0.542. 537 86 70

Adalet mi bu şimdi?

Savcılar, kararlarıyla mutlak adaleti yansıtma zorunluluğunda ve sorumluluğundadır. Verdiği kararların hukuka uygun olması gerekir.

2021-06-07

Didim’de Belediye Başkanı Ahmet Deniz Atabay, Meclis Üyesi Ali Çağlar, DİBEL Müdürü Öner Çiçek, Belediye Başkanı Emine Öznur Gündoğdu hakkında açılan toplu tecavüz soruşturmasında, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısının vermiş olduğu “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” hem kamu vicdanını hem de Adalete olan güveni sarsacak nitelikte..

Didim Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/ 5438 Soruşturma ve 2021/ 873 Karar numaralı, 03. 03. 2021 tarihli ve bazı gazetelerde neredeyse tamamı yayınlanan (gizlilik kararı olmasına rağmen) “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararı” incelendiğinde; mağdur bayanın değil de tecavüz olayını gerçekleştirdiği iddia edilen kişilerin adeta koruma kalkanına alındığı izlenimi dikkatleri çekiyor.

Karar verilirken incelenmesi gereken asıl konular neden görmezden gelinmiştir? Düşündürücüdür!..

UYUŞTURUCU MADDE TESTİ NEDEN YAPILMADI?

Savcılığın açmış olduğu soruşturma, “Kullanmak İçin uyuşturucu Madde veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek, Bulundurmak ve Kullanmak, Uyuşturucu Madde Temin Etme (Başkasına Verme, Sağlama) Kullanımını Temin Etmek, Nitelikli Cinsel Saldırı, Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma, Tehdit, Şantaj” üzerinden yürütülmesine rağmen “Kovuşturmaya yer olmadığına dair” verilen kararda, uyuşturucu madde kullanımından hiç söz edilmemiş, Ahmet Deniz Atabay, Ali Çağlar, Öner Çiçek, Emine Öznur Gündoğdu’nun uyuşturucu kullanıp kullanmadığına yönelik kan ve saç teli analizleri yaptırılmadan neden karar verilmiştir? Öncelikle bu soruya cevap bulunmalıdır.

Savcılar, kararlarıyla mutlak adaleti yansıtma zorunluluğunda ve sorumluluğundadır.

Verdiği kararların hukuka uygun olması gerekir.

Soruşturma savcısının verdiği karar, gerek hukukçular arasında gerekse kamuoyunda “siyasetin etkisi altında verilmiş bir karardır” şeklinde değerlendirilmektedir.

Bir panik, bir telaş, nasıl yapalım da dosyayı kapatalım düşüncesi kararın her yerinden adeta fışkırmaktadır.

Kendisine isnat edilen suç ve olayların vahametinden kurtulmak amacıyla sanal bir düşman oluşturan, adına da “RANT ÇETESİ” adını uyduran Ahmet Deniz Atabay’ın ifadeleriyle soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısını büyük bir yanlışa ve çıkmaza sürüklediği gözlemlenmektedir.

Savcının verdiği karar hakkında, hangi hukukçuya sorarsanız sorun “hem çürük hem de usul ve yasaya aykırılıklarla dolu” değerlendirmesi yapılmaktadır.

Zira kamu gücünü kullanarak şahıslara zarar veren, hayatları karartan, toplumsal ortak değerleri hiçe sayan Belediye Başkanı Ahmet Deniz Atabay, aynı kamu gücünü kullanarak yargılama makamlarının algılarını yönlendirmiş ve hukuktan uzak yanlış bir karar alınmasına neden olduğu görüntüsü vermektedir. Daha sonra savcının verdiği karar henüz kesinleşmediği halde gazetelerde yayınlatılarak, “Adalet” olarak kamuoyuna servis edilmiş, algı yaratılmaya çalışılmıştır.

KARAR VE SORULAR…

SORUŞTURMA SAVCISI TEŞHİS İŞLEMLERİNE NEDEN KATILMAMIŞTIR?

