0.542. 537 86 70

Ar damarı…

Bu nasıl bir ahlâk anlayışı, nasıl bir gazetecilik yaklaşımıdır... Durun daha yeni başlıyoruz... Bu kadar gayri ahlakiliğin göbeğindeki bir şahsı aklamak için imaj çalışması yapmaya çalışmak, şahsı evliya gibi göstermeye kalkışmak neymiş, hepiniz göreceksiniz...

2021-06-07

Ataların bir sözü vardır; “Ar damarı çatlamışlar...”

Didim'e baktıkça, ne kadar doğru vurgu olduğunu anlıyorsunuz. 35 yılı bulan gazetecilik hayatımda, çok ar damarı çatlamış gördüm, Didim'de olanlar kadarına tanık olmadım. Ahmet Deniz Atabay isimli bir belediye başkanı var, tarih yazıyor tarih...

Hem de ar damarı yoksunluğunun tarihini.

Hamisi ve manevi ağabeyi, CHP eski Genel Sekreteri Akif Hamzaçebi ile beraber, resmen ar damarı yoksunluğunun kitabını yazıyorlar.

Ahmet Deniz Atabay, aslında Didim de sevilen biri değil.

İlk seçimini, yüzde 25 oyla, kıl payı aldı.

Yerine gelecek olan çok başka hakeden isim olmasına rağmen, Akif Hamzaçebi vasıtasıyla aday gösterildi.

İlk döneminde skandal üzerine skandal iddialarla gündeme geldi, ikinci döneminde Akif Hamzaçebi'nin, “İstifa ederim” resti ile halka dayatıldı.

Bu şahsın nasıl sevilmeyen fakat şartlar gereği halka dayatılan biri olduğunu, sizlere rakamlarla anlatayım.

Referandumda Didim, yüzde 78 hayır oyu ile rekor kıran yörelerden biriydi.

Bu şahıs ilk seçiminde referandumda yüzde yüzde 78 hayır çıkan, kendinden önceki CHP’li Başkan Mümin Kamacı'nın yüzde 57 ile seçildiği yerde, yüzde 25 ile zor kurtardı.

İkinci seçildiğinde doğu ve güneydoğular ile İYİ Parti’nin oyları dahil yüzde 53 zor aldı.

Onları çıktığınızda geriye zaten bir şey kalmıyor.

Evinde grup alemi yapıp kameraya çektiren, mahkemede önce inkar edip sonra, “Evet benim evimdi. Kutlama yapıyorduk. Kasede biz çektik” diye itirafta bulunan Ahmet Deniz Atabay'ın oteline ait su borçlarını sildirdiği de mahkemeye iki kez bilirkişi raporu ile sunuldu.

İşte bu şahıs, şu anda bazı yerel ve İstanbul medyası eliyle, üçüncü kez belediye başkan adayı olabilmek için imaj çalışması yapıyor.

Köpeklerle falan kadraja girip, kumpasa uğramış mağdur edebiyatı yapıyor.

Onu muhatap almam da, kamuoyuna soruyorum;

“Dünyanın neresine giderseniz gidin bir belediye başkanı yaptığı ahlak dışılıklarını kendisi yargı önünde itiraf ediyorsa, kendi otellerinin su paralarını sildirdiği bilirkişi raporlarıyla tescilleniyorsa, daha o anda istifa etmez mi ve de ettirilmez mi?”

Neerrrde bunlarda o ahlak anlayışı, o ar damarı, o siyasi namus kavramı...

Kumpasa uğramışmış mış da, yok efendim otellerinin su paralarını kimin sildiğini bilmiyormuş da, rant çeteleri varmış onlara geçit vermediği için bunlar oluyormuş da, muş muş da muş muş...

Bir de utanmadan, bu ahlak dışılıklarını Atatürk ardına saklanıp, aklayıp paklamak istiyorlar.

Hakkındaki iddiaları medya ve sosyal medyadan takip ettim.

7 senede düz memurluktan uçan E.Ö.G. isimli bayan başkan yardımcısından iki çocuğu olduğu iddialarını mı ararsınız, başka bir kadından çocuğu olup kadınn tehdit nedeniyle Didim'i terk edip, çocuğun bir bayan muhtara bırakıldığı, bunun karşılığında bayan muhtarın babasına dört adet belediye dükkanının uygun şekilde verildiği iddialarını mı ararsınız, madde bağımlısı olduğu iddialarını mı ararsınız, iki çocuğunun annesi olduğu öne sürülen belediye başkan yardımcısı bayanın yakınları üzerine on milyonlarca lira servet edindirildiği iddialarını mı ararsınız, medusa diye eski sevgililerinden birinin heykelini Altınkum'a diktirdiğini mi ararsınız, imar, ihale, ruhsatlarla ilgili iddiaları mı ararsınız, işçi Levent Bakay'ı ölüme bilerek gönderdiği yargılamasını mı ararsınız, ne ararsanız var...

Dallas dizisi bunlar yanında bildiğiniz namus abidesi gibi kalır.

Kamuoyunun anlam veremediği nokta şu;

Hakkında özel yaşama ilişkin iddialar mı var, gider DNA testi yaptırırsın.

