Aydın
07 Nisan, 2025, Pazartesi
  • DOLAR
    33.58
  • EURO
    36.76
  • ALTIN
    2577.6
  • BIST
    9881.23
  • BTC
    56398.2$

CHP’nin 21. Olağanüstü Kurultayı

CHP’nin 21. Olağanüstü Kurultayı
CHP’nin 21. Olağanüstü Kurultayı’na tek aday olarak katılan Parti Genel Başkanı Özgür Özel, AK Partili ve MHP’li seçmenlerin vicdanına seslenerek, "Mübarek Ramazan ayında kul hakkı yediler. Bayramda insanları ailelerinden, çocuklarından ayırdılar. 18-19 yaşında gençleri, hepimizin evlatlarını bir gün yatarı olmayan bir suçtan günlerdir hapiste tutuyorlar. Bugün hesap veremeyeceği düşünülüp kul hakkına giren darbeciler, cuntacılar mahkeme-i kübrada acaba ne yapacaklar? Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır" dedi.

Özgür Özel, partisinin 21'inci Olağanüstü Kurultayı'nda yaptığı konuşmada, "Avrupa Sosyalist Partisi’nden Avrupa’daki tüm ülkelerin, son derece güçlü, kimi iktidarda kimi muhalefette partileri Türkiye’ye desteğe geldiler. Cumhuriyet Halk Partisi’ne desteğe geldiler. Geçen hafta maalesef Avrupa Birliği sosyal demokratlarıyla, muhafazakar demokratlarıyla, yeşilleriyle, sağ partileri ile verdiği ortak kararlarla, örneğin 28 Nisan’da Türkiye’de yapılacak Akdeniz Birliği Parlamenterler Asamblesi'ni iptal ederek, 14-15 Nisan’da Avrupa Parlamentosu’nun AB Türkiye Karma Parlamento Komite Toplantısını iptal ederek ve Genişlemeden Sorumlu Üye Marta Kos’un Antalya Diplomasi Forumu’na gelmesini, Hakan Fidan’la görüşmesini iptal ederek topyekün Türkiye’ye tavır alırken, o parlamentonun sol-sosyal demokrat partilerinden oluşan dost, kardeş partilerimiz Yunanistan’ın önceki Başbakanı, Türkiye’nin, İsmail Cem’imizin can dostu Sayın Papandreou’nun başkanlığında partimizi ziyaret ettiler. Kendilerine barışa yaptığı katkı için, Türk - Yunan dostluğuna geçmişte koyduğu emekler için ve bugün Türkiye demokrasisine Avrupa’nın bir bütün olarak sahip çıkmasına gösterdiği emekler için teşekkür ediyoruz" dedi

Özel, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu darbeyi anlatmakta bir adım geri durursam namerdim"

"Türkiye’de ana muhalefet partisiyiz. Yurtdışında Türkiye’nin partisiyiz. Dün katılımcıların teyit ettiği gibi Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye’nin AB'ye tam üyeliği için 77 ülkeden 86 partinin imza attığı yerde, Türkiye’de yaşananların sandığı kaldırmak, sonuçlarını yok saymak, gelecekteki rakiplere darbe yapmak ve bunu hukuku araçsallaştırarak yapmanın Türkiye’yi Avrupa ve dünya kamuoyunda ne hale getirdiğini hep beraber gördük. Şimdi bir ezbere teslim olmamızı bekleyerek, bizi geriletecekler ya… ‘Türkiye’yi yurtdışına mı şikayet ediyorsun?’ Türban meselesinde 28 Şubat’ta yapılanları dünyaya anlatırken ya da parti kapatmakta heyet kurup bütün Avrupa’yı gezip parti kapatma davasına karşı konuşulurken ya da 15 Temmuz’un ertesi sabahı kapımızı çalıp ‘Cumhuriyet Halk Partisi, yurtdışı ilişkileriniz iyi. Bu darbeyi, bu FETÖ’cüleri birlikte anlatalım’ derken Türkiye’yi yurtdışına şikayet etmeyenler, uluslararası alanda bir ülkede hak ihlalleri ve demokrasi meselesinin o ülkenin iç işi sayılmayacağı gerçeğini unutturmaya çalışıp, bizi sözde geriletmeye çalışıyorlar. Ne sokakta, ne Meclis’te, ne de dünyanın herhangi bir yerinde bu cunta iktidarının yaptığı hukuksuz darbeyi anlatmakta bir adım geri durursam namerdim, şerefsizim.

