0.542. 537 86 70

Akşener’den Erdoğan’a eleştiriler..

AKŞENER: "MAĞAZALAR, FIRINLAR, RESTORANLAR İSYANDA. AMA İLGİNÇTİR SAYIN ERDOĞAN DA İSYANDA. KİM YAPTI KARDEŞİM BU ZAMLARI.."

2022-02-16

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, elektrik ve doğal gaza yapılan zamlara ilişkin, “Daha maaşını alamadan zammı eriyen asgari ücretliler isyanda. Zaten aldıkları üç kuruşla geçinmeye çalışan emeklilerimiz isyanda. Mağazalar, fırınlar, restoranlar isyanda. Ama ilginçtir; sanki zamların sorumlusu kendisi değilmiş gibi Sayın Erdoğan da isyanda. Kim yaptı kardeşim bu zamları” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yastık altındaki döviz ve altınlar için yaptığı çağrıyı da eleştiren Akşener, “Gerçekler ortadayken hâlâ utanmadan çıkıp ‘yastık altı’ diyor. Bu sefer de kur korumalı döviz hesaplarıyla milletimize dövizi ve altını bozdurma çağrısı yapıyor. Yahu insan biraz utanır, hiç değilse yüzü kızarır. Devletin tüm kaynaklarını tükettiniz. Merkez Bankası’nın tüm rezervlerini erittiniz. Hâlâ milletimizin kenardaki birikimine, kadınların bileziklerine, takılarına göz dikiyorsunuz” diye konuştu.

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, bugün partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Akşener, konuşmasının bir bölümünde kürsüyü bıraktığı Isparta’da yaşayan Zaide Şahin, elektrik kesintisi sonrası yaşadığı mağduriyeti anlattı.

Akşener'in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle: 

BU TOPLANTIYI ÖNEMLİ BİR BAŞLANGIÇ OLARAK GÖRÜYORUZ

Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta sonu Sayın Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde, Ankara’da yaptığımız toplantı ülke gündemine oturdu. Toplantımız büyük bir heyecan yarattı. Bu heyecanın sebebi son derece açık ve nettir. Milletimiz artık, ortak akıl için bir araya gelebilen, milletin ve memleketin meselelerini birbirleriyle konuşabilen siyasetçiler istiyor. ‘Ben yaptım oldu’ anlayışından bıkan milletimiz, partili cumhurbaşkanlığı sistemi ile unutulan istişare kültürünün önemini görüyor. Gerek kurumsal anlamda gerekse de fikren farklılaştıkları noktalar olsa da 6 siyasi parti liderinin memleket meseleleri için bir araya gelmesi önemlidir. Bu toplantı nedeniyle Cumhur İttifakı’nın bileşenlerini bir garip rahatsızlık almış gibi gözükse de biz İYİ parti olarak, bu toplantıyı önemli bir başlangıç olarak görüyoruz. Çünkü ortak aklın ışığında sorunları ve çözümleri konuşabilmeyi hem çağın hem de aklın gereği olarak görüyoruz. Buradan, başta Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, toplantıya iştirak eden sayın genel başkanlara huzurunuzda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.

BU FARKINDALIK GÖKLERDEN GELEN O KUTLU KARARI DEĞİŞTİRMEYECEK

Sayın Erdoğan, geçtiğimiz günlerde, her ayın bir önceki aydan daha iyi olacağını söyledi. Türk ekonomisini büyük bir uyum içerisinde, el ele verip batırdıkları Damat Bakan da bir gece ansızın ortadan kaybolmadan önce tam olarak böyle söylüyordu. Peki sonunda ne olmuştu? Damat Bakan paket olmuştu. Demek ki artık sayın Erdoğan da ufukta beliren seçimin sonuçlarını görmeye başlamış. Geç gelen bu farkındalıktan ötürü kendisini kutluyorum. Ama bu farkındalık, göklerden gelen o kutlu kararı değiştirmeyecek. Çünkü ok yaydan çıkalı çok oldu. Yalanların son kullanma tarihi geçti. Yalancılar için artık yatsı vakti geldi.

