© Aydın Şafak

Ak Ova’ya gün doğdu.. (4)

Yörük kızlarının Krep yazmalarının renkleri karmakarışık olur. Krep yazmasının rengi Pembe ise gülü Mor’dur; örtü Yeşil ise gülü Kırmızı gibi zıt renkler olur. Krep örtülerdeki bu renk uyumsuzluğunun ahengi, Yörük kadınının dağ ya da ovada yokluktan sadece elinde kalan renkli nakış ipleri ile yetinmek zorunda olduğundandır. Doğanın ve şartların ona örnek verdiği, gösterdiği renk ve görüntü zıtlığın mecburi güzelliğidir.

<p>Irazca&rsquo;mın yanından ayrılıp, Aydın&rsquo;a d&ouml;nmek istemiyorum.</p> <p>Ben gidersem Irazca burada tek başına ne yapacak? tek derdim bu.</p> <p>Annem beni hem merak edip hem de belki geri getiririm &uuml;midi ile Turanlar merasına &ccedil;ıkıp gelmiş. O yıl da ortanca amcam kara &ccedil;adırını halamın birka&ccedil; tarla &ouml;tesine kurmuş, ama biz d&ouml;rt &ccedil;ocuğun &ccedil;ardağın etrafından uzaklaşmamız yasak, bu y&uuml;zden daha amcamı g&ouml;rmedim. Zaten insan boyunda &ccedil;oban k&ouml;peklerinden korktuğumuz i&ccedil;in &ccedil;ardağın etrafından uzaklaşamıyoruz.</p> <p>Halam birimizi g&ouml;remezse Terziler kadınlarına has y&uuml;ksek vol&uuml;ml&uuml; sesi ile adımızla bas bas bağırırdı. Ailede en g&uuml;&ccedil;l&uuml; ve kalın sesli kadın zaten M&uuml;yesser halamdı... bu sesi duymamak m&uuml;mk&uuml;n değildi!</p> <p>Annemin beni eve d&ouml;nmem i&ccedil;in ikna edemediğini hatırlıyorum. Gidemem! Gidersem hem Irazca yanlız kalacak hem de işlerinde yardım eden olmayacak; gidemem!</p> <p><strong>* * *</strong></p> <p>&Ccedil;i&ccedil;ek sevdamı ve dokunarak koklarsam bazı &ccedil;i&ccedil;eklerin yapraklarının, &ccedil;i&ccedil;eklerinden daha g&uuml;zel koktuğunu babamda; mor ile sarının beyaz tende menevişlendiğini annemde fark ettim.</p> <p>Fark etmekte değil, nakış olup genime işlenmiş olmalı ki bende de kokusu olan yapraklara ve mor &ccedil;i&ccedil;eklere bir sevda olarak g&ouml;sterdi kendini.</p> <p>O yapraklar ve mor &ccedil;i&ccedil;ekler, mor jorjet takım giydiğinde beyaz teni menevişlenen annem kokar...</p> <p>Yanıma gelen Mor Menekşe kokan anneme sarılıp, bir gece yatmak beni biraz daha ova da tutardı, biliyordum.</p> <p><strong>* * *</strong></p> <p>Tahta sandalyenin sırtı kara &ccedil;adıra d&ouml;n&uuml;k. Sol kolunu sandalyenin sırtından aşağıya sallayıp, yan oturmuş amcam; hep b&ouml;yle oturur zaten, evet o H&uuml;samettin amcam.</p> <p>Sol yanına kaykılıp, sağ bacağına geniş bir a&ccedil;ı aldırarak, bacak bacak &uuml;st&uuml;ne atmış. K&uuml;&ccedil;&uuml;k halkası ile yeleğinin iliğine takılı k&ouml;stekli saatinin zinciri g&ouml;beksiz, kalın belinin &uuml;zerinden sandalyenin sırtına ha değdi ha değecek.