Madde kullanıyor mu diyorlar; gider kan ve saç testi yaptırırsın.

Bak mahkemede ne güzel evinde yaptığın grup zinasını tane tane anlatmışsın, kabul etmişsin, üstelik “biz çektik” demişsin.

Bu testleri de şeffaflık adına yaptırır kamuoyu karşısına çıkarsın.

Testleri yaptır söz veriyorum ilk ben yayınlayacağım, seni ben savunacağım.

Durun daha tecavüz iddialarına yeni geliyoruz.

Savcılık takipsizlik vermiş, Söke İlçesi Sulh Ceza Hakimliği'ne itiraz edilmiş, henüz takipsizlik kararı kesinleşmemiş. Her iki evrakı biz de inceledik, dosyada “gizlilik kararı” var diye yayınlamadık.

Savcılık sözüm ona mağdurenin üzerine kayıtlı cep telefonlarını araştırmış. İki numara var. Birisini annesi kullanıyor, diğerini oğlu. Gel gelelim buradaki asıl nokta şu; şikâyetçi mağdurenin o dönemler kullandığı başkalarının üzerine kayıtlı iki ayrı telefonu var. Savcılık bu telefon numaralarını araştırma zahmetine bile katlanmadan mağdure adına kayıtlı, üstelik olayın yaşandığı tarihlerden sonra alınmış birini annesinin, diğerini oğlunun kullandığı hatları inleyip, “Bu telefon numaraları Didim ilçesine girmemiş” deyip vermiş kararı.

Mağdure, yaşadığı ilk olayın ardından kendisine tehdit ve şantaj yapıldığını, “Biz seni bu numaradan arayacağız, söylediğimiz yere geleceksin, gelmezsen çektiğimiz görüntüleri yayınlarız” tehdidi ve “çocuklarım ve ailem duymasın” korkusu altında tecavüz ettiğini iddia ettiği kişiler tarafından kendisine verilen telefondan her arandığında istedikleri yere gitmek zorunda kaldığını ifade ediyor.

Ancak Savcılığın aklına nedense mağdurenin götürüldüğünü söylediği evin yakınındaki baz istasyonuna hangi telefon numaraları takılmış, hangi numaralar hangi numaralar ile hangi tarihlerde görüşme yapmış bunu sorgulamak gelmiyor?!

Savcılığın takipsizliğe delil gösterdiği ikinci nokta, gidilen evin başka birisinin üzerine kayıtlı olması. Millet bir yere giderken tapu dairesine mi başvuracak, orasını çözemedik.

Bir türlü anlamak ve kabullenmek istemediğimiz, bu kadar gayri ahlakiliği kendisi itiraf eden birinin, hala imaj yenileme ve yeniden adaylık hayalleri.

Akif Hamzeçebi de, bu haberleri paylaşıyor.

Nasılsa kamu gücü ellerinde. Verirsiniz kamudan reklâm parasını, bu gayri ahlakiliklerin hepsini montaj, kumpas, kürtaj diye medya yoluyla aklamaya kalkarsınız.

Sözü bu günlük fazla uzatmayacağım;

Ahmet Deniz Atabay ile hamisi Akif Hamzaçebi hem Didim, hem Aydın, hem CHP, hem Millet İttifakı için, açık seçik yüz karasıdır...

Bu şahısları aklamaya kalkanlar da, aynı ar damarsızlığın ortağıdır...

Be medya müptezelleri...

Her şeyi geçtim... Savunduğunuz şahıs AKP-MHP-İYİ Parti veya başka bir partiden olsa, kendi evinde yaptığı ahlak dışılıkları önce inkâr edip sonra yargı önünde kabullense, hepiniz manşet manşet haber yapıp istifasını istemez miydiniz?

Bu nasıl bir ahlâk anlayışı, nasıl bir gazetecilik yaklaşımıdır...

Durun daha yeni başlıyoruz...

Bu kadar gayri ahlakiliğin göbeğindeki bir şahsı aklamak için imaj çalışması yapmaya çalışmak, şahsı evliya gibi göstermeye kalkışmak neymiş, hepiniz göreceksiniz...

Hiç Allahtan korkmanız kalmadı mı sizin?

Mağdurenin bindiği araba 150 bin lira. Evi var, arsası var.

Bu kadın için “bin liraya kumpas kurdu” diyorsunuz.

Kadıncağız sadece kendine herkesin özlemi olan sahil kenarında yeni bir yaşam kurma hayaliyle Didim'e gelmiş, başına gelmedik kalmamış. Utanmadan “Bin liraya bu işi yaptı” diyorsunuz.

Bari yalanlarınız gerçekçi olsun.

İşin içine FETÖ’yü sokuyorlar, rektörlüğü sokuyorlar, başka gazetecilerinin yazışmalarını sokuyorlar, aslında kendileri de yazmıyor. Al şu parayı, al şu yazıyı yayınla hesabı yürüyor kokuşmuş sistemleri.

Valla bu minare bu kılıfa sığmaz.

Bu kadar kepazelik, üç beş paralı haberle de aklanmaz...

Sepetim