Şimdi bazı gazetelerde yayınlanan Savcılık kararını sırası ile madde madde irdeleyip inceleyelim:

Şüphelilerin beyanları ve müdafilerinin dosyaya sunduğu tek taraflı rapora göre sosyal medyada dolaşan video görüntülerindeki kişinin kendisi olmadığını savcılık tam kabul etmiş ve gerekli araştırmayı yapmaktan kaçınmıştır. Bir Cumhuriyet Savcısı şüpheli kişilerin araştırmalarına bağlı ve muhtaç kalacak kadar aciz midir?

Teşhis işlemlerinde usule, yasaya ve hukuka aykırı nitelikte bir karar verildiği de gözlemlenmektedir. Gerek kişilerin tespiti, gerekse yer tespiti incelemeleri savcının nezaretinde yapılması gerekirken bu yapılmamış görev emniyet mensuplarına havale edilmiştir.

Burada şu soruyu sormak gerekiyor:

Kişilerin tespiti fiziksel görüntü üzerinden yapılması gerekirken mağdure bayana neden fotoğraf üzerinden teşhis yaptırılmaya çalışılmıştır?

Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı bu hassas durumu açıkça göz ardı etmek suretiyle Polis Vazife ve Selâhiyetleri Kanunu’na, usul ve yasaya aykırı bir şekilde Belediye Başkanı ve diğer şüphelilerin lehine olacak şekilde teşhis işlemi yaptırmış olmuyor mu?

Takipsizlik Kararında, teşhis tutanağına neden yer verilmemiş, neden tek kelime söz edilmemiştir? Cumhuriyet Savcısının, verdiği kararda neden ‘Fotoğraftan Teşhis Tutanağı’ ile alakalı tek cümle yoktur?

YER GÖSTERME..

Soruşturmayı Yürüten Cumhuriyet Savcısının vicdanları sızlatan, adalete olan güveni sarsan, usul ve yasaya aykırı işlemlerinden bir diğeri de “Yer Gösterme” işlemidir.

CMUK’un 85. maddesinde tarifi yapılan yer gösterme işlemi şu şekilde tanımlanmıştır. “Cumhuriyet Savcısı, kendisine yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmuş olan şüpheliye yer gösterme işlemi yaptırabilir. 250. maddenin birinci fıkrası kapsamına giren suçlar söz konusu olduğunda, adli kolluk amiri de yer gösterme işlemi yaptırmaya yetkilidir. Soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla, müdafi de yer gösterme işlemi sırasında hazır bulunabilir. Yer gösterme işlemi, 169. maddeye uygun olarak tutanağa bağlanır.”

CMUK Madde 160’a göre ise “yer gösterme işlemi yapılmıştır” şeklinde bir karşılık düşünülse de, teşhis işleminde bizzat hazır bulunması gereken Cumhuriyet Savcısının, “Yer Gösterme işleminde” hazır bulunmayışı ve bu işi kolluk güçlerine bırakmış olması, önyargılı olduğunu apaçık gözler önüne sermektedir.

Cumhuriyet Savcısının verdiği kararın, usul ve yasaya aykırı olduğu iddia edilirken akla ve mantığa aykırı yorumlar yapıldığı, olmayan olayı varmış gibi gösterdiği bazı hukukçular tarafından eleştiri konusu yapılmaktadır.

Zira mağdure bayan savcılıkta verdiği ifadesinde ve alınan ek ifadesinde suç mahalli çiftlik evinin şüpheli Ali Çağlar’a ait olduğunu söylememiştir. Mağdur bayanı yalancı çıkarmaya çalışan ve çaba gösteren Cumhuriyet Savcısı, kararında “23. 09. 2020 tarihli Keşif ve Yer Gösterme Tutanağında müştekinin, iddia ettiği şekilde iki ay boyunca tecavüze uğradığı yer olarak göstermiş olduğu evin şüpheli Ali Çağlar’a ait olduğu iddia edilmesine rağmen O’na ait olmadığının tespit edildiği, yer gösterme işleminde müşteki tarafından yanlış evin gösterildiği...” şeklindeki ifadeleri adeta şaşkınlık yaratmıştır.

Ayrıca bu dava tapu davası değildir.

Savcı neden evin mülkiyetinin kime ait olduğunun peşine düşmüş ve tespitine çalışmıştır?

