Aşk evliliği yapanlar, Dikkat!
GENEL
<p class="MsoNormal"><ul><li><b>Aşkın beyinde nöro
kimyasalların değişmesiyle ortaya çıkan geçici bir durum olduğunu belirten
Psikolog Ebru Özer Özkul, aşkın pik yaptığı noktada evlilik kararı alınmasının
doğru olmadığını ifade etti. Özkul, salgılanan
hormonlar azalıp kişi karşındakini objektif olarak görebildiğinde, aşk
duygusunun; sevgi, sadakat, samimiyet gibi duygulara dönüşebildiğini söyledi. </b></li></ul></p><p class="MsoNormal">Psikolog Ebru Özer Özkul, aşk denince akla gelen kalp olsa
da, aşkın gerçekte beynin nörokimyasının değişmesi ile ortaya çıkan
nörobiyolojik bir süreç olduğunu kaydetti. </p><p class="MsoNormal">Yapılan bilimsel çalışmaların aşık olunduğunda beyinde
meydana gelen değişimleri gösterdiğini belirten Psikolog Ebru Özer Özkul,
“Bilim günümüzde nörokimyayı ölçer hale geldi. Beyin görüntüleme teknikleri ile
aşık olunduğunda hem beyinde fluoresan gibi yanan bölgeler gözlemleniyor, hem
de beyin kimyasındaki değişiklikleri, hormonal değişiklikleri ölçebiliyoruz.
Yani günümüzde insanların gerçekten aşık olup olmadığı bilimsel yöntemlerle
ölçülebiliyor” diye konuştu.</p><p class="MsoNormal">Kişi aşık olduğunda beyinde meydana gelen nörokimyasal
değişiklikler nedeniyle, dopamin seviyesinin arttığını, yine kortizon ve NFG
faktörü denilen hormonların arttığını ifade eden Ebru Özer Özkul, bu hormonal
değişiklikler sonucu kişinin aşık olduğu kişiyi odak noktasına aldığını ve
ondan başka bir şey düşünemez hale geldiğini söyledi.</p><p class="MsoNormal">Psikolog Ebru Özer Özkul şu bilgileri verdi:</p><p class="MsoNormal"><b>Aşk Beyin Açısından
Sürdürülebilir Bir Şey Değil<o:p></o:p></b></p><p class="MsoNormal"> “Kadınlar aşık
olduğunda testesteron hormonları yükseliyor. Erkekler de ise düşüyor. Aşık
olduğumuzda beynimizdeki subikortal bölgemizde
ödül mekanizmamızı oluşturan bölgenin aktif olduğunu görüyoruz. Dopamin
seviyemiz de artıyor. Beyin, içsel veya dışsal bir ödül beklentisine girdiğinde
bu maddeyi salgılıyor. Bu da aşık olduğumuz kişinin peşinden koşma ile ilgili
bir motivasyon veriyor. Dopamin yüksekliğinden sürekli onu düşünür, onunla
ilgilenir hale geliyoruz. Bazen bu bizi gerçeklikten koparabiliyor. </p><p class="MsoNormal">Onu görmek özlemek tekrar dopamini beynimize kazandırdığı
için dopamin yokluğunu özlemek olarak adlandırıyoruz. Bağımlılık düzlemi
çalışıyor. Sürekli o dopamini almak için o insanı görmeye çalışıyoruz. Yokluğunda sıkıntı çekmeye başlıyoruz. Beyin
buna uzun süre katlanamayacağı, uzun süre bu stresle başa çıkamayacağı için bu
geçici bir süreç. Yani aşk nöro biyolojik olarak sürdürülemez bir şey.</p><p class="MsoNormal">Erkek aşık olduğunda daha sakin, daha anlayışlı daha
duygusal ve daha az agresif oluyor. Ancak
6 aydan sonra bu duygusallıktan uzak davranışlarda bulunabiliyor. Çünkü
hem kadında hem erkekte 6 aydan sonra bu
nörokimya değişiyor. Bu değişiklikler hormonal ve görüntüsel olarak tespit
edilebiliyor. Kişilerin hormonal aktivasyonu azalıyor.</p><p class="MsoNormal">Sonra kişi aşık olduğu kişinin değişmesinden yakınıyor. ‘Sen
ilk zamanlar olduğun gibi değilsin’ diyor. Evlendiği aşkını, kendisini bir
dakika pencerede görebilmek için saatlerce yağmur altında bekleyen eşini
bakkala yoğurt almaya gönderememekten sitem ediyor.</p><p class="MsoNormal">İlerleyen süreçte aşk başka bir duyguya dönüşmeye başlıyor.
