Mutlu evlilik için “Şiddetsiz Sevgi Dili”
GENEL
<p class="MsoNormal"><ul><li><b>Sosyal Hizmet Uzmanı
ve Aile Danışmanı Duygu Özdemir, evliliklerdeki iletişim problemlerinin;
genellikle eşlerin kendi duygularının farkında olmamaları ve kendilerini doğru
ifade edememelerinden kaynaklandığını söyledi.
Özdemir, mutlu evliliğin sırrının “Şiddetsiz Sevgi Dili” olduğunu ifade
etti.</b></li></ul></p><p class="MsoNormal">Evliliklerdeki iletişim problemleri günümüzde birçok çiftin
boşanmasına yol açıyor. Başlangıçta severek evlenen eşler, bir süre sonra
sürekli kavga ederek aynı evin içinde yaşayamaz duruma gelebiliyor. Eşinin
kendisini anlamadığını, değer vermediğini düşünebiliyorlar</p><p class="MsoNormal">Peki neden kaynaklanıyor bu iletişim problemleri? Sosyal
hizmet Uzmanı ve Aile Danışmanı Duygu eşlerin genellikle birbirini suçlayıcı,
bencil ve sert bir dil kullandığını ifade ederek, evlenmeden önce “Şiddetsiz Sevgi Dili”nin
öğrenilmesi gerektiğini söyledi. Anlatılmak istenen doğru olsa bile doğru ifade
edilmediğinde karşıdan tepki gördüğünü kaydeden Özdemir, yalnız eşler arasında değil
tüm ikili ilişkilerde bu dilin kullanılması gerektiğini dile getirdi.</p><p class="MsoNormal"><span style="font-weight: bold;">Duygu Özdemir şunları söyledi:</span></p><p class="MsoNormal">“İletişimde en çok kullandığımız kelime ben. Ben böyle istedim,ben böyle karar verdim..
Egosal bir pencereden baktığımız zaman sıkıntı oluyor. Sağlıklı şekilde nasıl
dinleyeceğimizi de bilmiyoruz. Benim penceremde durum ne? Karşı taraf bunu
söylerken nasıl bir ihtiyacı var ve bunu nasıl anlatıyor? Bunları düşünmeliyiz.</p><p class="MsoNormal"><b>Karşındakini
Suçlamazsan Tartışma Çıkmıyor<o:p></o:p></b></p><p class="MsoNormal">Bir olay karşısında her hangi bir duygu hissedebiliriz. Önce
bu duygumuzun ve neye ihtiyacımız olduğunun farkında olup, daha sonra bu duygu
ve ihtiyacımızı bir rica şeklinde karşımızdakine iletmeliyiz. Karşımızdakini suçlayıcı bir ifade kullanmazsak,
emir cümlesi kurmazsak, karşı tarafı savunmaya geçmeyeceği için sağlıklı bir
iletişim kurabiliriz.</p><p class="MsoNormal">Örneğin yeni evli bir çifti ele alalım. Diyelim ki her akşam
beyefendinin isteğiyle annesinin evine yemeğe ya da ziyarete gidiliyor. Ama
kadın bunu istemiyor. Eşiyle baş başa zaman geçirmek isteyebilir. Eşiyle yalnız
kalmak isteyebilir. Rahat edebileceği bir alana ihtiyaç duyabilir, bu gayet
doğal. Peki kendisini nasıl ifade edecek?</p><p class="MsoNormal">Eğer derse ki: “Her gün senin annene mi gideceğiz?
Kahretsin. Yemiyoruz içmiyoruz orada dolanıyoruz. Bana hiç vakit
ayırmıyorsun…” Adam otomatik olarak
savunmaya geçecek. Çünkü suçlayıcı dil yüzünden, adamın ailesi istenmiyor gibi
görünüyor. Görünüşte beyefendinin;
annesine, ailesine karşı bir saldırı var. Onu emek emek büyütmüş aileye karşı
ciddi bir saygısızlık var hissiyatı doğuyor. Sanki ailesinden koparılmaya
çalışılıyor. Bu ifade sonucu kadının ihtiyacının ne olduğu tamamen devre dışı
kalıyor.</p><p class="MsoNormal">Onun yerine kadın kendini şöyle ifade etse:“Her akşam annene
gitmek istemeni anlıyorum. Fakat benim seninle özel zaman geçirmeye ihtiyacım
var.Seninle birlikte bir şeyler paylaşabilmek için özel alanlara ihtiyacım var.
Annene gidecek zamanlarımız tabii ki olacak, ama bize özel zamanlarımızın
olmasına ihtiyaç duyuyorum. Benimle biraz daha baş başa vakit geçirebilir misin?
