0.542. 537 86 70

Guguk Kuşu Projesi ve Santral Memuru..

İstihbaratta başka ülkeler içine sinsice eleman veya işbirlikçi yerleştirme operasyonuna, “Guguk Kuşu Projesi” adı verilir. Bu Didim Belediye Başkanı etiketli eşkıya bozması, sizlerin yerelde ayaklarını gördüğünüzden daha büyük operasyonun Santral Memurudur. Yine istihbarat dilinde Santral Memuru, bilgileri veya parayı toplayıp, ilgili yerlere servis eden kişiler için kullanılır.

2021-06-23

Didim Belediye Başkanı etiketli eşkıya başı Kadıköylü, olay gecesi neler yapmış neler.

Darp sonrası Didim Devlet Hastanesi’ne gitmişler. Alkol testi olmadan, darp raporu istemişler. 

Didim Devlet Hastanesi yetkilileri talebin yasa dışı olduğunu belirtip, Kadıköylü'nün isteğine olumsuz yanıt vermişler, bu eşkıyaya evliya ayağına yatma fırsatı tanımamışlar.

Ondan sonra iç suyu, al temiz havayı, söktür idrarı ADÜ'ye kadar gelmişler.

Orada bile kan testi yaptırmamışlar, alkol tespitinde üfle demişler aradan 4 saat geçmesine rağmen sonuç 160 promil çıkmış...

İlk anda test yapılsa, emin olun 300-400 promil çıkardı.

Zaten yalama medyanın haberi servis ettiğinde hemen anlamıştım;

“Didim Belediye Başkanı kahve içerken saldırıya uğradı.”

Buna örtme operasyonu denir.

Ters algı amacıyla, gerçekleri gizleyip, saptırmak için atılır bu tür başlıklar.

15 kişi dediler, 6 kişi çıktı.

Beyzbol sopaları dediler, işyerinin süpürge sapı çıktı.

Rant Çetesi dediler, ilgisi yoktu.

Kadıköylü hakkında Didim'de verilen takipsizlik kararı bozulmuş, Söke Sulh Ceza Hakimliği soruşturmanın eksik ve taraflı yapıldığı, adeta delillerin karartılmaya çalışıldığına dikkat çekerek, toplu tecavüz iddiasıyla Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasının yolunu açmıştı.

Kadıköylü de panikle yalama medyayı toplayıp gerçekleri gizlemek ve soruşturmayı etkilemek için, “Kumpas bozuldu - Adalet yerini buldu” başlıklarını attırmış, ulusal medyaya varana kadar haberi servis ettirmişti.

Yani yargı kararını, medyaya yaptırdığı yalan haberlerle bozdurmaya çalıştı.

Bizler de Aydın Şafak’ta olayın gerçeğini ortaya koyduk.

Asli karar ulusal medyaya da düşünce bu kez en bilindik yöntemi uyguladılar.

Gittiler “rant çetesi” dediler, bizim haberle hiç ilgisi olmayan insanların otelini mühürlediler.

Bu Kadıköyü var ya bu Kadıköylü;

Kendi evini kurşunlatıp, “rant çetesi” dediği ve kendisine rüşvet vermediği için husumet güttüğü insanların üzerine attı. Adamlar 4 ay cezaevinde yattı.

Sonra kurşunlamayı yapan kişi mahkemede, kendisini Kadıköylü’nün tuttuğunu itiraf etti.

Yine husumet güttüğü eski Belediye Meclis Üyesi’nin “kaçak yapı” diye binasını hiç bir yasal temel olmadan yıkmaya kalktı. Hiçbir güvenlik önlemi almadan işçileri zorla oraya yolladı. Yıkım sırasında üç çocuklu gariban bir işçi hayatını kaybetti.

Onu da, “Yalı Caddesi güzelleştirme projesi yapıyorduk” kılıfına sokmaya kalktılar.

O da yalan beyan çıktı.