"Ne bonona güvenirler, ne yatırıma gelirler"

Bir yandan Türkiye’ye yabancı yatırım gelsin diye çırpınan biziz. Avrupa Birliği’ne tam üyelik umudu nedir? Hukukun üstünlüğü nedir? Hukuk devletini savunmak nedir? Ama hukuk güvencesini kaldırmak nedir? Diploma iptal ediyorsun 30 yıl sonra ya. Türkiye’nin adını bilmeyenlerin adını bildiği İstanbul’un mazbatasını iptal ediyorsun. Seçilmiş Belediye Başkanına, Balkan Belediyeler Birliği Başkanına verilen mazbatayı hazmedemiyorsun, kumpas kurup içeriye atıyorsun. Bu ne biliyor musun? Rüyada olalım, rüyada: Dünyanın en büyük yolcu uçağı, A380 Airbus. İçinde dünyanın en zengin 600 kişisi olsun. Almaz da kargosunda dolarlar, altınlar, bütün servetleri olsun. Karar vermişler Türkiye’ye geliyorlar. Mehmet Şimşek, Erdoğan kulede bekliyor. Milleti de toplamışlar oraya. Anons yapıyorsun, ‘Dünyanın bütün yatırımları Türkiye’ye geliyor. Uçak hava sahamıza girmiştir.’ Alkış, kıyamet. A Haber’de gözyaşları. Uçak yaklaşıyor, iniş izni istiyor. İniş izni verildiğinde Tayyip Erdoğan koşuyor, pistin ışıklarını kapatıyor. Uçak pas geçiyor, Başka ülkelere gidiyor. Sonra ‘Niye ışıkları kapattın?’ diyene, ‘Bunu niye söylüyorsun?’ diyorlar. Dünyada sermaye hukuki öngörülebilirlik ister, güvence ister. Sen ana muhalefetin mazbatasını, seçilmiş belediye başkanının diplomasını sırf rakip oluyor diye dünyanın gözü önünde iptal edersen, ne bonona güvenirler, ne taahhüdüne güvenirler, ne gelip buraya herhangi bir yatırım yaparlar. Bugün artık cuntacılarla, demokratlar iki ayrı saftadır. Cuntacılar sırf iktidarları için ülkeyi yoksullaştırmayı, borçlandırmayı, perişan etmeyi göze almış, milleti sefalete sürüklemeyi göze almıştır. Demokrasinin de gelecekte zengin bir Türkiye’de ticaretiyle de emekçisinin alın terinin karşılığını almasının da hepsinin güvencesi, Atatürk’ün partisi Cumhuriyet Halk Partisi’dir.

"Bir iftirayı bize konuştırmak istediler, konuşmadık"

Süreci bir de bu yönüyle kısaca hatırlayalım. 19 Mart darbesinin bir ayağı da Cumhuriyet Halk Partisi’ydi. Zaten o Pazartesi sabahına hepimiz şöyle uyanmadık mı? ‘Bu hafta İBB’ye kayyım, CHP’ye kayyım, İstanbul Barosu’na kayyım.’ Çünkü savunacak kimse kalmasın, oradaki hiyerarşi kırılsın, Cumhuriyet Halk Partisi’nin hiyerarşisi kırılsın. İBB’ye kayyımı atasınlar ve ‘Hırsızları, yolsuzları, teröristleri def ettik’ densin. Bütün kanallar bunu versin, başka ses duyulmasın. Bu vasata bu millet teslim olsun. Tam o noktada işte ayağa kalktık arkadaşlar. Bir hedef de Cumhuriyet Halk Partisi’ydi. Biz Saraçhane’de mücadele ederken, cuntacılar; bir yandan partimize kayyım atama planını beş kez deneyip yapamayanlar bir kez daha niyetlendiler. Ayrıca yalanlarla, iftiralarla bu salondaki delegelerin tertemiz iradesini karalamalaya çalıştılar. Bursa’da sadece iktidarın itibar ettiği bir meczup Bursa İl Başkanımıza iftira atmıştı, hakaret etmişti. Kendisi haklı olarak bu meczup hakkında suç duyurusunda bulundu. 2023’ün Kasım’ında bu meczup cezalandırılmak yerine dosya Ankara’ya gönderildi. Dosya Ankara’da bir yıl boyunca açık. Aslında 10 günde kapatılması gereken, içinde hiçbir şey olmayan dosya açık tutuldu. Tayyip Erdoğan üç ayda bir kurultayımıza şaibe sözlerini söyledi. Bu şaibe sözlerine, Cumhuriyet Halk Partisi’nden kimse bir laf etmediğinde üç ay sonra bir daha söylüyordu. Üç ay sonra bir daha… Bir partinin kurultayına başka bir partinin atacağı iftiranın tutmayacağını herkes bilir. Dönüp de başka bir partiye, başka bir partinin atacağı iftiradan ne olacak? Bizi o tuzağa çekmeye, bu iftirayı bize konuşturmaya çalıştılar. Konuşmadık, sabrettik. Doğrusunu yaptık.