İNSAN BİRAZ UTANIR, HİÇ DEĞİLSE YÜZÜ KIZARIR

Yıl 2016, dolar 3,51’ken Sayın Erdoğan, çıkıp milletimize yastık altındaki dövizleri bozdurma çağrısı yapmıştı. Yıl 2018, dolar 4,75’ken ‘ver yetkiyi, gör etkiyi’ diyerek dolara, enflasyona ve faize sözüm ona meydan okumuştu. Yıl 2019, dolar 5,64’ken geçen zamana rağmen etkisini nedense bir türlü göremediğimiz bu arkadaşımız, çıkıp ‘Bunlara göre dolar 10 olacak, enflasyon yüzde 30’u aşacak. Ne oldu? Bunların hiçbiri oldu mu’ diye sormuştu. Ve bugün, 2022 yılındayız. Dolar da 13,62 lira. Sayın Erdoğan ise hâlâ 2016 yılındaki sözlerini tekrar ediyor. Gerçekler ortadayken hâlâ utanmadan çıkıp, ‘yastık altı’ diyor. Bu sefer de kur korumalı döviz hesaplarıyla milletimize dövizi ve altını bozdurma çağrısı yapıyor. Yahu insan biraz utanır, hiç değilse yüzü kızarır. Devletin tüm kaynaklarını tükettiniz. Merkez Bankası’nın tüm rezervlerini erittiniz. Hâlâ milletimizin kenardaki birikimine, kadınların bileziklerine, takılarına göz dikiyorsunuz. Bak, seni şimdiden uyarıyorum: Şayet milletimizden topladığın altınlarla yine yandaşlarının cebini doldurmanın peşindeysen hiç kusura bakma, bu defa başaramayacaksın. Bu cefakâr millete aynı kazığı bir defa daha atamayacaksın. Bunu böyle bilesin.

KİM YAPTI KARDEŞİM BU ZAMLARI

Ocak itibariyle yüzde 125 zamlı elektrik faturalarıyla karşılaştık. Sadece kışın ortasında yapılan bu zamlar bile iktidardakilerin gitmesi için yeterli bir sebeptir. Mesela berber dükkânı işleten bir esnaf kardeşim, kasım ayında bin 500 lira elektrik faturası ödemiş. Bu ay ise faturası 4 bin 600 lira gelmiş. Yani kiradan fazla elektrik faturası geliyor. Böyle bir zam, böyle bir zulüm olabilir mi? Böyle devlet yönetilir mi? Daha maaşını alamadan zammı eriyen asgari ücretliler isyanda. Zaten aldıkları üç kuruşla geçinmeye çalışan emeklilerimiz isyanda. Mağazalar, fırınlar, restoranlar isyanda. Ama ilginçtir; sanki zamların sorumlusu kendisi değilmiş gibi Sayın Erdoğan da isyanda. Onunla çalışan milletvekilleri de isyanda. Kim yaptı kardeşim bu zamları. İşi gücü bırakmış, muhalefeti ‘yaygaracı’ diye suçlamakla meşgul. Zamları ben mi yaptım kardeşim? Yalan atacağınıza yahu çık, gez, gör. Tutan mı var? Madem bize inanmıyorsun, cesaretin varsa vatandaşın içine kendin çık. Ama öyle egonu iyice şişirdiğin teşkilat toplantılarından, süslü açılışlarından bahsetmiyorum. Çok uzağa gitmene gerek yok. Mesela bir gün Ankara’da, İstanbul’da esnaf gez. Gez de milletimizin hâlini gör. Hani Nebati Bakan ‘gözler çok önemli’ diyor ya bak bakalım, milletimizin gözünde neler var. Neler göreceksin o gözlerin içinde?

