0.542. 537 86 70

CHP’li Bülbül: “Soruşturma açıldı mı?”

TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen Adalet Bakanlığı 2021 bütçesi üzerine söz alan CHP Aydın Milletvekili ve Adalet Komisyonu Üyesi Süleyman Bülbül, Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ve Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu’nun “Cendere- Metastaz 2” kitabında yer alan iddiaları dile getirdi ve sordu: “Erkan Karaaslan’ın avukatının davet edildiği toplantıda Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin olduğuna dair iddialar doğru mudur? Bu konuda bir araştırma yapılmış mıdır? İddialar için soruşturma açılmış mıdır?”

2020-12-11

BAKAN PAKDEMİRLİ'Yİ SORDU,

"SORUŞTURMA AÇILDI MI" DEDİ

CHP’li Adalet Komisyonu Üyesi Süleyman Bülbül, “14 Mayıs 2019'da FETÖ sanığı Erkan Karaarslan'a CHP'li belediye başkanları Özlem Çerçioğlu ve Ekrem İmamoğlu hakkında asılsız beyanlarda bulunması için baskı yapıldığı iddiaları gündeme gelmişti. Şimdiyse sanık Karaarslan'ın avukatının davet üzerine İzmir'de bir toplantıya katıldığı, burada Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin de bulunduğu toplantıda sanık Karaaslan'ın belediye başkanlarımız aleyhinde asılsız ifade vermesi için yeniden baskı yapıldığı iddiaları vardır. Bu iddialar için soruşturma açılmış mıdır” diye sordu.

BAKAN GÜL: “YORUM YAPAMAM..”

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, CHP’li Bülbül’ün sorusuna karşılık “İddialardan, savcılıkla ilgili konulardır. Ben savcı ya da mahkeme önündeki dosyayla ilgili Anayasa 138 gereği yorumda bulunamam, bilgi sahibi olamam, savcının soruşturduğu bir konu hakkında yorum yapamam. Dolayısıyla, yargı kendi süreci içerisinde bu değerlendirmeleri yapacaktır” dedi.

7 AYDIR YANIT YOK

CHP’li Bülbül, Adalet Bakanı Gül’ün yanıtlaması istemiyle bir de soru önergesi verdi. 16 Mayıs 2019’da konuyla ilgili verdiği ilk önergeye hala yanıt verilmediğini anımsatan Bülbül, kitapta da yer alan iddiaları yeniden önergesin taşıdı.

Bülbül, “Bir sanığın yargılandığı davada usulsüz beyana zorlanması ve mahkeme kararının bu kapsamda oluşturulacağının söylenmesi yargı sisteminin çöktüğüne işaret ederken, olayda bir bakanın adının geçmesi ise yürütmenin yargıyı devraldığını göstermektedir. Her fırsata yargı bağımsızlığının önemine vurgu yapan Bakanlık, bu iddiaları soruşturulmakla yükümlüdür” dedi.

 Bülbül şu soruları yönetti:

- 16 Mayıs 2019 tarihinde iddialarla ilgili verdiğim soru önergeme hala yanıt verilmediği de dikkate alınarak, iddiaların gündeme geldiği 14 Mayıs tarihinden bugüne kadar sanık Karaaslan’ın iddialarıyla ilgili soruşturma yapılmış mıdır?

- Sanık Karaaslan’ın avukatının davet edildiği toplantıda Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin olduğuna dair iddialar doğru mudur? Bu konuda bir araştırma yapılmış mıdır?

- Yürütmenin yargı üzerindeki müdahalesini ortaya koyan ve Bakan Bekir Pakdemirli’nin olduğu iddia edilen toplantıda başka kimler bulunmuştur?

- Yüksek güvenlikli bir ceza infaz kurumuna, avukat olmayan ya da tutuklu olan sanığın isim olarak bildirdiği kişilerden biri olmayan ve sanık Erkan Karaaslan ile görüştüğünü kabul eden Serhan Seyhan isimli şahıs nasıl girmiştir? Bu görüşmeye kimler aracı olmuştur?

- Sanık Erkan Karaaslan’ın cezaevinde görüştüğünü iddia ettiği kişiler kimlerdir? Hangi makam bu görüşmelere izin vermiştir?