</p> <p>Yan &ccedil;izgi modelli k&ouml;r&uuml;kl&uuml; &ccedil;izmesinin bittiği yerde, İngiliz Kilodu modelli pantolonunun pa&ccedil;a d&uuml;ğmeleri g&ouml;r&uuml;nmeye başlar. Diz hizasında biten d&uuml;ğmelerden sonra İngiliz Kilodu&rsquo;nun geniş b&ouml;l&uuml;m&uuml; belde biter.</p> <p><strong>&ldquo;Bacağını &ccedil;engellemiş&rdquo;</strong> yani bacak bacak &uuml;st&uuml;ne atmış, sağ eli dizinin &uuml;zerinde, dirseği havada dururken sanki her an kalkacakmış gibi bir havada. B&uuml;y&uuml;k elinin, kalın parmakları arasında Birinci Sigarası ve ona zenginliği yaşatabilecek tek şey olan sekiz k&ouml;şe kasketi başında.</p> <p>Amcamın zenginliği sadece kasketinin k&ouml;şe sayısının fazlalığı olarak kaldı.</p> <p>H&uuml;samettin Amcam bu kıyafetlerden başkasını benimseyemediği i&ccedil;in, sekiz k&ouml;şe kasketi başından zor attı. Bu kıyafetler ile de altı k&ouml;şe fakir kasketi giyilmezdi.</p> <p>Arkasına havada kıpırdayan sarı denizi de almış, yere serili hasır &uuml;zerinde oturan yengeme iri sesi ile laf yetiştiriyor. Yengemin katmer g&uuml;ll&uuml; iğne oyalı kreplerinin bol g&uuml;ll&uuml; bağlama u&ccedil;ları, hep başının sağından sallanırdı. Y&ouml;r&uuml;k kızlarının Krep yazmalarının renkleri karmakarışık olur, Krep yazmasının rengi Pembe ise g&uuml;l&uuml; Mor&rsquo;dur; &ouml;rt&uuml; Yeşil ise g&uuml;l&uuml; Kırmızı gibi zıt renkler olur.</p> <p>Krep &ouml;rt&uuml;lerdeki bu renk uyumsuzluğunun ahengi, Y&ouml;r&uuml;k kadınının dağ ya da ova da yokluktan sadece elinde kalan renkli nakış ipleri ile yetinmek zorunda olduğundandır. Doğanın ve şartların ona &ouml;rnek verdiği, g&ouml;sterdiği renk ve g&ouml;r&uuml;nt&uuml; zıtlığın mecburi g&uuml;zelliğidir.</p> <p>Doğanın sahnesindeki fonda gecenin siyahında ya da ayın on d&ouml;rd&uuml;n&uuml;n şavkında; bazen kızıl g&uuml;n doğumundaki Alizarin kırmızısında; g&uuml;n ışığının dayanılmaz sarı opak tonundaki pusunda ya da g&uuml;nd&uuml;z&uuml; beyaz parlaklığında &ccedil;i&ccedil;eğin, b&ouml;ceğin, taşın, toprağın, &ccedil;alının birbiri ile her ışıktaki tutarsızlığını iğne oyalı Krep Yazmalarına d&ouml;km&uuml;şt&uuml;r Y&ouml;r&uuml;k kadınları.</p> <p>Karakterindeki h&uuml;rriyetini asla kaybetmeyen ve bir başkasına teslim etmeyen biz Y&ouml;r&uuml;k kadınları, bu renkleri hala benliğinde, &ccedil;eyiz sandığında, h&uuml;rriyet sevdasında ve cesurluğunda taşırız.</p> <p>Y&ouml;r&uuml;k kızlarının &ccedil;eyiz sandıklarını a&ccedil;tığınızda gecenin Siyah rengi, Ay&rsquo;ın on d&ouml;rd&uuml;n&uuml;n şavkı, g&uuml;n doğumunun Alizarin Kırmızısı; g&uuml;n ışığının puslu sarısı y&uuml;z&uuml;n&uuml;ze vurur.