Zorla yıkım talimatı verdiği yapı, proje alanında bile değil ve yapı hakkında hiç bir kanuni yıkım kararı bulunmuyordu.

Sonra evinde ünlü grup zina kasedini kendi çektirdi.

Sosyal medyada paylaşıp tepki gösterenlere dava açtı, “Kumpas - montaj – kürtaj” ayağına yattı. Sonra bizlerin aşağıda açıklayacağım taktiksel operasyonuna düştü, mahkemede itiraf etti. Ve ellerindeki siyaset - devlet - haram para - medya gücüyle bunların hepsini örtmeye, evliya gibi gezmeye devam edeceğini sanıyordu.

Akif Emmisi ve yalama medyalarıyla beraber her şeyi plânladıklarını sanıyorlardı.

Ta ki bize çarpılana kadar.

Şimdi yıldızları sayıyorlar.

Bunlar daha iyi günleri.

KAYMAKAMIN ÜÇ EKSİSİ, BİR ARTISI..

Kadıköylü’nün yediği hurmalar, yasaklara rağmen aktığı alemlerde tırmalayınca hemen yerel çetesini toplayıp, olayı Meksika Karteli misali isyana dönüştürdü. Tek suçları görevlerini ifa için oraya giden polislere, “Polislerin de AMK. Bundan sonra devlette biziz asayişte. Yürüyün önce Kaymakamlığı basacağız, sonra Oteli basacağız” şeklinde yandaşlarına talimatlar vermişti.

Sayın Aydın Valimiz ve İl Emniyet Müdürümüz.

Olay yeri polis kamera kayıtlarının ham görüntülerinin kamuoyuyla paylaşılma zamanı gelmiştir.

Çünkü bu olay üç kademelidir.

Birincisi darp anı...

İkinci safha bu eşkiya bozmasının polislere sövüp “devlet benim”! dediği anlar..

Üçüncüsü Kaymakamlık konutunda yaşananlar.

Darp görüntüleri yayınlandı, Kaymakamlık lojmanında yaşananlar yayınlandı, olay yeri kayıtları halen esrarlı durumda.

Kamuoyu onları bilmeli, görmeli, gerçekleri öğrenmeli.

Neden derseniz...

Bu isyancı eşkıya bozuntusu sandığınızın ötesinde olaylara bulaşık.

Uluslar arası boyutu olan bir organizasyon desteğine sahip.

Birazdan ilk perdenin açılımını yapacağız...

Dönelim Kaymakamlık Konutu’nun yani resmi devlet binasının PKK - FETÖ çeteleri gibi basılmasına.

Sayın Didim Kaymakamı Halil Avşar.

O gece üç tane eksiniz oldu. Yani devletin en üst katmanları, olaya böyle bakıyor.

1- Bu eşkıya bozmaları geldiğinde polisleri olay yerine çağırıp, yaka paça aldırmadınız. Devletin gücünü göstermediniz. Bir şehrin polisleri, Kaymakamı bu çete başının peşkircisi değildir. Yasakları hiçe sayıp içkili mekan açtıracak, yanına şoförünü, korumasını almayacak, alemlere akacak, zulmettiği insanların da canına tak edip darp olayı yaşanacak, bu eşkıya bozuntusu da kalkıp, “Devlet beni niye korumuyor?” diye isyan başlatacak.

Devlete peşkirci muamelesi yapan, polislere darp ve namusa yönelik hakaretlerde bulunan, aynı yöntemi size uygulayan, Devlet binası basan bu eşkıya bozması ve adamlarını polislere daha oracıkta plastik kelepçeyle toplatmanız gerekiyordu.

2- CHP Eski Genel Sekreteri ve bu çete başının hamisi Akif Hamzaçebi'yi arayıp bu şahısların çekilmesini istemeniz, sonra yine onun vasıtasıyla barışmanız hataydı.

3- İki gün sonra şikâyetçi olmanız da hataydı.

Gelelim tek artınıza.