EN ÖNEMLİ SİLAH POLİTİKA FAİZİDİR

Tüm bu zam furyası ve elektrik, doğal gaz faturası terörü sürerken gıda maddelerindeki KDV oranının yüzde 8’den yüzde 1’e düşürülmesini olumlu karşılıyoruz. Ama bu vesileyle iktidarı da uyarmak istiyorum. Bu indirim, bir defalık bir etkidir. Yani yeni oranlar yürürlüğe girdiğinde, bir defaya mahsus olarak bazı gıda ürünlerindeki fiyatlarda yüzde 7 oranında bir gerileme olabilir. Ancak bu yöntemle enflasyon düşmez. Çünkü enflasyon, fiyatların genel seviyesindeki artıştır. Eğer enflasyonu doğuran nedenleri ortadan kaldırmazsanız, bu ay vergi düşürseniz bile gelecek ay fiyatlar yeniden artmaya devam eder. O nedenle enflasyonla piyasalara güven veren kapsamlı bir program çerçevesinde mücadele etmeniz gerekir.  Bunun için kullanacağınız en önemli silah da politika faizidir.

YARIN BAŞKA ÜRÜNLERE ZAM YAPMANIZ DA ÇOK BÜYÜK BİR İHTİMAL

Nitekim kök soruna dokunmadan, yüzeysel hamlelerle ilerleyerek, bu kadar yaygın bir ürün grubunda KDV oranını indirdiğinizde, özellikle üreticilerde ciddi bir KDV alacağı doğacak. Hali hazırda firmaların devletten KDV alacağı 200 milyar lira seviyesinde. Firmalara bu KDV iadeleri zamanında yapılmıyor, bu nedenle ciddi mağduriyetler doğuyor. Firmaların KDV alacağı başka vergilerden de düşülmüyor. Yani bir mahsuplaşma da yapılmıyor. Bu boyutta bir KDV alacağı oluşması, firmaların finansman maliyetlerini artırıyor. Bu maliyet de doğal olarak ürün fiyatına yansıyor. Gıdadaki KDV indirimi, bu sorunu daha da büyütecek. KDV iadeleri biriken firmalar, bunu maliyetlerine yansıtacak. Bunun sonucunda da vergi indirimi nedeniyle ucuzlayan nihai ürün fiyatı, maliyetler nedeniyle yeniden artacak. Hatta artık karakteristik bir özelliğiniz haline gelen tutarsız yönetim anlayışınızla gıdadaki KDV indirimi nedeniyle oluşacak vergi kaybını telafi etmek için yarın başka ürünlere zam yapmanız da çok büyük bir ihtimaldir. İşte o nedenle KDV indiriminden bir defalık bile olsa olumlu sonuç alabilmek için şimdi söyleyeceklerimi iyi dinleyin sayın Erdoğan. Bir; piyasanın çok önemli bir kısmını elinde tutan firmalarda ve zincir marketlerde vergi indiriminin fiyatlara yansıtılıp yansıtılmadığını denetleyin. İki; KDV iade alacağı doğan firmaların alacaklarını vakit geçirmeden zamanında ödeyin. Üç; KDV indiriminden doğacak gelir kaybını telafi etmek için saray sefanıza ayırdığınız harcamaları kısın, israfı bırakın, sakın zam yapmayın. Eğer tutup mazota, benzine, elektriğe, doğal gaza, gübreye, zam yapmaya devam ederseniz bu döngü kaldığı yerden aynen devam eder. Bunu da aklınıza kazıyın.

