0.542. 537 86 70

Menderes’in karşısı Güdüşlü…

Coğrafi konumunu hala Menderes karşısı diye belirttiğimiz köylerden biridir Güdüşlü. Hem de sıcak kadın koynuna çekilmiş gibi iki dağ arasına sığınmıştır.

2021-02-23

Vasiyetlere girebilecek kadar en afili mezar taşı nerededir bilir misiniz?

Güdüşlü Köyü’nün pınarı az ama gür, boz yeşil renkli Zeytin ağacı sürmelenmiş dağlarının, ışıl ışıl parlayan kayrak dağ taşıdır.

Dokunmasan, görüntüsünden yumuşak zannedersin. Yerden çıkarken kurak dağ toprağına bulanıp, toprağın renginin her tonunu almış. Bir yöne akıp giden deseni, taşın her rengini kendine nakşetmiş.

Uzunlamasına dokusu ve deseni farklı bu taş türünün arasında karınca yolları görünmez. Genelde kuru olan toprağın içinden, telaş içinde bir Süleymancık çıkar ve aynı hızla taşın üzerinde oradan oraya seyirtir. Taşın deseninde fark edilen şey yolunu şaşıran birkaç karıncanın kıpırtısı ya da türlü kertenkelenin telaşlı hareketleridir; taş kendisini, kendisiyle insan gözüne kamufle eder; tıpkı ar sahibi insan gibi.

Kuzey yönüne bakan kayaları da yosunlandığından kimyası yeşile döner. Ben bu taşlara en çok yeşil rengi yakıştırırım. Belki boz yeşilde zeytin ağacı sıvalı, toprak rengi öne çıkan dağlarına, seyrek yeşil kayalar görüntüsü ile öne çıkıp, manzaraya ayrı bir güzellik kattığındandır.

Ağacına baksan neşesiz, buruk, toprağına baksan kurak çöl sanırsın. Ta ki bahar gelene mor laleler açana, Çoban Damı’nın azmağında fütursuz Nergis’ler doğal tarlalarında coşana kadar. Annem kokulu mor laleler en çok benim köyümün dağlarına yakışır.

Mor Lale’leri Grep yazması yapıp, kırmızı Lale, kaya diplerindeki mor Sümbülleri ve azmak nergislerini de oya diye kenarına iliştirip başına bağlar; boz topraktan ak benizli Yörük güzeli Güdüşlü dağları.

Ortasından geçerken köyü ikiye yaran azgın deresinin içi, evlerin bahçeleri, duvar dipleri, yol kenarları irili ufaklı dağ taşları ile dolu.

Hemen hemen her evin önünde ve bahçesinde bazen oturak, bazen binek taşı görevi gören bir taş vardır. Bir de sokaktaki bu taşları benimseyip bahçedeki taşlar ile birlikte temizlik merakından kireçlerler.
Yarısına kadar, dağdan yuvarlanan kayaların üzerine kurulmuş bir ova köyüdür Güdüşlü. 

Kahverengi’nin en koyu tonundan tutun da en açık tonlarına kadar kayrak dağ taşlarına sıvalıdır bizim köy. Bir de bazı taşlar oluşurken topraktaki bütün ziynetleri alıp, özüne karıştırmışçasına ışıl ışıl parlar.
Kırılırken de yatsı ve geniş parçalandığı için “Kayrak” yani “Yatsı ve yuvarlak” adını da deyiverirler.

* * *

Irazca ile Turanlar ovasından ışıklarını seyrederek içlenip, efkarlandığımız köyümüz, Güdüşlümüz Menderes karşısında kalır… Çocuk halimiz ile nesine efkarlanırdık bilmem. Hala elimiz belimizde, terasata yan yana köye doğru dikilip “Köyümüüüzz, Güdüşlümüüüz” diye efkarlanırız. Sanki gitmememiz için bizi tutan var.

Bu efkarlı seyirler gen yoldaşım ile ya Yörük dürtülerimizden ya da biz hala yüzüne güneş renkleri sıçrayan çocuklarız ve tadını çıkarıyoruz… Her ikisi de kabulümüz.

Coğrafi konumunu hala Menderes karşısı diye belirttiğimiz köylerden biridir Güdüşlü. Hem de sıcak kadın koynuna çekilmiş gibi iki dağ arasına sığınmıştır.