- Tutuklu sanık Karaaslan, avukat görüşünden önce neden cezaevi psikoloğu ile görüştürülmüştür? Görüşe çıkmadan önce her tutuklu sanık cezaevi psikoloğuna götürülerek ‘baskı altında olup olmadığı’ şeklinde görüşmeye tabii tutulmakta mıdır?

Adalet Bakanı Gül'ün açıklamalarında öne çıkan kısımlar ise şöyle:

Türk yargısı milletin yargısıdır, millet adına karar verir, millet adına adaleti tesis eder. Yargı tarafsızdır, çünkü bütün rengiyle, diliyle, inancıyla, yaşam tarzıyla milletimizin tamamına eşit yakınlıktadır.

Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı milletin yargıya güvenini artıracak, ‘adalet yerini buldu’ duygusunu geliştirecek en temel anayasal ilkedir.

Mahkemeler yürütme içinde bir taşra teşkilatı değildir, Adalet Bakanlığı’nın bir il müdürlüğü değildir; bağımsız ve tarafsızdır. Anayasa’nın 138’inci maddesi gayet açıktır: ‘Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.’ Dolayısıyla, yargı yetkisinin kullanımı münhasıran yargıya aittir. Yargının işini yargıya bırakmak anayasal bir sorumluluktur.

“YARGININ VESAYET DÜZENİNİN BEKÇİLİĞİNİ YAPTIĞI DÖNEMLER GERİDE KALDI.”

Yargının, hukukun değil, vesayet düzeninin bekçiliğini yaptığı dönemler geride kaldı. 27 Mayıs’ın yaslı adasını, 12 Eylül’ün gençlere “bir sağdan, bir soldan” kıydığını unutmak mümkün değildir. Yine, 28 Şubat’ta, insanlarımızın en temel haklarını gasp eden, brifing alan yargının devlet, millet, adalet tahribatı da hafızalarımızda hâlâ tazedir.

O dönemin yaralarını sarmaya çalışırken hukuk düzenimiz bu defa kırk yıllık hain bir terör örgütünü karşısında buldu. Delil üreterek, kumpas davalarıyla onurlu insanları lekelediler. FETÖ 17-25 Aralık’ta darbenin bir aparatı değil, bizatihi faili olarak ülkemize çok bedeller ödetti; hepimiz bu süreçleri beraber yaşadık.

Böyle bir yakın tarihi görmüş, ortak kaderi paylaşmış bir ülkenin vesayetin yerine adaleti koyması tarihî bir dönüşümdür, tarihî bir başarıdır. Bir ülkede eğer vesayet varsa orada adaletten bahsedilemez, orada adalet yoktur.

“İNSAN HAKLARI EYLEM PLANINI KATILIMCI BİR ANLAYIŞLA HAZIRLIYORUZ.”

Güven veren ve erişilebilir adalet vizyonuyla katılımcı ve çoğulcu bir anlayışla bu belgeyi hazırlıyoruz. 83 milyonun, düşüncesi ne olursa olsun işçisiyle, çiftçisiyle Edirne’den Kars’a kadar herkesin beklentisi, herkesin adalet duygusunu sağlamak adına toplumun her kesimleriyle görüşerek bu belgelerimizi, politikalarımızı birlikte hazırlamaya devam ediyoruz. Özgür birey, güçlü toplum için 83 milyon vatandaşımızdan bir tek kişinin bile kendisini dışarıda hissetmeyeceği daha demokratik bir ülke, daha kalkınmış Türkiye için reformlar yaptık, yine yapmaya devam edeceğiz.

Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı'mızın nihai hedefi hukukun üstünlüğünü güçlendirmektedir, evrensel hukuku tam anlamıyla hayata geçirmektedir. Eylem Planımız hem mevzuatımızı iyileştirecek düzenlemeleri hem de uygulamayı geliştirecek faaliyetleri kapsayacaktır.

İnsan haklarına dayalı hukuk devleti anlayışımızın güçlendirilmesi Eylem Planı'nın temel hedefidir. Hukukun üstünlüğünü her alanda hâkim kılan bir uygulama anlayışı insanımızı haklarıyla birlikte yaşatmaya dair en büyük güvence olacaktır.