"İşte bin 300 cep telefonu, varmı bir tane aynı bayiden alınan?"

O günün doğrusunun konuşulmaya başlandığında ne hale geldiği görüldüğünde, kullanışlı aparatlar, yalancı şahitler, hiç CHP ile alakası olmayan tiplemelerin CHP gibi gösterilmeye başlamasıyla onlar aradıkları zemini bulmaya çalıştılar. Ancak bir yıldır sayfasını açmadıkları dosyaya ifadeye çağırmaya, peşine düşmeye başladılar. İBB’ye kayyım atatmadığımız gibi partimize de kayyım atamak isteyenlere karşı son derece dik durduk. Şöyle bir noktaya gelindi: MASAK raporu istediler, MASAK. HTS kayıtları. Bin 300 delegenin hesap hareketlerine bakıp da bize verilen bilgi; MASAK raporumuz tertemiz. Ben biliyorum ki bu salondaki herkesin alnı tertemiz. Ama bir yandan İstanbul’daki birileri kendini Türkiye Başsavcısı sanan birileri iftiralar, hakaretler üretmeye devam ediyor. Oradan yalancı beyanları servis etmeye, yandaş kanallarda ya da sözde muhalif görünümlü ama CHP’yi tartıştırmaya talimatlı kanallarda abuk sabuk iddialar konuşuluyor. Yahu ne yalanlar atmadılar ki… Her birinize, tam bin 300 tane cep telefonu dağıtılmış. Şimdi bir şey yapacağım. Ankara’da başsavcılığın İstanbul gibi iftira odaklı değil, kanıt aradıklarını ki görevleri odur, buradan açıklıkla ifade etmem lazım. Yapılan iftiralar doğru mu diye hesap hareketlerine bakıyor. Doğru mu diye ona bakıyor. Savcıların bir görevi de lehe kanıt toplamaktır. O zaman şöyle mi yapsak yahu? Hani hep videolarda söylüyor ya dayı hoşuna gitmeyen bir şeyi söyleyen gence, Türkiye’den şikayet eden gence, şimdi bu iftirayı edenlere karşı bin 300 delegemiz, çıkarın telefonu. Çıkar telefonu göreyim, göster telefonu. Ey savcı bey biz bugün buraya sen kanıt toplayasın diye geldik. Bin 300 tane birbirinin aynısı, aynı marka, birbirinin seri numarasını takip eden bir telefonu görebiliyor musun burada? Bu salonun gelir ortalaması 60 bin lira. Milletvekilleri yükseltmese 50 bin lira. Bu telefonların her biri şu anda aynı baz istasyonuna sinyal veriyor. IMEI numarası üzerinden üretildiği gün, tarih, modem, alındığı yer belli. Bu hatta ne zamandır takıldığı belli. Bin 300 tane alın teriyle alınmış telefonun lehimize delil üretmek üzere baz istasyonunuza sinyal veriyoruz. İşte Cumhuriyet Halk Partisi budur. İşte sana bin 300 tane aynı marka telefon var mı bir tane aynı bayiden satın alınan? Teşekkür ediyorum arkadaşlar. Siz değil, size bu iftirayı atanlar yerin dibine girdiler şimdi.