Birçok köy, girişinde mezarlıkları ile karşılar insanı… Hatta insanoğlu en güvenli yerleşim yeri olarak dağlara konuşlandığından, bu dağ köylerinin bazılarında birsi eski, iki mezarlık vardır. Hatta muhtarların çalışkanlığı bile köy mezarlığının bakım ve temizliğine göre değerlendirilir.

Dağ eteğine başlayıp, ovaya doğru kurulan Güdüşlü Köyü’nün mezarlığı da köyün girişinde.

Köye girerken sol yanımda o ağırlığı hissederim. Yan gözle tanıdıkların mezarlarını selamlamadan geçemem.

* * *

Uzunlamasına iki metrelik kayrak dağ taşı, kökü yerdeymiş de mezar başından kendisi filizlenip çıkmış gibi sülemce boynu önde, boyu ardında mezar başından çıvlamış gibidir. Bu görüntü bütün mezarlığa yayılmış hali ile baya şık ve onattır.

Pıynar çalılarının, delce Garıngeçlerin (fidan, yabani Karaağaç), iştahından kollarını sanki öbür aleme uzatacakmışçasına büyütmüş Dut Ağaçlarının gölgesinde sülemce dururlar.

Nöbetini tuttuğu kutsallığın farkındaymışçasına başı dik, uzun boylu, esmer teni ışıl ışıl parlayarak nöbet tutar dağ taşları.

Yerden kendi fışkırmış gibi mezar taşları ile mezarlık değil, dikilmiş dağ taşı tarlasıydı köyümün mezarlığı.

Babam da bu ihtişamlı güzellikten kendisinin de olsun istedi ve “mezarımın başına dağ taşı dikin, etrafını dağ taşı ile çevirin, yeni mezar da yapmayın” diye vasiyet etti.

Zamanım geldiğinde madem gömülmek zorunda kalacağım, ben de köy girişindeki bu ışıltılı toplanma yerinde olmak isterim… Çünkü eski haliyle de yeni haliyle de köyümün mezarlığından daha güzel bir mezarlık görmedim.

“Dağ taşı tarlasında benimde bir dikili taşım olsun” vasiyetimi oğluma bırakmayı ihmal etmiyorum.

* * *

Bu dağ taşı tarlasında bütün sülalem ikamet etmekte. İngiliz Kilodu türündeki pantolonunu zor unutan amcalarım, Yörük güzeli halalarım, köyün ağası ile evli teyzem ve anne sülalem herkes gibi köyüne geri döndü. Eski ve yeni kuşaktan herkes orada.

Kabul etsek de, etmesek de bir gün kendimize sabit bir yer bulma arayışına giriyoruz ve bu “beni nereye gömecekler” endişesi, ölüm korkusunun bile önüne geçiyor. Gömüleceğimiz yeri belirleyip, nasıl bir şey istediğimizi vasiyet etmemiz de dünyevi alışkanlıklarımız olan rahatlık ve ihtişam merakımızdan.

Bana göre de ölüp bilinç olarak yok olmuşken, varlığını dünyada nesne olarak sürdürme telaşı. Yani gene de dünyayı terk etmeme çabası.

İnsanoğlu ölünce mezarı sayesinde dünyada varlığını sürdürdüğünü zannediyor.

Öğretilmiş “Geldiğimiz yere geri dönme” bilgisi ile bu telaşı sonlandırdığımız yer, köy mezarlıklarımız oluyor.

Yer ve yurt toprakları çok genci, güzeli, tazeyi tükettikten sonra dağ taşı tarlalarında topluyor.

* * *

Bizim köy mezarlığı da çağa ayak uydurup, köy muhtarı dahil hiçbir resmiyetin yardımı olmadan kendi kendini yeniledi. Buna sebep olan da varlığı ve her hikâyesi sıra dışı olan kişi, tabii ki Terziler sülalesinden…

Yaktığı türkü TRT litaretüründe girip resmileşen “GÜDÜŞLÜ’NÜN ÇESMESİ” türküsünün sahibi, Terziler’den halam Kadriye Yıldız.

Ölen bir insanın gömüldüğü mezarlığı, yattığı yerden nasıl değiştirip yenilediğini haftaya konuşalım.

Sevgiyle kalın dostlar… 

Not: Bu yazı www.beklenengazete.com’da yayınlanmıştır.

Sepetim