Bunun için bana destek olabilir misin?”</p><p class="MsoNormal">Bu ifade karşı tarafın ailesi için bir tehdit değil. Bunu
bir saldırı olarak algılamıyor. Savunmaya geçme ihtiyacı hissetmiyor. Bu dil oturmaya başladığında her iki taraf
için de tartışma yaratacak bir ortam oluşmuyor. Eşler kendini bu şekilde iade
ettiğinde tartışma çıkmıyor. Biz buna ‘Şiddetsiz Sevgi Dili’ diyoruz.</p><p class="MsoNormal"><b>Kendini Tanı<o:p></o:p></b></p><p class="MsoNormal">Sağlıklı bir evlilik iki kendini tanımış, gerçekleştirmiş
insanın ortak bir paydada buluşması ve birlikte keyif alacakları bir yaşam
sürmeleri. </p><p class="MsoNormal">Evlilikte ya da ilişkilerimizde duygularımızın,
ihtiyaçlarımızın farkında olabilmek için önce kendimizi iyi tanıyor olmamız
gerekiyor. Bütün duyguların isimlerini biliyoruz ama nasıl hissettirdiklerini,
nasıl etki yarattığını bilmiyoruz. Ne olursa benim duygusal eksikliğim
tamamlanır? Gerçekten neye ihtiyacım var.
Her hangi bir olay olduğunda bu benim hangi duygumu tetikliyor? Kendimi değersiz hissediyorum. İstiyorum ki
eşim bana değerli hissettirsin. Ama
nasıl değerli hissedeceğim konusunda bir fikrim de yok. </p><p class="MsoNormal">Öz sevgi, öz şefkat, öz değer kavramları bize aileden
geliyor. Yetiştiğimiz ailenin içinde birey olarak görüldük mü? Onaylandık mı?
Varlığımız her haliyle kabul gördü mü? Çocukluğumuzda bütün bunları
görmediysek, o bireyselliği hissetmediğimizde tamamlanmış da hissetmiyoruz.
Değersiz, yetersiz hissediyoruz. Değerlilik duygusunu bilmediğimizde kendi
içimizde hissetmediğimiz bir şeyi başkası bize veremiyor. Ben kendimi değerli
hissetmiyorsam siz ne yaparsanız yapın ben yine o değerli olma duygusunu
hissedemeyeceğim. Öncelikle duygularımızı tanımlayamayıp sonra bunları doğru
şekilde nasıl ifade edebileceğimizi öğrenmeliyiz.</p><p class="MsoNormal">Bu konuda okumalar, araştırmalar yapılabilir. Ama kendimiz
çözemiyorsak bir danışmanlık hizmeti almak, o yolda daha sorumluluk alarak
ilerleyebilmemizi sağlar.</p><p class="MsoNormal"><b>Bakış Açını Değiştir<o:p></o:p></b></p><p class="MsoNormal">En büyük hatalarımızdan biri de karşımızdaki insanı
değiştirmeye çalışmak. Hepimiz karşımızdaki değişsin istiyoruz. Bizim
penceremize, bakış açımıza uyulmasını istiyoruz. Fakat kimse kimseyi değiştiremez.
Yapabileceğimiz tek şey kendimizi değiştirmek. Kendi bakış açımızı
değiştirirsek birçok sorunun üstesinden gelebiliriz. Zaten kendi bakış açımı
değiştirdiğimde karşımdakini anlayabilecek olgunluk seviyesine gelmiş oluyorum. Bizim davranışlarımız düzeldiğinde karşı
taraf da uyum sağlayabilir oluyor.</p><p class="MsoNormal">En zor şey insanın kendiyle yüzleşmesidir. Karşımızdakini
suçlayarak var olmaya daha çok alışığız. Aslında dış dünyada olan her şey
bizimle ilgilidir. Yetiştiğim aile, ait olduğumuz kültür, mensup olduğumuz din,
birçok çevresel faktörle beraber toplumdan şunu öğreniyoruz: Ne doğru ne yanlış, ne kabul edilebilir ne
kabul edilemez? Kabul edilemez gördüğümüz yanlarımızı bilinç altına attığımızda
bir gölge benlik oluşturuyoruz. O gölge benlik çok kolay iletişim kurulabilen
bir alan değil. Sizi eleştirdiğim bir konu aslında benim kendi içimdeki gölge
benliğin, kendi içimde tuttuğum bir alanın yansıması oluyor. Birbirimize
aynalık yapıyoruz. Aynada görüntünün karşımdaki ile ilgili değil benimle ilgili
olduğunu anlayabilmek; büyük bir bilinç, bir farkındalık gerektiriyor. </p><p>
</p><p class="MsoNormal">Hiç birimiz safi iyi olamayız. Hepimizin içinde kıskanç
yanlar var, öfkeli yanlar var, birçok negatif duygumuz var. Her şey zıttı ile
var oluyor. O yanımı fark edip, görüp onu nasıl dönüştürebileceğimi görmeliyim.
Belki karşılanmamış bir ihtiyacım var. İhtiyaç karşılandığında kimseyi
kıskanmayacağım. Ya da kimseye sahip olduğu bir şey için öfke duymayacağım.
Hayatta karşılaştığımız birçok problemi bakış açımızı değiştirerek çözebiliriz."</p>
TÜM HABERLER