0.542. 537 86 70

Utanıyorum insanlığımdan…

Kendisini gösterme çabasında olan beyinleri, küf tutmuş insanları gördüğümde utanıyorum…

2017-09-30

Okullar açıldı.

Ama önemli değil…

Zaten okuyup da ne olacaksa ?

Bakarsın başımıza bir bilim adamı olur biri Allah muhafaza….

Bir dermansız hastalığa ilaç olur diğeri. Belki de bir iş adamı olup yaşayıp büyüdüğü köye yol, su, elektrik getirir bir başkası da neme lazım…

Bunca derdin arasında bir de bursa ihtiyacı olur öğrencilerin…

Malum önümüz kış… Paltosu olmaz bazılarının ya da ayakkabısının altı yoktur bir diğerinin. Kitaplarını koyabileceği bir çantası yoktur belki de. Mahalle mektebi uzak olunca, donar elleri soğuktan. Sızım sızım sızlar parmakları eve gidinceye kadar…

Bunları düşündükçe insanlığımdan mı utansam yoksa başkalarının “daha önemli(!)” dertlerine mi yansam bilemedim.

Mesela Feriştah ablamız bilmem ne derneğine üye olmuş toplantıya gidecekmiş.

Bir telaş bir telaş…

- Aman ne giysem acaba ?

- Bugün saçımı hangi model yaptırsam?

- Ojemi hangi renk sürsem?

Çok zor hem de çok!

Gerçi çoğu derneklerin ne iş yaptığını anlamasam da, bu ablamızın bir itibarı var değil mi? Birkaç süslü kokana toplanmış bilmem ne restoranda dernek yemeği verecekmiş, şimdi ablamız onlardan aşağı mı kalsın canım…

Ee diğer ablamızın da günü varmış… Bir hafta önceden başlar hazırlıklar…

Ayşe hanım koltuklarını yenilemiş efendim.

Zehra ablamızın nesi eksik ondan? O da perdeleri değiştirir…

Falanca dernek üyeleri “yoksul çocuklar yararına(!)” gezi düzenlemiş İtalya’ya…

Filanca dernek üyeleri uyumayın, siz de bir İsviçre yapın yoksa kınım kınım kınarız sizleri…

Bunları düşündükçe kendimden, insanlığımdan, tüketim toplumunun rezalet hale gelmesinden utanıyorum.

Aç bir çocuğu gördüğümde utanıyorum…

Kendisini gösterme çabasında olan beyinleri, küf tutmuş insanları gördüğümde utanıyorum.

Açlıktan ölen bir çocuk varsa eğer bunun katili biziz.

Tüketim çılgını olan, alıp tüketen, yok eden, yaşamı mahveden bizleriz.

Ne güzeldi eskiden bütün çocuklar sokaklarda toz toprak içinde oynardık…

Bazılarımız yalınayak, bazılarımızın elbisesi yırtık…

Yine de kimse görmezdi bunları…

Akşam oldu mu annemiz sessizce elimize bir kap sıcak yemek koyardı bazen.

Fısıldayarak bunu “komşu teyzeye götür” derdi.

Komşu teyzenin hiçbir eksiği kalmazdı…

Yağı, tuzu, şekeri, odununu kim alıverirdi kimse bilmezdi.

Her şey gizliydi.

Bir zamanlar komşumuzu aç bırakmayan kültürlerimiz ne zaman yok oldu?

Sanırım gözü açları doyuramamaktan komşularımız aç kaldı…

Üç beş yılda bir değişen halılar, koltuklar, her odaya ayrı alınan televizyonlar, çoğu özelliğini bilmediğimiz son model telefonlar... Falanlar filanlar… Hava atacağımız son model arabalar…

Çoğumuz popüler kültürün esiri oluvermişiz farkında olmadan.

Ülkemiz ne durumda, geleceğimizin teminatı çocuklarımız ne halde umursamaz olmuşuz…

Eğer içimizde bir nebze olsun insanlık kaldıysa hep birlikte girelim taşın altına…

Bir damladan ne olur ki demeden birlik olursak, çok aydın yetiştiririz bu memlekete…

Dün bir ressam arkadaşı tanıdım. Kendisi öğretmen. Ama hobi olarak resim yapıyor… Bir sergi açıp gelirini tamamıyla yoksul ve başarılı çocuklara bağışlamak istediğini söyledi.

Bir kez daha kendimden utandım…

Hadi sizler de utandırın beni.

Bırakın kınasınlar sizi, parmağınızdaki yüzüğün bir taşı eksik diye…

Hor görsünler, ekmeğinizi bir yoksulla paylaştığınız için.

Bırakın etrafınızda dolanıp yalakalık yapmasınlar. El, avuç ovuşturmasınlar; bir yatınız, katınız yok diye.

Hadi iki hırka yerine tek alın bu kış.

Diğerinin parasıyla bir öğrenciye kitap alın.

Alın ki yetişen iyi insanlarda benim de payım var diyebilesiniz.

Başınız dik, gururla dolaşırsınız sokaklarda…

Halımızın rengi koltuklara uymuyor diye, kınasın bizi paslanmış beyinler.

Bırakın, bırakın da “azıcık aşımız, kaygısız başımız” olsun.

Endişelenmeyelim geleceğimiz için…

Aydın olalım, aydınlatalım ülkemizi.

Gelecek kaygısı olmadan, rahat koyalım başımızı yastığımıza…

Ne dersiniz ?

Utanmayalım hep birlikte…

Huzur dolu hafta sonları… 

Sepetim