AMPULÜ DE BİZZAT SAYIN ERDOĞAN VE ARKADAŞLARI KEŞFETMİŞ

Aklı ve bilimi reddeden Sayın Erdoğan, ekonomistlerden sonra şimdi de Edison’u mezarında ters döndürmeye karar verdi. Biliyorsunuz kendisi, geçtiğimiz günlerde, AK Parti iktidarından önce hayatımızda sadece mum ve gaz lambası olduğunu iddia etti. 20 yıl önce bunların hiçbiri yok; gaz lambası, mum ve diğer aydınlatma araçları varmış. Yani modern hayatın birçok unsuru gibi ampulü de bizzat sayın Erdoğan ve arkadaşları keşfetmiş. Allah onlardan razı olsun. Partisinin sembolünü ampul olarak belirlemesi de herhalde bu büyük buluşun bir nişanesi olsa gerektir.

ERDOĞAN ELEKTRİĞİN UCUZLAYACAĞINI AÇIKLAMIŞTI, BU SÖZLER DE YALAN OLDU

Ama gelin görün ki ampulü bulan adam ve yönetimi, Isparta’mızı tam 72 saat boyunca karanlığa mahkûm etti. 3 Şubat günü yaşanan yoğun kar yağışıyla birlikte, 21’inci yüzyılın Türkiye’sinde bir utanç tablosuyla karşı karşıya kaldık. Peki tüm bunlar olurken iktidar ne yaptı dersiniz? Hiçbir şey. Yani biz, aslında Isparta’da 30 santim karla bile mücadeleyi beceremeyen bir yönetim anlayışının yüzsüzlüğüne, pişkinliğine ve arsızlığına şahit olduk. İstanbul’daki karda MOBESE kaydı peşine düşenlerin, mesele Isparta olunca araziye nasıl uyum sağladıklarını ibretle izledik. Isparta’mızın karanlığa hapsolmasının sebebi neymiş biliyor musunuz? Enerji iletim hatlarındaki yoğun hasar. Yani bu arkadaşlar, enerji iletim hatlarındaki yoğun hasarı anca kar yağışı sebebiyle elektrik direkleri devrilince tespit edebilmişler. Halbuki hatırlayın; bu arkadaşlar, enerji iletim hatlarının özelleştirme gerekçesi olarak, ihaleyi kazanan firmaların, yani Sayın Erdoğan’ın pek sevdiği dostlarının altyapı çalışmaları yapacağını, iletim hatlarını yenileyeceğini, daha kaliteli enerji iletimi yapacağını, elektriğin vatandaşlarımıza çok daha ucuza ulaşacağını açıklamışlardı.  Peki bugün ne oldu? Bu taahhütlerden hangileri gerçek oldu? Artık alışageldiğimiz üzere, AK Parti iktidarının verdiği her söz gibi bu sözler de yalan oldu.

ISPARTA’YI BİR AN ÖNCE AFET BÖLGESİ İLAN EDEREK OLUŞAN ZARARLARI KARŞILAYIN

Buradan iktidara sesleniyorum; madem Isparta’mızın karanlığa hapsolmasına engel olamadınız, bari insanımızı mahkûm ettiğiniz karanlığın yol açtığı zararlara çare olun. Isparta’yı bir an önce afet bölgesi ilan ederek oluşan zararları karşılayın. Ayrıca sık sık yaşanan kesintiler sebebiyle konut ve iş yerlerindeki elektronik cihazlar hasar gördü. Vatandaşlarımızı beceriksiz dağıtım şirketinin eline muhtaç etmeyin. Tüm bu hasarları da devlet olarak siz karşılayın. 21’inci yüzyılda kabul edilmesi mümkün olmayan bu ihmalkârlığın faturasını da Ispartalı kardeşlerimize değil, bir zahmet beceriksiz dağıtım şirketine kesin, özelleştirme lisansını da bir an önce iptal edin.