</p> <p>Şansınız varsa sandığın dibine konmuş bir dal kekiğin kokusunu da duyarsınız.</p> <p><img src="/upload/html-content/1_ak_i&ccedil;1.jpg" alt="" /></p> <p>Bizi g&ouml;r&uuml;nce anneme g&uuml;len bir y&uuml;z ile <strong>&ldquo;gelin hoş geldiiin&rdquo;</strong> diyerek ayağa kalkan amcam <strong>&ldquo;gadeşlemin guzuları gelmiiiş&rdquo;</strong> diyerek kollarını a&ccedil;tı ve o iri adam b&uuml;y&uuml;k kanatlı devasa bir sevgi kuşuna d&ouml;n&uuml;şt&uuml;.</p> <p>H&uuml;samettin amcamın bizleri g&ouml;r&uuml;nce karşılama s&ouml;z&uuml; <strong>&ldquo;kardeşlerimin kuzuları&rdquo;</strong> idi. Bizi seviyordu, bizi severken kardeşlerini de sevdiğini unutmuyordu. Yani bize g&ouml;sterdiği sevgi, kardeş sevgisinden artanlar değildi. Biz <strong>&ldquo;kardeş kuzuları&rdquo;</strong> olduğumuz i&ccedil;in onda sevgi payımız ayrıydı.</p> <p><strong>Sevginin ne kadar &ccedil;ok olabileceğini değil ama ne kadar derin olabileceğini amcalarım ve halalarımdan &ouml;ğrendim ben.</strong></p> <p><strong>* * *</strong></p> <p>G&uuml;ne bakmaya &ccedil;alışırken yakaladık Ay&ccedil;i&ccedil;eklerini. Diplerine kadar gittiğimizde hepsinin başını yere eğip bize baktıklarını g&ouml;rd&uuml;k. Oysa g&uuml;neş tepedeydi, onlar g&ouml;ky&uuml;z&uuml;ndeki g&uuml;neşe değil, yery&uuml;z&uuml;nde g&uuml;n doğumunu yakalayıp, y&uuml;zlerine g&uuml;neş sı&ccedil;rayan &ccedil;ocuklara bakmayı tercih etmişlerdi.</p> <p>Sanırım onlar da bana benziyorlardı, rakamlardan ibaret olmayan zaman ve vakit kavramını &ouml;nemsemeyip, g&uuml;zel olanı g&ouml;rmeyi &ccedil;abalamaktan yanaydılar. G&uuml;ne bakmıyorlardı, bize bakıyorlardı.</p> <p>Ay&ccedil;i&ccedil;eklerinin bize bakmak i&ccedil;in eğilmediğini, g&uuml;neş tepedeyken ve batarken başlarını yere eğdiğini ve her şeyi bilmenin kırıcı olabileceğini b&uuml;y&uuml;y&uuml;nce &ouml;ğrendim.</p> <p>Olsun! Biz b&uuml;y&uuml;sek de g&uuml;neşi y&uuml;z&uuml;m&uuml;ze sı&ccedil;ratan &ccedil;ocuklarız; ka&ccedil; kişi g&uuml;neşin topraktan doğduğunu ve doğarken ki renklerinin şehvetini g&ouml;rd&uuml;?</p> <p>Bir de bu şansı kendi doğuran cesur &ccedil;ocuklarız biz.</p> <p>Irazca ile b&uuml;y&uuml;k bir Ay&ccedil;i&ccedil;eği se&ccedil;tik belini tutup, b&uuml;t&uuml;n g&uuml;c&uuml;m&uuml;zle d&ouml;rt koldan, geri &ccedil;ekilerek yere eğerek Ay&ccedil;i&ccedil;eği&rsquo;ni g&ouml;ky&uuml;z&uuml;nden indirip, ellerimizin arasına aldık.</p> <p>Her biri elimizin yarısı b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml;ndeki onlarca sarı, ipeksi, kıpırtılı ta&ccedil; yaprakları vardı. Koca &ccedil;i&ccedil;eğin ipeksi, sarı yumuşak sa&ccedil;larını y&uuml;z&uuml;me s&uuml;rd&uuml;ğ&uuml;m&uuml; hatırlıyorum; ve bu g&uuml;n bile bir bebeği yanağımı yanağına dayayarak seversem hissedebileceğimi Ay&ccedil;i&ccedil;eği&rsquo;nin sarı sa&ccedil;larında tecr&uuml;be ettim...