Sonradan da olsa şikâyette bulundunuz, şimdi olay gecesi ne yaşandıysa hepsini tek tek anlatıp, şahısların hepsinden şikâyetçi olmaya devam etmeniz elzemdir.

Aydın bir Kuvva-ı Milliye Şehridir.

Cumhuriyet tarihi boyunca bu çetebaşının yaptığı gibi bir kalkışma yaşanmamıştır.

Şehrin ve devletimizin tarihine kara leke olarak geçecek bu kalkışmayı vak'a-ı adiyye gibi yorumlamamız, mümkün değildir.

İş bu nedenle şu an hakkınıza iki seçenek konuşuluyor.

A- Görevden alınma,

B- Başka yere tayin..

O nedenle şikâyetinizden tek geri adım atmayın, devletin şanına leke sürdürmeyin.

Çünkü bu iş hesapsız kalırsa, aynı yöne meyilli kişilerin beyinlerindeki şiddet duygusuna prim tanımış olursunuz.

Sayın Kaymakam...

Bu şahsi bir kavga değildir.

Şahsi kavga olsa, ister şikâyetçi olursuz, ister olmazsınız. Ki onda bile kamu davası açılır.

Bu Türk Polisi’ne ve Türk Devleti’ne yapılan bir saldırı, bir kalkışmadır.

O nedenle hesabı sonuna kadar sorulmalıdır.

“Biz devletiz” diyen eşkıya güruhuna karşı sessiz kalınmaz, hesabı sorulur.

KURT PENÇESİ...

Şimdi yazacaklarımızı iyi okuyun...

Kadıköylü de okuyunca bulunduğu yere yığılıp kalacak.

Bir de sinirlendiği zaman kekelemeye başlıyor, ağzına havlu falan tıkayın çenesi kasılıp kalmasın, dişlerini sıkarken dilini koparmasın.

Didim İlçesi Aydın'ın kamu düzeni ve güvenliği açısından en sorunlu bölgelerinden biri olduğu için, yıllardır haberler, yargı kararları, ilgili istihbaratlar ne varsa derleyip toparlamıştık.

Çünkü bu şahıslar ve çeteleriyle eninde sonunda büyük hesaplaşma yaşanacaktı.

Toplu tecavüz iddiaları ilk gündeme düştüğünde, kendi evinde çektiği seks kaseti de gündeme geldi. “O bayan mıydı değil miydi, başka kasetler var mıydı?” herkes teori üretiyor, şehir efsanesi gibi ülke konuyu tartışıyordu.

Kadıköylü’ye yakın bazı isimler beni arayıp, “Konularda uzmansın ne yapmalıyız” dediler.

Fikir kendilerinin gibi Kadıköylü’ye aktaracaklar, onun gözünde paye kazanacaklardı.

Tam aradığımız fırsattı.

Kadıköylü o zamana kadar kasetin kendisine ait olduğunu ve gerçekliğini, kendi evinde çektirdiğini kabul etmiyordu.

“Valla” dedim, “İşiniz iki uçlu bklu değnek.” “Kasetteki o bayan değil diyorsanız, Atabay bunu mahkemede seks kasedinin gerçekliğini ve kendileri olduğunu kabul etsin. Zaten bilirkişi incelemesinde çıkacak. Bunu kabul etmezse, ‘bu kadın o kadın değil’ diye itirafta bulunmazsa, bu pilâv çok su kaldırır” fikrini verdim.

Bizim Kadıköylü de yıllarca inkâr ettiğini bir anda itiraf etti.

Toplu tecavüz suçlamasından kurtulmak için, bu kaseti kabullenmesi fikrini vermiştim. Sonuçta biri gönüllü, diğeri tecavüze giriyor.

Yani biri ahlâki diğeri cezai seçeneklerini sundum, anında itirafçı oldu.

Seçeneğin benim tarafımdan sunulduğundan haberi bile yoktu garibin.

Kadıköylü!..

İşte orada tam ensenden, kurt pençesine yakalanmıştın.