Yer gösterme işleminde bizzat bulunması gereken Cumhuriyet Savcısı, yer tespiti işlemine neden katılmamıştır? Bu sorgulanmalıdır..

Mağdure iki ay boyunca belli aralıklarla tehdit, şantaj, alıkoyma ve tecavüz suçlarının işlendiği çiftlik evini doğru ve isabetli bir şekilde gösterdiği halde "müşteki yanlış evi göstermiştir" denilerek bu delil neden karartılmak istenmektedir? Mağdure, tecavüz evini göstermeden önce, Jandarma Karakolunda beklerken, her tarafı duvarla çevrili ve içeri girilmesi mümkün olmayan evi, daha içeri girmeden anlatmaya başlamamış mıdır? Bu durum jandarmanın tutanağında yer almamış mıdır?

Evin sahibi bir üçüncü şahıs olabilir, ancak mağdure bayanın gösterdiği ev şantajla tecavüze uğradığı ev değil midir?

Açıklamalarımıza ve sorularımıza devam edelim.

Şüpheli Ali Çağlar, 18. 09. 2020 tarihinde (ifade tarihine özellikle dikkat ediniz) Cumhuriyet Savcısı’na verdiği ifadesinde, “Müştekinin ismini bugün öğrendim. Haberlerde çıkan çiftlik evi bana ait değildir. Madem müşteki iki ay boyunca evime geldi neden yanlış evi benimmiş gibi gösterdi, bilmiyorum” demiş, Cumhuriyet Savcısı da, Ali Çağlar’ın bu ifadesini gerekçe yaparak karar vermiş!?

Mağdure bayan evin Ali Çağlar’a ait olduğunu ifade etmediği halde, Ali Çağlar’ın ifade verdiği tarih olan 18. 09. 2020 tarihinde henüz yer gösterme işlemi yapılmamıştı. Yer Gösterme İşlemi 23. 09. 2020 tarihinde yapılmıştır. Ali Çağlar henüz yer tespiti yapılmadan 5 gün önce müşteki için Bu çelişkili bir durum değil midir?

Bir diğer ilginç olan konu şöyle:

Cumhuriyet Savcısına ifade veren şüphelilerden, Ahmet Deniz Atabay hariç diğer kişiler Savcıdan serbest bırakılmayı talep etmişler midir? Serbest bırakılma talepleri yoksa bu durum sonucu daha soruşturmanın başında bildikleri anlamı taşımaz mı?

Şüphelilerin beyanlarına ve müdafilerinin dosyaya sundukları rapora itibar ederek “Kovuşturmaya yer yoktur” kararı veren Cumhuriyet Savcısına buradan sesleniyoruz.

Sizler neyin çalışmasını yapıyorsunuz?

Hangi maddi olayı ispatlamaya çalışıyorsunuz?

Buradaki konu bir bayanın tecavüze uğramış olmasıdır.

Sosyal medyada dolaşan, kendi çektiğiniz videonun görüntüsünün kime ait olduğunu tek taraflı beyan ve bilirkişi raporlarıyla mı aksini ispatlamaya çalışıyorsunuz?

Mağdure ifadelerinde, sosyal medyada dolaşan görüntülerdeki kadının kendisi olmadığını söylemesine rağmen siz neyin derdindesiniz? Bu durumu henüz soruşturma başlamadan önce ifade etmemiş midir?

Ancak Cumhuriyet Savcısı, sadece şüphelilerin beyanları ve dışarıdan sunulan rapora bağlı kalarak, Savcılık yetkilerini kullanmadan, gerekli çalışma ve araştırmaları yapmadan, şüphelilerin fiziksel görüntülerine yönelik herhangi bir tespit veya araştırma yapmış mıdır? Neden Adli yetki ve imkânlar kullanılarak bilirkişiye gidilmemiştir?

Belediye Başkanı "Ben değilim" demiş, Savcı da gerekli araştırmayı yapmadan "Tamam, sen değilsin" kararını nasıl vermiştir?

Kendinin dakikalarca süren öpüşme sahnesini ölümsüzleştirmek için çekebilecek ahlaki düzeyde belediye başkanının sözlerine neden itibar edilmiştir? “Videoyu kim çekti?” diye neden sorulmamıştır?

UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMI GÖRMEZDEN GELİNMİŞ..

Şüphelilerin uyuşturucu madde kullandıkları ve başkalarının kullanmasını temin ettikleri ve üstelik bunu hile ve zor kullanarak yaptıkları yönündeki iddialar karşısında neden duyarsız kalınmıştır?

Bu husustaki suç tanımlamaları neden eksik ve hatalı olarak yapılmıştır?

Mağdure, “bana uyuşturucu vererek tecavüz ettiler” demesine rağmen şüphelilerin uyuşturucu kullanıp kullanmadığı Adli Tıp Kurumuna neden gönderilmemiş, neden kan ve saç teli testleri ile tespit edilmemiştir?

Hile ile ve zor kullanılarak uyuşturucu madde kullandırılan, tehdit ve şantajla cinsel saldırı ve tecavüze maruz kalan mağdurenin yerini gösterdiği ev ile ilgili herhangi bir araştırma neden yapılmamıştır?

Ali Çağlar ve diğer şüphelilerin evin sahibi olduğu söylenen Taner Küsmez ile aralarındaki HTS kayıtları neden araştırılmamıştır?

Savcılık neden yer göstermeyi engelleme çabası içine girmiştir?

“Kovuşturmaya yer yoktur” kararında teşhisle ilgili neden tek bir ifade yoktur?

Teşhis boşuna mı yapılmıştır?

NEDEN 4 YIL BEKLEDİN SORUSU?

Başta soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı olmak üzere medyanın ve insanların sorduğu “Dört Yıl Neredeydin, Neden Bu Kadar Zaman Bekledin” sorusuna cevap aranması oldukça manidardır.

Mağdure neden 4 yıl beklemiştir?

Çünkü mağdure tecavüze uğradıktan sonra 4 yıl psikolojik tedavi gördüğünü belirtmektedir. Cumhuriyet savcısı kararını verirken lütfedip bu durumu neden araştırma, soruşturma gereği duymamıştır? Teşhis işlemini buharlaştıran, çiftlik evi Ali’nin değil, Taner’in gibi saçma gerekçelerle yer gösterme işlemini gözden kaçıran savcı incelemesini neden eksik yapmıştır? “Dört yıl beklemişse tecavüze uğramamıştır” mantığı ile karar veren savcı, “tecavüze uğrayan bir kadın dört yıl neden susar” araştırmasını yapmaktan aciz midir?

Ülke genelinde yaşanan tecavüz olaylarında, aradan 10 yıl, 15 yıl geçtikten sonra davalar açılabilirken Didim Savcılığının, “4 yıl beklemişse tecavüze uğramamıştır” mantığında oluşu akıl tutulması değil de nedir?

Söz konusu videoları kim çekmiştir neden araştırma gereği duyulmamıştır?

Mağdure görüntülerdeki şahısların kendisi olmadığını soruşturmanın başında ifade etmiş olmasına rağmen, videonun montaj olduğunu araştırma gayreti nedendir?

HTS KAYITLARI

Gelelim bazı gazetelerde ballandıra ballandıra anlatılan HTS kayıtlarına..

Aydın İl Jandarma Komutanlığı tarafından hazırlanan raporda mağdurenin adına kayıtlı iki telefonun Ahmet Deniz Atabay ve diğer kişilerin kullandığı hatlarla görüşme yapmadığı, Didim sınırlarına girmediğinden söz edilmiş ve Savcı da bu rapora göre karar vermiş. Ancak Savcının aklına, “olay tarihinde adınıza kayıtlı telefon numaralarını kim kullanıyordu?” Sorusunu sormak nedense gelmemiş?

Soruyu sormuş olsa mağdurenin adına kayıtlı iki telefon numarasını olay tarihinden daha sonraki bir tarihte aldığını rahatlıkla tespit edebilirdi, bu bir. Numaraları oğlu ve annesinin kullandığını tespit edebilirdi, bu iki. Olay tarihinde kullandığı telefon numaralarının başkası adına kayıtlı numaralar olduğunu hatta bunlardan birinin şikâyet edilen kişilerce verilen hat olduğunu rahatlıkla tespit edebilirdi, bu üç.

Olay tarihinde jandarmanın araştırma yaptığı telefon numaralarını mağdurenin kendisinin kullandığına dair hiçbir beyanı yok, bu da dört.

Nedense Savcının aklına “olay tarihinde kullandığınız telefon numarası nedir?” diye sormak gelmezken, tecavüz evinin yakınındaki baz istasyonuna hangi telefon numaraları takılmış, hangi numaralar hangi numaralar ile hangi tarihlerde görüşme yapmış bunu sorgulamak bile gelmemiş?!

Savcılık, mağdurenin kendisinin kullanmadığı bir telefondan neden sonuca ulaşmak istemiştir? Üzerinde durulması gerekmez mi?

KUMPAS KURULDU İDDİALARI

Şimdi gelelim bazı gazetelerde fırtına koparılan ve temcit pilavı gibi kamuoyuna sunularak “kumpas kuruldu” yaygarası yapılan Ayla Ekin Deniz ve Suat Deniz’in tesadüfen elde edilen ve delil olarak dosyaya sunulan yazışmalarına..

Cumhuriyet Savcısı’nın Aydın İl Emniyet Müdürlüğü tarafından 17. 02. 2021 tarihinde gönderilen raporda, Aydın’da yerel medya yöneticisi olan Ayla Ekin Deniz ve Salih Suat Deniz isimli gazetecilerin ikametlerinde yapılan arama sonucu ele geçirilen dijital materyaller üzerinde yapılan incelemelerde Suat ve Ayla isimli gazetecilerin 05. 09. 2020 tarihinde WhatsApp üzerinden yapılan yazışmalarla Ahmet Deniz Atabay ve diğer kişilerin tecavüz soruşturma dosyasının irtibatlandırılmaya çalışılması ve Cumhuriyet Savcısı tarafından hiçbir yorum yapılmadan yazışmanın olduğu gibi “Kovuşturmaya yer yoktur” kararının içinde yer verilmesi hukuka uygun delil niteliğinde midir acaba?

Konuşma içeriklerinin hukuka uygun delil olabileceği bir an için kabul edilse bile, içeriklerinden şüpheli kişilerin tecavüz suçu işlemediği sonucuna mı varılır? Cumhuriyet Savcısı, tesadüfen elde edilen hukuka uygun olmadığı apaçık belli olan deliller hakkında neden yorum yapamamıştır? Taner Küsmez’i, Mehmet Özışık’ı tanık sıfatıyla dinleme gereğini duyan Savcılık, bu konuda mağdurenin bilgisine neden başvurmamış ve mesajların sahibi Ayla Ekin Deniz’i neden ifadeye çağırma gereği duymamıştır? Mesaj içerikleri hakkında yorum ve değerlendirme neden yapılmamıştır?

Çünkü yorum yapılacak bir durum yoktur.

Mesaj içeriklerine bakıldığında soruşturma dosyasında isimleri geçen Ahmet Deniz Atabay, Ali Çağlar, Öner Çiçek, Emine Özgür Gündoğdu’nun yazışmanın içeriği ile hiçbir bağlantısı yoktur.

Şimdi burada savcıya sormak gerekir.

Sayın Savcı, iddia ettiğiniz konuşma metinleri ile tecavüz dosyası arasında nasıl bir bağ kurdunuz? Bunu kamuoyuna açıklamalısınız.

Öte yandan basında yer alan haberlerle “kumpas kurulduğu iddiaları” ortaya atılmıştır. Eğer kumpas kurulduysa Ahmet Deniz Atabay bu konuda ilgili kişiler hakkında neden şikâyetçi olmuyor? Neden dava açma yoluna gitmiyor?

Düşündürücü değil midir?

Adalet mi bu şimdi?

Ama biz yine de Hukuk ve Adalete olan güvencimizi yitirmedik.

Doğru kararlar veren, vicdanının sesini dinleyen sağduyulu Hakim ve Savcılarımızın olduğunu biliyoruz.

 

 

Sepetim