Negatif bir şekilde nefrete de dönüşebiliyor, sevgi saygı, sadakat, samimiyet,
dürüstlük duygularına evrilerek ilişki devam da edebiliyor. </p><p class="MsoNormal"><b>Aşkın pik Yaptığı
Noktada Evlilik Kararı Almayın<o:p></o:p></b></p><p class="MsoNormal">Aşkın pik yaptığı noktalarda kendi hayatımızı yaşayamaz
pozisyona geliyoruz. Kendimizi odak noktası olmaktan çıkarıyoruz. Kendi
emellerimiz, amaçlarımız, isteklerimiz, ihtiyaçlarımızı geri plana atıp aşık
olduğumuz kişiyi odak noktamıza alıyoruz. İşimizi, dersimizi aksatabiliyoruz. O
kişi üzerinden düşünmeye ve hareket etmeye başlıyoruz. İçinde onun olduğu
hayaller planlar kuruyoruz. Bu da bizi geleceğimize odaklanmaktan alıkoyuyor.
Hormonların pik yaptığı seviyede otistik bir düşünce meydana geliyor.</p><p class="MsoNormal"> Sağlıklı
düşünemediğimiz ve hormonlarımızın etkisinde olduğumuz bu dönemde evlilik
kararı almayı doğru bulmuyorum. Çünkü bu dönemde aşık olduğumuz kişiyi objektif
olarak göremiyoruz. Onu sadece bize karşı davranışlarıyla bize yaşattığı
duygularla değerlendiriyoruz. Eğitimini,
kültürünü, dünya görüşünü, işini vs. önemsemiyoruz. Başka insanlara nasıl davrandığına
bakmıyoruz. Hormonlarımız normale döndüğünde ve onu iyi ve kötü yönleriyle,
kusurlarıyla objektif olarak gördüğümüzde eğer hala beğeniyorsak, o hailiyle
kabul ediyorsak, aşkı sevgi, sadakat, samimiyet, güven gibi duygulara
dönüştürebiliyorsak o zaman bu ilişkiyi sürdürebiliriz. Bağlılığın,
tutarlılığın, güvenin inşa edilmesi gerekiyor. O zaman bir evlilik kararı almak
doğru olur. Aşık olduğunuz kişiyle konuşabiliyorsanız, aynı frekanstaysanız
evlenebilirsiniz. Bir ömür boyu konuşabileceğiniz insanla evlenmenizi
öneriyorum. Aşık olduğunuz kişiyle
konuşamayabilirsiniz ama ortak noktalarınız olan, konuşabildiğiniz,
paylaşabildiğiniz bir insanla ömür boyu birlikte olabilirsiniz.</p><p class="MsoNormal"><b>Terk Edilen Kişi
Psikolojik Yardım Alabilir<o:p></o:p></b></p><p>
</p><p class="MsoNormal">Aşık bir kişinin düşünceleri obsesif bir hastanın takıntılı
düşünceleri gibi. Eğer aşkın pik yaşandığı dönemlerde bir ayrılık söz konusu
olursa, kişi terk edilirse bu onu psikolojik olarak sarsacaktır. Eğer Obsesif
Kompülsif Bozukluk altyapısı da varsa, ayrılık ve aşk acısı psikolojik
hastalığa dönüşebiliyor. Özellikle ayrılıktan itibaren ilk birkaç hafta çok
yoğun duygular yaşıyor. Obsesif hastalar seratonin düşüklüğü yaşıyorlar. Aşık
olup terk edilen kişide de aynı durum yaşanıyor, yani seratonin düzeyi düşüyor. Ayrıca kişi aşkından ayrıldığında dopamin
seviyesi aşırı düşüyor. Bu da kişide bir yas durumu yaratıyor. Mutsuzluk,
keyifsizlik, hayattan keyif alamama, kendi içine kapanma, işlevselliğini
kaybetme, okula işe gidemez pozisyonda olma durumu ortaya çıkıyor Bu durumda
kişilerin psikolojik yardım alması gerekiyor. </p>