"Onlar yüzünü maskeleyen Saray yandaşları"

Bu salonda ortalama geliri 50 bin lira olan, alın teri ile çalışan aslan gibi delegeme, ‘Oradan, buradan şunu aldın’ yalanını atanlar, kendileri 120 bin lira maaş alıyorlar, 90 milyon liralık, eski parayla 90 trilyonluk lüks yatı gezip pazarlık yapıyorlar. Sonra da diyor ki ‘Bin 300 telefon verilmiş. İçinde soğuk cüzdan varmış. O soğuk cüzdanda da rüşvet paraları varmış.’ Bak bak bak. Kişi kendinden bilir işi. Soğuk cüzdan neymiş biliyor musunuz? Kirli para kriptoya dönüyormuş, o cüzdana yükleniyormuş. Örneğin geçmişte yaptığı bir kamu görevinde bir büyük iş adamından büyük bir parayı rüşvet olarak alan birisi, onu soğuk cüzdanla yurtdışına kaçırmayı bilir. Ey Sayın Başsavcı, bu salonda soğuk cüzdanı bilen de yok, alın teri olmadan telefon alan da yok. Ama soğuk cüzdanı kimin kullandığını biliyorum, günü gelince hesabını soracağız Allah’ın izniyle. Bir de utanmadan ‘Şikayet edenler CHP’li’ diyorlar. ‘Bizim bir suçumuz yok, CHP’liler kendileri suçluyorlar, kendileri konuşuyor’ diyorlar. Buradan söylüyorum, Erdoğan’a sesleniyorum. Bu partide öyle CHP’liler yok. Onlar CHP’li falan değil. Onlar yüzünü maskeleyen saray yandaşları, onları CHP’li diye kimse yutturamazsınız, onlar CHP’li değil. Menfaat çukuruna düşen işbirlikçiden CHP’li olmaz. Bir partinin Genel Başkanına ‘1 Nisan’da gidecek’ diyenden, 31 Mart seçimlerinde zafer değil hezimet bekleyenlerin yaptığı işleri kimse Cumhuriyet Halk Partisi’ne mal etmeye çalışmasın. Bunu yaparsan o salon ayağa kalkar, haddini bildirir sana. İşte Cumhuriyet Halk Partisi budur, budur. Bunlar 31 Mart zaferinin sahipleridir. Bunlar bu partinin onurlu, vicdanlı, cesur, kararlı evlatlarıdır. Bu evlatları kimseye karalatmam, kimsenin kendi çıkarına, ihtirasına, bu evlatları yedirmem, yedirmeyeceğim. Cumhuriyet Halk Partisi kurultayı 1919 Sivas Kongresi’dir. Mandayı, himayeyi reddetmiş, kurtuluşu örgütleme, bağımsızlığı ilan etme görevini millete veren kongredir. Bu salondaki irade, Sivas Kongresi’nin iradesidir. Bu salondaki irade, 1972’de sosyal demokrasiyi iktidara taşıyan kurultayın iradesidir. Bu kurultaydaki irade, Mustafa Kemal Atatürk’e, ‘Manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddederiz’ diyebilen Tıbbiyeli Hikmet’in iradesidir. 19 Mart darbecilerine karşı direnen irade de, partisini bir avuç meczuba teslim etmeyen irade de, bu salonun iradesidir.

"AK Partili ve MHP'li seçmenin vicdanına sesleniyorum"

Biz birlik ve beraberlik içinde, kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Ama AK Partili ve MHP’li seçmenlerin vicdanına seslenmek isterim. Mübarek Ramazan ayında kul hakkı yediler. Bayramda insanları ailelerinden, çocuklarından ayırdılar. 18-19 yaşında gençleri, hepimizin evlatlarını bir gün yatarı olmayan bir suçtan günlerdir hapiste tutuyorlar. Bugün hesap veremeyeceği düşünülüp kul hakkına giren darbeciler, cuntacılar mahkeme-i kübrada acaba ne yapacaklar? İktidarını sürdürmek için insanların kişisel namusuna rüşvet ve onların partisine terörle işbirliği iftirasını atmak hangi vicdanına, hangi ahlaka, hangi dine, nasıl bir dindarlığa sığar? O yüzden lütfen iftiracılarla, müfterilerle artık bundan sonra sorgulayarak, bunların attığı iftiraların muhatabının kendi evladınız, kendiniz, kendi öz vicdanınız olduğunu düşünerek lütfen hesaplaşın. Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır. Bugün gücü elinde bulunduranlar adaleti değil, kendi kurdukları batıl düzeni hakim kılmak istiyorlar. Hak çiğneniyor, adalet ayaklar altına alınıyor. Bugün Müslümanlar inancın şerefini, zalimin karşısında susarak değil, mazlumun yanında durarak taşıyacaklar. Zulm ile abad olanın akıbeti berbad olur. Bizim davamız makam davası değildir. Hak bâtıla galip gelene kadar mücadelemizi onurla sürdüreceğiz."

ANKA HABER AJANSI

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!