0.542. 537 86 70

SAVAŞ - MAYIN...

Yeni yılın dünyamızda savaşsız günlerin yaşanacağı bir yıl olması en içten dileğimizdir.

2015-01-03

“Nerede bu Birleşmiş Milletler? Hala milyonlarca insan süngü ve dipcik altında inler, bütün insan haklarından edilir ve esir gibi alınıp satılırken o muhteşem saraydan ne bir ses, ne bir imdat!.. Zaten onu teşkil eden büyükler, insan kanı emen sömürgeciler değil mi? Bunların kendilerini bu gıdadan mahrum etmelerine imkan var mı ki zavallı esir milletler, Birleşmiş Milletler diye bir heykelden daha öteye geçemeyen bu varlıktan kurtuluş ve refah beklensin?” 1953 - Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

Dünyada konuşulan konuların başında doğal olarak insan haklarına yapılan saldırıların geldiği yadsınamaz. Ağzını açan hemen her kes, bu hakkın tanınması için çaba harcanması konusunda ortak bir noktada buluşuyorlar. İşin karar aşamasına geldiği zaman ise söylenenlerin unutulduğu gerçeği ile sıklıkla yüzleşiyoruz. Mazlum ulusların ve toplulukların kaderidir diyerek köşelerine çekilmeyenler bile bir şekilde etkisizleştiriliyor. Fazla uzaklara gitmeden iki adet Paylaşım Savaşı sırasında yaşanan hak ihlallerinden gereken dersler çıkarılamadığından olacak otomatiğe bağlanmış gibi bu ihlaller devam ettiriliyor.

Değerli bir varlık olarak kabul edilen insan kıyımının önüne geçilmesi konusunu yeni yılda da konuşmaya devam edeceğiz. 2015 yılında Çanakkale Utkusu ile birlikte Ermeni savları başat konularımız arasında olacaktır. Yine bu dönemde yaşanan kalkışmaların da unutulmaması gerekiyor. Bu ve benzer olayların 100.’ncü yılında yaşananları yeniden irdeleyip ders alınması için değerlendirmek gibi bir yükümlülüğümüzün olduğunu da paylaşmak istiyoruz.

Kuruluş çalışmalarına 1948 yılında başlanan Eoka terör örgütünün saldırılarını yeniden masaya yatırarak değerlendirmek durumundayız. Kıbrıs Türklerine fiili saldırıların başlamasının 60. yılına da gelmiş bulunuyoruz. Yaşanan saldırılardan sonra Kıbrıs Türk’ünün büyük zarar gördüğü gerçeği ise yadsınamaz. Mal kayıplarının yanı sıra can kayıplarının da yaşandığının unutulmaması gerçeğini genç kuşakların bu günlere kolay gelinmediğinin bilmeleri açısından yinelemek durumundayız.

Anlatımları yaparken veya yazarken hemen gidip karşı unsura saldırılıp savaş yapılması için yazmıyoruz. Konuya ilişkin olarak geniş bir uzlaşının olmasından da mutlu olduğumuzun bilinmesini istiyoruz. İleride ülkeyi yönetecek olan genç kuşakların karşı unsura yaklaşırken bilgili ve bilinçli olması hepimizin ortak dileği olmalıdır. Nefret tohumlarını ekmediğimizi yeni yıla girerken yeniden paylaşıyoruz 60 yıl öncesinde karşı unsurun saldırıları sonrasında Kıbrıs Türkleri büyük can kayıpları yaşarken onlarda kendi arasında çatışıyordu. Eoka terör örgütünün kurulmaya çalışıldığı günler, soğuk savaşın yaşanmaya başlandığı yıllara denk geliyor.

Günümüzde kuzu postuna bürünmüş olan Akel’in üyeleri de komünist oldukları için öldürülüyordu. Yunanistan’da da aynı dönemde benzer öldürmeler yapılıyordu. Komünistlerden sonra namlular Kıbrıs Türklerine çevrildi. Lozan’da kurulan Doğu Akdeniz’deki Türkiye – Yunanistan – İngiltere dengelerinin bozulması için namluların Türklere çevrildiğini kaydetmek istiyoruz. Günümüzde de aynı bölgede yaşanmakta olan yeraltı zenginliklerinin paylaşımı kavgasının da bu açıdan değerlendirilmesi gerektiğini belirtmek istiyoruz.

Çatışma ve kavgalarla geçen bu 60 yıllık süreçte öldürülen kişilerin en azından kemiklerinin bulunması için uluslararası toplumun katkısı ile Kayıp Kişiler Komitesi kuruldu. Anılan komite 8 yıldır çalışmalarını zor koşullarda olsa da devam ettiriyor. Günümüzde kayıp olan kişilerin nerelere gömüldüklerini bilenlerin sayısı ölümler ve yaşlanmalar nedenleriyle bir hayli azalmıştır. Bu nedenle yer gösterme konusunda sıkıntılar yaşanıyor. Bunun ötesinde kayıp olduğu belirtilen kişilerin ikinci kuşaktan olanların sayısı da azaldığından çözüm üçüncü kuşaklara kalıyor. Buna koşut olarak 1974 yılında yaşanan Barış Harekatları sonrasında Türklerle Rumların yer değiştirmeleri yaşanmıştır. Yeni binaların yapılması nedeniyle altlarında olası mezarlara ulaşılması zora girmiştir.

Adada 8 yıldır yapılan çalışmalardan sonra Türk kayıpların %26’sının kemiklerine ulaşılırken Rumlar için bu sayının %31 olduğu belirtiliyor. Şu anda umutların hızla tükenmekte olduğu noktadayız. Araştırmacıların da bu görüşü paylaştıklarını düşünüyoruz. Kelimenin tam karşılığı çaresizlik içinde denizde toplu iğne aramakla uğraşan görevlileri de kutlamak gerektiğini düşünüyoruz. 

Geldiğimiz bu aşamada kayıp kişilere ulaşmanın zorluğunun taraflarca da kabul edilmesi gerekiyor mu ne...

Yeni yılın dünyamızda savaşsız günlerin yaşanacağı bir yıl olması en içten dileğimizdir. Sağlığın büyük bir zenginlik olduğu düşüncesi ile güzel günler diliyoruz.

SEVGİ ile kalınız...

Ahmetgoksan45@gmail.com

Sepetim