Çünkü kamu oyu - devlet - siyaset - medya katında senin ahlâki yapının ne olduğunu ve riyakârlığını gözler önüne sermiştik.

Sonra bu kaseti diğer yolsuzluk haberleriyle besledik.

Hani yanında yakınında kim varsa, onların yaşantıları, aile bireylerinin servetlerinde bir anda yaşanan on milyonlarca liralık patlamalar vs. vs. vs...

Sen de her haberin ardından panikle ve söve söve telefonu eline alıyor, çetenin üyesi veya sempatizanı kim varsa onları arıyordun.

Bu da bizlere HTS kayıtları kozunu veriyordu.

Gelelim şimdi fasulyanın faydalarına Kadıköylü...

İlmik ilmik tespit ettik, nakış nakış işledik örgütlenmenizi, rüşvet ve yolsuzluk yöntemlerinizi, medya - siyaset - devlet - iş dünyası ayaklarınızı.

Şimdi ne mi oldu bizim oğlan;

Her yazımızda, “Bizi şikâyet edin. HTS kayıtlarınızı ve sizlerin, aile bireylerinizin tümünün mal varlığı ve hesap hareketlerini mahkeme yoluyla talep edeceğiz” diyoruz, gıkınız çıkıp biriniz şikâyet edemiyorsunuz.

Farkındaysan kum torbasına döndünüz.

Anlayacağın taktiksel Kurt Pençesi Operasyo’nu ile ensenizden tuttuk, ardından deli gömleğini giydirdik, şimdi “Gıpreşmen üleynnn” dediğimizde, hepiniz mecbur kuzuların sessizliğini oynuyorsunuz.

Şunu da öğren Kadıköylü...

Zaten sen ve çeteniz temizlenmesi gereken bir cerahattınız.

Sizler gibi vatan - millet - devlet düşmanlarıyla illâ hesaplaşacaktık.

Planlama, teşkilâtlanma çoktan hazırdı, icra için zamanlamayı bekliyorduk.

Onu da bizlere sen verdin...

GUGUK KUŞU PROJESİ VE SANTRAL MEMURU…

Aziz Türk Milleti!..

Yazdıklarımızı film senaryosu sanıyor ve hayretler içinde inanmakta zorlanıyorsunuz ya, hepsi gerçektir.

Guguk Kuşu'nu bilirsiniz.

Çok sinsi ve fırsatçı bir kuş türüdür.

Kendi yuva yapmaz. Başka kuşların yuvasını gözler, onların bulunmadığı anda yumurtaların arasına kendi yumurtasını bırakır.

Diğer kuşlar onu kendi yavruları gibi besler.

Fakar Guguk Kuşu yavrusu büyürken, annenin asıl yavrularını bir bir yuvadan atar.

Tüm besinleri kendi yer, palazlanır.

İstihbaratta başka ülkeler içine sinsice eleman veya işbirlikçi yerleştirme operasyonuna, “Guguk Kuşu Projesi” adı verilir.

Bu Didim Belediye Başkanı etiketli eşkıya bozması, sizlerin yerelde ayaklarını gördüğünüzden daha büyük operasyonun Santral Memurudur.

Yine istihbarat dilinde Santral Memuru, bilgileri veya parayı toplayıp, ilgili yerlere servis eden kişiler için kullanılır.

Bu Kadıköylü ne yapıyor?

İhale - imar - sahte faturalar, ne varsa Türk Devleti ve Türk Milleti’nden rüşvet ve yolsuzluk yöntemiyle sağlanan gelirler bir havuzda toplanıyor. Bu şahıs da risk almadan imzaları başkalarına attırıyor. Rüşvet ve yolsuzluktan toplanan haraçları ederlerine göre çete üyeleri veya hizmetkârlarına pay ediyor.

Bazılarına para yerine aracılık ettikleri işlerini görüp, onların da işleri görülenlerden indira gandi yapmalarına olanak sağlıyor.