“TUTUKLAMA KORUMA TEDBİRİDİR, ASIL OLAN TUTUKSUZ YARGILAMADIR.’

Yargı Reformu Belgemizin on dokuz aylık dönemde büyük bir kısmı salgına denk gelse de önemli sonuçlar aldık. Hem mevzuat hem idari anlamda çalışmalar yapıldı ve Meclisimizde 3 yargı paketi çıkartıldı. Özellikle, birinci yargı paketinde hak ve özgürlükleri artırıcı çok önemli adımlar attık, ceza muhakemesinde yapısal yenilikler getirdik.

Tutuklama bir koruma tedbiridir, asıl olan tutuksuz yargılamadır. Tutuklamaya başvurulmasının gerekli olduğu durumlarda da bu karar ölçülü ve orantılı şekilde tatbik edilmelidir. Bu politikalarla ve atılan adımlarla 2002 yılında tutuklu oranı yüzde 41 iken bugün itibarıyla ceza infaz kurumlarında tutuklu sayısı yüzde 16’ya inmiştir. Birinci yargı paketiyle tutuklamanın istisnai özelliği yeni bir usulü güvenceye bağlandı ve tutukluluğa azami süre getirildi.

“ADALET HİZMETLERİNDE KALİTE, İYİ YETİŞMİŞ HUKUKÇULAR ELİYLE SAĞLANIR.”

Bu çerçevede, bildiğiniz gibi yıllarca tartışılan ve beklenen, hukuk mesleklerine giriş sınavı düzenlendi. Böylece artık, hâkim, savcı, avukat, noter olmadan önce bu sınavda başarılı olma şartı getirmiştir. Yine, hukuk fakültelerine girişte 190 bin olan başarı şartını -bu yıl itibarıyla uygulandı- 125 bine indirdik. Böylece hukuk mesleğindeki kalitenin yolun en başında yükseltilmesi için ilk adımı attık. Önümüzdeki yıl da bu başarı sırasının daha da yükseltilmesi için çalışmalarımız devam edecek.  

“İSTANBUL HAVALİMANINDA 7 GÜN 24 SAAT KESİNTİSİZ ADALET HİZMETİ SUNMAYA BAŞLADIK.”

Yargıya güveni etkileyen bir diğer unsur da kişilerin beklenmedik kısıtlamalarla karşılaşması. Örneğin, havalimanındasınız, yurt dışına gideceksiniz ya da başka bir şehre gideceksiniz, çoluk çocuğunuzla berabersiniz; hakkınızda bir adli işlem var ama havalimanından adliyeye gitmek, başka bir yere gitmek, vatandaşımızı çok zorluyor hatta gözaltılar gibi farklı işlemler olabiliyordu. Ancak dört-beş aydır İstanbul Havalimanı’nda uygulamaya başlattığımız yeni bir faaliyetle, yedi gün yirmi dört saat, hâkim ve savcılarımız -şu saat itibarıyla bile- İstanbul Havalimanında yargı hizmetlerini vermektedirler. Bugüne kadar yaklaşık 5 bin kişinin işlemleri bu şekilde yapıldı, bunu diğer hava limanlarına da yaygınlaştırmayı planlıyoruz.

“AİHM VE AYM KARARLARINI YARGI MENSUPLARI İÇİN BİRER TERFİ KRİTERİ HALİNE GETİRDİK.”

Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından 15 Ocak 2020 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan kararla; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi ihlal kararlarına yönelik olarak bu ihlale neden olan hakim ve savcıların terfisinde bu durum dikkate alınacak.  Bu uygulama Ocak ayı itibarıyla başlamış oldu.

“HAKİM VE SAVCI YARDIMCILIĞI İLE COĞRAFİ TEMİNATI TÜRK YARGI SİSTEMİNE KAZANDIRACAĞIZ..”