KRİZİN TEK SORUMLUSU ENERJİ BAKANI DEĞİL. ESKİ DAMAT BAKAN DA BU KRİZDEN SORUMLUDUR

Yaşadığımız bu enerji krizinin adeta provası olan ağustos ayının ilk yarısında ve aralık ayının ikinci yarısında uyarılarda bulunmuştuk. Yalnız her ne kadar gösterdiği bu müthiş performans ile Tarım Bakanı’nın tahtını sallasa da bu krizin tek sorumlusu Enerji Bakanı değil. Keşke öyle olsaydı. O zaman bir gece yarısı sayın Erdoğan’dan affını ister, ertesi sabah yandaş şirketlerden birine danışman veya yönetim kurulu üyesi olarak atanır, konu kapatılırdı. Enerji fiyatlarının döviz kuruna ne kadar bağımlı olduğunu dikkate almayıp, dünyada enerji fiyatlarının yükseldiği bir dönemde Türk lirasına değer kaybettirecek kadar şuursuz olan ekonomi yönetimi de en az Enerji Bakanı kadar bu krizden sorumludur. Eski Damat Bakan’ın bu rezaletteki katkılarını da söylemezsek haksızlık ederiz. Maşallah, bu arkadaşın kafası daha o zaman bile devlet yönetmeye değil de para kazanmaya çalıştığı için, izlediği politikalar enerji güvenliğini değil ticareti ön plana çıkarıyordu. LNG gemileriyle para kazanmayı enerji güvenliğine tercih ediyordu. İşte o nedenle eski Damat Bakan da bu krizden sorumludur.

SAYIN ERDOĞAN, NAM-I DİĞER BAY KRİZ

Yardımcı oyunculara değindik. Enerji krizi Oskarlarında şimdi sıra geldi başrole. Biliyorsunuz, ülkemizde yaşanan bütün krizlerin başrolünde aslında tek bir kişi var. Enerji gibi uzmanlık ve tecrübe isteyen bir alanda marketçiden, manifaturacıdan, hafriyatçıdan, damattan büyük oyuncu yaratmak isteyen vizyonun mimarı sayın Erdoğan, nam-ı diğer Bay Kriz, dokunduğu her alanda olduğu gibi enerjide yaşadığımız krizin de esas sorumlusudur. Elektrik üretimimizin yarısı kaynak itibarıyla hâlâ ithalata bağımlıyken yerli ve millilik diskurları eşliğinde döviz kurunu patlatan o müthiş vizyon, aynı cips paketi gibi ambalajı parlak ama içi bomboş politikalar yürütürken, 100 bin megavatlık kurulu gücümüzün sadece yüzde 56’sını kullandıran o üstün liyakat ile son 3 yılda kurulu gücümüze 15 bin megavat ilave edilirken kullandığımız güç oranının gerilemesine sebep olan o olağanüstü yönetim anlayışı, bizzat Sayın Erdoğan ve tercihlerinden ibarettir. Ez cümle; bugün yaşadığımız enerji krizi ve fahiş elektrik faturalarının sebebi, İran’ın her yıl olduğu gibi doğal gazı kesmesi, küresel enerji fiyatları veya kış şartları değildir. Sayın Erdoğan sebep, yaşadığımız enerji krizi sonuçtur.

BUNDAN 5 YIL ÖNCE ASGARİ ÜCRETLİ, MARKETE GİRDİĞİNDE BUGÜNE GÖRE 2 KAT FAZLA ÜRÜN ALABİLİYORDU

İktidarın başarısızlığını ve partili cumhurbaşkanlığı sisteminin nasıl bir fiyasko olduğunu anlamak için biraz matematik bilmek, hesap kitap yapabilmek yeterlidir. 5 yıl önce, yani 2017 yılında asgari ücret ne kadardı biliyor musunuz? İki çocuklu bir aile için, asgari geçim indirimi dahil bin 600 liraydı. Peki bugün ne kadar?  4 bin 253 lira. Yani son 5 yıl içinde asgari ücret 2,6 kat artmış. Peki 5 yıl önce fiyatlar nasıldı? Mesela havucun kilosu, 5 yıl önce 1,5 lirayken bugün 10 lira. Mesela salatalığın kilosu, 2 lirayken bugün 20 lira. Mesela sütün litresi, 1,5 lira iken bugün 8-10 lira. Yani bundan 5 yıl önce eline bin 600 lira geçen bir asgari ücretli, markete girdiğinde, bugüne göre en az 2 kat fazla ürün alabiliyordu. Yani aslında, bugünkünden en az 2 kat daha zengindi. İşte bu tablo, başımıza bela edilen bu ucube sistemin, alın teriyle çalışan vatandaşlarımızı, emeğinin karşılığını arayan emeklilerimizi, geleceğinden endişe eden öğrencilerimizi nasıl fakirleştirdiğinin tablosudur.

O SANDIK GELDİĞİNDE KÖTÜLER GİDECEK, İYİLER GELECEK

Milletimizi içine hapsedildiği derin yoksulluktan, kurumlarımızı içine hapsedildiği liyakatsizlikten, bürokrasimizi içine hapsedildiği ciddiyetsizlikten, devletimizi içine hapsedildiği krizler sarmalından çıkarmak için ilk önce bu ucube sistemden kurtulacağız. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile yolsuzluğa da yoksulluğa da yasaklara da son vereceğiz. Kurulduğumuz günden beri sabırsızlıkla o kutlu güne hazırlandık. Şükürler olsun ki vizyonumuzla, projelerimizle, liyakatli kadrolarımızla biz hazırız. Dertlere derman olmaya, insanımızın yüzünü güldürmeye biz hazırız. Mavi gözlü Bozkurt’umuzdan aldığımız ilhamla milletimizi hak ettiği Türkiye’ye kavuşturmaya biz hazırız. Göreceksiniz ki önümüzdeki ilk seçimde, rant peşinde koşanlar gidecek. Kişisel hırslarına takılıp ülkemizi yoranlar gidecek. Koltuk sevdasına kapılıp milletimizi görmezden gelenler gidecek. Hiç merak etmeyin, çok az kaldı. O sandık geldiğinde kötüler gidecek, iyiler gelecek. Biz yetkiyi aldığımızda Türkiye kazacak. İYİ Parti iktidarında milletimiz kazanacak.

VATANDAŞ ŞAHİN: “100 METREKARE EVİMİZ VAR, BİN 250 BİN LİRA DOĞAL GAZ GELDİ

Akşener, konuşmasının bir bölümünde kürsüyü Isparta’da yaşayan Zaide Şahin’e bıraktı. Şahin, elektrik kesintisi sonrası yaşadığı mağduriyeti şöyle anlattı:

“Biz, o gün, Isparta’da elektrikler kesildiği gün bir kâbus yaşadık. Eşim KOAH hastası. Eşimin en azından 18-20 saat oksijen alması şart. Fakat o gün benim eşim çok fenalaştı. Oğlumla beraber ağzına poşet geçirdik. En sonunda ‘Acile bari götürelim, fenalaşmasın’ dedik. Allah’tan geldi; geldi ama geldi gitti, belki 30 sefer geldi gitti. Hiçbir tane, doğru düzgün belediye başkanımız bize gelmedi. Bakıyoruz, greyder geliyor. ‘Altyapı yapacağız, elektriklerimize, telefonlarımıza altyapı yapacağız’ diyorlardı, bundan 10 sene önce. Baktık ki kablolar kopunca yalan olduğu ortaya çıktı. Niçin kandırıyorlar bizi böyle? Biz bunu hak etmiyoruz. Biz insanız. Dört gün elektriksiz, susuz kaldık. 100 metrekare evimiz var. 1 milyon 250 bin lira (bin 250 TL’yi kastediyor) doğal gaz geldi. Biz, bu evde iki kişi yaşıyoruz. 789 lira elektrik paramız geldi. Ben, hiç geçen sene hatırlamam; hep 160, 280, böyle gelmişti. Üşüyoruz, ısınamıyoruz bile.”

Sepetim