Aziz Türk Milleti!..

Bu Santral Memuru aynı zamanda ABD Eski Türkiye Elçisi Riccardionne'yi evinde ağırlayacak kadar makbul biridir. Bu olay 2013 yılı, yani Kadıköylü’nün Belediye Başkanlığı için adı bile geçmezken gerçekleşmiştir.

Yani “Guguk Kuşu Projesi”nin hazırlık süreci.

Yıl 2014... Yetmez, Riccardıonne - Rahip Bronson ile beraber oturup kalkmışlar, hatta ABD Elçisine yakınının askerlik işini çözdürecek kadar samimidirler.

Aynı ortamda “Guguk Kuşu Projesi”nin devlet içindeki ayağı da bulunmuştur.

Kızaktayken bir anda yükselmiş, şimdi bayağı üst düzey bir konumdadır. Hatta ve hatta Vatikan ile bağlantıları bulunan bir bayan ve darp gecesi yanında bulunan çantacı avukatı ile de bayağı iş birlikleri mevcuttur.

Kim olduğunu merak ettiniz değil mi?

Bunları önümüzdeki süreçte adım adım açacağız.

Kadıköylü yılbaşı hindisi gibi neden kabara kabara geziyordu, neden dokunulamıyordu şimdi daha iyi anlamışsınızdır umarım.

Hatta Aydın’da Rahip Bronson’dan önce FBI eğitimi almış üç misyoner kılıklı ABD'liyi Yalçın Yıldırım - Metin Can - Hüseyin Doğan ile birlikte Şafak Gazetesi’nde o yıllarda nasıl deşifre ve tasfiye ettiğimizi anlatacağız.

Kadıköyülü’nün yarenlerinden Papaz Bronson ile şimdi cezaevinde olan stepnesi Papaz Hasan Yaman'a neler çektirdiğimizi, tek tek kayıtlara geçireceğiz.

Kadıköylü Atabay...

Anlayacağın sizin “Guguk Kuşu Projeni”zi çöp edeceğiz.

Ankara bağlantılarınızı deşifre edeceğiz.

Emin ol yerle yeksan olacaksınız.

Ruhunla, kimliğinle, kişiliğinle nasıl yerel ve uluslar arası bağlantılı örgütlenmeniz var, yine emin ol deşifre edip dağıtacağız.

Herşey adım adım. Uhuletle suhuletle...

Senin o Türk Polisine attığın tokat, küfürler, seni bu “Guguk Kuşu Projesi”ne dahil eden ABD'lilerin attığı tokattır.

Bu arada unutmadan.

Sana ahtapot gibi yaydığınız kollarınızı dut dalı gibi budayacağız dedik, budayacağız.

Sayın Savunma Bakanımız olaylara iyice vakıf oldu.

Senin Çetin Albayın durumu sakat galiba.

Polise tokat atan, Kaymakam lojmanı basan, “devlet benim” diyen eşkıya sürüsü başına sırça bebek muamelesi yapan kim varsa, elbet dersini alır.

Şu olay gecesi ADÜ’de hemen yardımınıza koşan Genel Sekreter Vekili ve Hastane Müdürü Erdal Meşe var ya, işte o arkadaş Genel Sekreter Vekilliğinden alındı. Şimdi sadece Hastane Müdürü. Hani senin yardımına koşmuş, Didim'e kadar seninle gelmişti. (Rektör’den bu konuda cevap bekliyoruz.)

Diğerleri de tek tek “sizin safınızdayız” mesajı yolluyorlar.

Bu şahsi bir mücadele değildir. Senin durduğun yer belli, bizim durduğumuz yer belli.

Türk Yurdunda Türk Polisine tokat atan, namusuna dil uzatan, Türk Devletine karşı ayaklanan, Kaymakam konutu basan senin gibi işbirlikçi çete başlarının ibretlik yapılması ve tasfiyesidir asli mücadelemiz.

Emin olun ezileceksiniz...

Sepetim