Önümüzdeki dönem hâkim ve savcı yardımcılığı kurumunu da yine Türk yargı sistemine kazandırmak istiyoruz. Böylece, kürsüde daha deneyimli arkadaşlarımız görev yapacak. Hakîm, savcı, yardımcılık sürecinden sonra, hâkim olarak, savcı olarak cübbesini giyecek, bu da milletimize adaletin daha etkin ve kaliteli sunulması için çok önemli bir yenilik olacak. Hâkim ve savcılarımızın, yargı bağımsızlığının daha da güçlenmesi için coğrafi teminatı da getireceğiz. Bunları yüce meclisimizin takdir ve iradesiyle hep beraber hayata geçireceğiz.

“İYİ REFORM İYİ UYGULAMAYLA HAYAT BULUR.”

Yargı ve adalet, herkes içindir, hiçbir siyasi mülahaza ya da düşünce değil, insana açılan bir kapıdır, insan için yapılan en kutsal vazifedir ve görevdir. Hangi reformu, hangi düzenlemeyi yaparsak yapalım, hangi kanunu çıkarırsak çıkaralım, bildiğimiz gibi asıl olan iyi uygulamadır ve iyi reform ancak iyi uygulamayla hayat bulur. Kanunların ve bu düzenlemelerin iyi uygulayıcılar elinde hayat bulması, şekillenmesi milletimiz adına, adaletin tecellisi adına çok önemli bir husustur. Bu çerçevede de yine eylem planımız ve bu konudaki zihniyet ve paradigma değişikliği de uygulamanın daha iyi olmasına katkı sağlayacaktır.

“AYM KARARLARI HERKESİ BAĞLAR.”

Anayasa Mahkemesi kararları, Anayasa'ya göre bağlayıcıdır. Tüm kurumları bağlar, mahkemeleri bağlar. Bu konudaki tutumuzu, yaklaşımımızı, biz defalarca söyledik. Kaldı ki bireysel başvuru hakkını getiren de AK Parti'dir, vatandaşlarımız bu anlamda Anayasa Mahkemesine müracaat edebilsin diye. Burada yargısal bir süreçle ilgili verilen bir kararda, siz, Adalet Bakanın cübbe giyerek ağır ceza mahkemesi başkanını kaldırıp ‘O cübbeyi ben giyeceğim, ben karar vereceğim.’ demesini mi bekliyorsunuz?

Yargı bağımsızdır. Bu kararı veren bir yargı mensubudur. Elbette Anayasa Mahkemesi kararının bağlayıcıdır. Bu anlamda yürüyen bir davayla ilgili hâkime talimat, tavsiyede bulunarak ‘bunu, bu şekilde karar ver.’ demeyi siz belki düşünüyor olabilirsiniz ama bizim anlayışımızda buna yer yoktur, kararları hâkim ve savcılar kendileri verirler. Ve özellikle yargı anlamında da elbette Türkiye'de hukuk sistemi vardır ve kendi içerisinde yargısal süreç devam edecektir. Bu konuda hak arama yolları, itiraz yolları da bellidir. Nitekim ‘Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayan varsa bunlar terfi etmesin. Herkes Anayasa Mahkemesi kararına uysun. Bu konuda ‘‘uygulamadaki eksiklik ya da yanlışlıklar düzeltilsin’ diye bu düzenlemeyi biz getirdik, ama kalkıp da biz o cübbeyi giyerek yargı yerine geçip karar veremeyiz.

“HAKİM ŞU NE DER BU NE DER DİYE DOSYAYA BAKMAZ.”

Elbette yürüyen safahatlarla, yargısal süreçlerle ilgili ben bir hukukçu olarak bir görüşte bulunamam, beyanda bulunamam. Yine, burada söylendi ‘biz, şunu yaparsak başımıza bu gelir.’ Onu diyen kişi bir defa hâkim olamaz. Hâkim dediğiniz ‘şu ne der, bu ne der.’ değil, dosyadaki deliller ne der diye bakar, dosyasına göre karar verir. Eğer ‘şu kişi ne der’ diyorsa kusura bakmayın, o kişi hâkim değildir, savcı değildir, yargı mensubu değildir. Bu anlayışı kim dile getiriyorsa bu konuda savcılıklara suç duyurusunda bulunmanızı da sizlere tavsiye ediyorum; öyle bir hâkim olmaz, öyle bir savcı olmaz.”

Kaynak: Odatv.com

Sepetim