</p> <p>B&uuml;y&uuml;k &ccedil;aba ve eziyet sonucu g&ouml;ky&uuml;z&uuml;nden kopardığımız Ay&ccedil;i&ccedil;eği, ikimizin kucağına anca sığdı.</p> <p>D&ouml;rt &ccedil;ocuk Ay&ccedil;i&ccedil;eğin &ccedil;ekirdeklerini tek tek yuvalarından &ccedil;ıkarıp yiyerek oyunumuza katık ettik.</p> <p>Ay&ccedil;i&ccedil;eğinde olan her şey, g&ouml;kteki Ay&rsquo;ın ders kitaplarında g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z şekliyle aynıydı.</p> <p>Ay&rsquo;ın y&uuml;zeyi karanlıktı, g&uuml;neşten aldığı &ouml;d&uuml;n&ccedil; ışıkla aydınlatıyordu etrafını.</p> <p>Rengini g&uuml;neşten aldığı sarı ta&ccedil; yaprakları olmasa, kucağımızdaki Ay&ccedil;i&ccedil;eği de karanlık ve yavan bir şeydi.</p> <p>Amcamın g&uuml;len y&uuml;z&uuml;, Ayşe Yengemin g&uuml;l oyalı Krep yazması, M&uuml;yesser halamın koyu ses tonu, ayaklarımızda Kadriye Halamın hasır izleri, Mor Jorjet etekli annem ve biz &ccedil;ocuklar tabloyu tamamladık. En &ouml;nemlisi iki yanak boşluğumuzu yengemin verdiği kakaolu cam şekerler ile şişirerek, Ay&ccedil;i&ccedil;eği yeme telaşına daldık.</p> <p>Kucaklarına Ay, tepesine G&uuml;neş kondurmuş d&ouml;rt &ccedil;ocuk, Ay&ccedil;i&ccedil;eğinin yavan tadını şişmiş yanaklarımızdaki şekerlerle &ouml;rtt&uuml;k.</p> <p>Bu da tatlı, tuzlu, ekşi, acı olabilecek her şeyin bir orta yolda buluşabileceğinin ve bu zor m&uuml;cadelelerden &ccedil;ıkan yaman &ccedil;elişkinin, lezzetli bir başka versiyonuydu.</p> <p><strong>* * *</strong></p> <p>Ertesi g&uuml;n beni Aydın&rsquo;a d&ouml;nmeye ikna edemeyen annemden sonra babam almaya geldi.</p> <p>Durum ciddiydi, babam gelmiş ve bu ger&ccedil;ekten gitme zamanımın geldiği anlamına geliyordu.</p> <p>Ak Ova&rsquo;da Topraktan doğan g&uuml;neşin doğum sancıları, g&uuml;neşin y&uuml;z&uuml;m&uuml;ze sı&ccedil;rayan ışıkları, Ak Ova&rsquo;nın kucağımıza doğru sarıya d&ouml;n&uuml;şen g&ouml;r&uuml;nt&uuml;s&uuml;n&uuml;n i&ccedil;ine; ke&ccedil;i kokulu peyniri, g&ouml;k s&uuml;t&uuml;, fakir amcamın zenginlik hevesi olan sekiz k&ouml;şe kasketini, y&uuml;z&uuml;m&uuml;ze bakan Ay&ccedil;i&ccedil;eklerini kattım... Ve bunlarla birlikte yanağımı şişirdiğim iki cam şekeri de sırtıma alıp, Irazca&rsquo;mı geride bırakıp yola &ccedil;ıktık...</p> <p>Hepsini de okuduğunuz &uuml;zere hala eksiksiz, sevgi ve &ouml;zlemle sırtımda taşırım.</p> <p><strong>Sevgiyle kalın dostlar...</strong></p> <p><a href="http://www.beklenengazete.com">www.beklenengazete.com</a></p>

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER