sosyal hayat oluşturmaya devam etmekte.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.